İKD Genel Başkanı Umut Kuruç: Laikliğin tasfiyesi, karşı devrim sürecinin son aşamasıdır
90 aydının imzası ile kuruluşunu ilan eden Laiklik Meclisi hakkında İKD Genel Başkanı Umut Kuruç, açıklamalarda bulundu. Kuruç, "laikliğe sahip çıkmanın tarihsel bir sorumluluk ve çok acil bir görev olduğunu" ifade etti.
Geçtiğimiz günlerde 90 aydının imzası ile kuruluşunu ilan eden Laiklik Meclisi hakkında İKD Genel Başkanı Umut Kuruç, Gazete Manifesto’ya konuştu.
Umut Kuruç açıklamasında “Yine özgürlükçü laiklik nakaratı başladı birçok kesimde. En çok da Mayıs 2023 seçimleri sonrası meclis bileşimini oluşturanlarda. Bunu siyasi iktidarın Anayasa gündeminden ayrı görmek mümkün değil” ifadelerini kullandı.
“Laiklik aşındırıldığına başka kaçınılmaz olan bir şey daha var. Toplum parçalanır, emekçiler parçalanır. Tarikat ve cemaatlerin, mafya çetelerinin, aşiretlerin etrafında öbekleşir ve birbirine düşer” diyen İKD Genel Başkanı, “Ülkemizin ilericilerini, yurtseverlerini, amasız fakatsız laiklik diyenleri bu çalışmaya destek vermeye, gücümüzü büyütmeye laikliğe sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.
Umut Kuruç’un açıklamasının tamamı şu şekilde:
Laiklik, özellikle 1990’ların sonu, 2000’li yılların başından itibaren ülkede sağından soluna birçok kesim tarafından hedef alındı. Ne tepeden inmeciliği kaldı, ne halkın değerlerini baskı altına alması, ne askeri vesayetçiliği… Saldırıların özü aynı, merkezleri “farklı”. Aynı yıllar Türkiye’de sermayenin kendi hedeflerine uygun iktidar ve rejim arayışıyla örtüşüyor. Bu rejimi kurabilecek uygun siyasi unsur arayışı da diyebiliriz. Yani sadece iktisadi ve finansal değişiklik ve düzenlemelerin sermayeye tek başına yetmediği ortadaydı, bunun siyasi, ideolojik ve toplumsal olarak da bütünlenmesi gerekiyordu. Sola da, ilericiliğe de buna göre çeki düzen verilmeliydi. İşte laikliğe saldırılar “demokrasi” savunusuyla böyle ilerledi ve bugün gelinen tabloyla karşı karşıyayız.
‘KARŞI DEVRİM SÜRECİNİN SON AŞAMASI’
Bu da bir karşı devrim süreci, hatta bunun son aşaması. Ortada laikliğin hukuki, idari, siyasi ve eğitim alanları ile birlikte toplumsal yaşamdan tasfiyesinin hedeflendiği bir gerçek durum var.
Şimdi demokrasi diye tutturulan ve yutturulan bir sürecin sonucunda karşı karşıya olduğumuz durum bütün kazanımlarımızın tasfiyesi…
Yine özgürlükçü laiklik nakaratı başladı birçok kesimde. En çok da Mayıs 2023 seçimleri sonrası meclis bileşimini oluşturanlarda. Bunu siyasi iktidarın Anayasa gündeminden ayrı görmek mümkün değil.
Laiklik gittiğinde neler olduğunu yaşıyoruz aslında. Bildirgemizde yazıyor neler yaşadığımız. Burada tekrarlamayayım. Ama şunu görelim, tarikat ve cemaatlere STK, onların şeyhlerine kanaat önderi vb diye diye, dincilikte yarışarak, laikliğe küfrederek, önüne arkasına sıfatlar takarak, tasfiyesinin önünü açarak ve hatta laikliği ağızlara almayarak bugünlere geldik.
Şimdi İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede imzanın çekilmesine, ÇEDES uygulamasına, karma eğitimin hedef alınmasına, meclise sokulan karanlık odağın açıklamalarına itiraz ediliyor. Bakın, Sivas Katliamı davasının son duruşmasında da beraat kararı çıkardılar. Hukuk bitmiş, devlet kademeleri işgal edilmiş, kadın düşmanlığı ayyuka çıkmış, çocuk istismarı almış başını gidiyor, bilimsel eğitimin yerini dini müfredat almış. Nasıl oluyor bunlar? Demokrasi diye diye, ceberut tepeden inmeci laiklik diye diye önünün açılması sağlanan gericiliğin gücüyle. Laiklik aşındırıldığında kaçınılmazdır.
‘LAİKLİK AŞINIRSA TOPLUM PARÇALANIR’
Laiklik aşındırıldığına başka kaçınılmaz olan bir şey daha var. Toplum parçalanır, emekçiler parçalanır. Tarikat ve cemaatlerin, mafya çetelerinin, aşiretlerin etrafında öbekleşir ve birbirine düşer. Çünkü bu çıkar örgütlerinin siyasi, ekonomik ve toplumsal güçleri arttığı oranda çatışmaları kaçınılmaz hale gelir.
Bilimi hurafelerin, hukuku şer’i hükümlerin, yurttaşı tebaanın, halkı ümmetin ikame etmesi hedefleniyor. Açık açık ümmet çağrıları yapılıyor. Böyle bir zeminde siyasi iktidar, TBMM bileşiminden de güç alarak “Yeni Türkiye” ifadesiyle kurduğu rejimin Anayasası’nı yapmaya hazırlanıyor.
Cumhuriyet’in 100. yılında böyle bir tablo ile karşı karşıyayız.
‘TARİHSEL SORUMLULUK VE ÇOK ACİL BİR GÖREV’
Bu tabloda laikliğin ne kadar yaşamsal olduğu daha da görünür hale geliyor. Bunu hiç çekinmeden söyleyecek, anlatacak, laiklik mücadelesini büyütecek bir çalışmaya ihtiyaç var. Bu tarihsel bir sorumluluk ve çok acil bir görev. Bu sorumlulukla bir araya geldik ve Laiklik Meclisi olarak yola çıktık. Ancak şunu da biliyoruz, ülkemiz toprakları ve Cumhuriyet’in kurucu değerleri çok daha büyük bir zenginliğe sahip. Laikliği kazanalım. Kazanmakla bitmiyor mücadele, onu ileri taşıyacak iradeyi de ortaya çıkaralım. Çünkü bu kazandık bitti denebilecek bir mücadele değil, dinamik ve sürekli bir mücadele. Bu nedenle çalışmalarımızın genişleyerek büyümesini ve güçlenmesini hedefliyoruz.
‘LAİKLİĞE SAHİP ÇIKMMAYA ÇAĞIRIYORUZ’
Ana hedefimiz açık, laiklikten vazgeçmiyoruz ve kazanmak üzere kolları sıvıyoruz. Bu doğrultuda hedeflerimizi, neyi nasıl yapacağımızı en kısa zamanda dostlarımızla paylaşacağız. Ülkemizin ilericilerini, yurtseverlerini, amasız fakatsız laiklik diyenleri bu çalışmaya destek vermeye, gücümüzü büyütmeye laikliğe sahip çıkmaya çağırıyoruz.