Düzen siyasetinde yeni bir durumla karşı karşıyayız. Burjuva siyasetin ve devletin kendi hukukunu ve kurallarını bile yok sayan bir sürecin içine girilmiştir. Hukukun uygulanmadığı, anayasanın ayaklar altına alındığı, anayasal çerçevenin ve siyaset düzleminin “normlarının” dışına çıkılan bir gerçeklik söz konusudur.
Gelinen nokta artık şu boyutu aşmıştır: Doğrudan yargının siyasi bir sopa olarak kullanılması ya da polis şiddetinin devreye sokulması gibi olguların ötesinde bir durum vardır. Rejime muhalif isimlerin siyasi yasaklı hale getirme girişimini ya da HDP’nin kapatılması gibi başlıkları aşan bir tablodan bahsediyoruz. Bugün gelinen noktada iktidarın sahipleri, burjuva hukuku ve normları çiğneyen adımlar atmaktan çekinmemektedir. Rejimin bekası için terörün devreye sokulduğu tehlikeli bir yola girilmiştir.
AKP ve MHP tarafından temsil edilen blok, doğrudan terörü devreye sokan yeni bir aşamaya geçmiştir.
Bugüne kadar terör kavramı, AKP ve MHP tarafından milli güvenlik konusuna meze yapılırken, şimdi bizzat terörün AKP ve MHP tarafından devreye sokulduğu yeni bir süreçle karşıyayız. “Terörle iltisak” adıyla hukuken çok tartışmalı bir kavram örneğin uydurma gerekçelerle İBB Başkanı İmamoğlu için gündeme getirilirken, şimdi tersinden terörle iltisakın bumerang gibi kendilerine yönelmesi ve hatta doğrudan terör yöntemlerinin bizzat iktidar bloğu tarafından kabul görmesi ya da daha hafif bir deyimle sessizlikle karşılanması, sermaye düzeninin hukukunda bile yeri olmayan yeni bir aşamadır.
İlk somut gerçeklik SADAT’tır. Bir paramiliter güç olarak SADAT’ın misyonu ve işlevi çok tartışmalıdır. Doğrudan anayasal rejimi değiştirmeyi savunan ve şeriat rejimini hedef olarak önüne koyan silahlı bir güç bugün iktidar tarafından kollanmaktadır. Böylesi bir yapılanmanın bugün AKP ve MHP tarafından kurulan yeni rejimde kabul görmesi çok tehlikeli bir durumla olmakla birlikte aynı zamanda rejimin karakterini göstermesi bakımından ibretliktir. Bu durum asla normal karşılanamaz. SADAT’ın, ülkenin ana muhalefet partisi liderine yönelik “suikast tehdidi” doğrudan ve düpedüz bir terör saldırısıdır! Televizyon programında “silahlı insan figürünün” kullanılması, şeriatçı, anayasa düşmanı silahlı bir paramiliter gücün terör yönelimini ya da terörle doğrudan bağlantısını açık ve seçik olarak göstermeye yeter de artar bile.
Türkiye siyasetinde böylesi bir durumun sessizlikle geçiştirilmesi ülkenin geleceği açısından büyük bir tehlikedir.
Benzer bir durum, geçmiş dönemde MHP’nin gençlik örgütlenmesi olarak bilinen Ülkü Ocakları eski başkanının siyasi bir cinayetle ortadan kaldırılması ve bunun düpedüz ve gündüz vakti ülkenin başkentinde vuku bulması, bir başka terör saldırısıdır. İki özel hareket polisinin ve uyuşturucu suçlarına bulaşmış çetelerle işlenen cinayetin bizzat MHP tarafından sessizlikle ve hatta desteklenir şekilde ele alınması, MHP’nin terörle iltisakına dair şüpheler gündeme getirir. Ortada bir sis perdesi olduğu açıktır. Ancak işlenen cinayetin bir terör yöntemi olmadığını kim iddia edebilir.
Yunanistan’da istihbarat örgütünün siyasetçileri ve bürokratları yasadışı dinleme olayının ortaya çıkmasının büyük bir skandala yol açtığını izliyoruz. Türkiye’de ise böylesi durum vaka-i adliyeden sayılabilir. Ancak Alaattin Çakıcı’nın “adamları” olarak bilinen bir grup insanın maskeli ve silahlı videosunu ulu orta yayınlamaları bir terör propagandasının açık seçik ispatıdır. Alaattin Çakıcı’nın taraftarları olduklarını söyleyenlerin maskeli-silahlı tehdit videosu orta yerde dururken, hukukun ve siyasetin bu duruma sessiz kalması, rejimin terörle iltisakına bir başka örnektir. Alaattin Çakıcı’nın bizzat MHP Başkanı Bahçeli tarafından desteklendiği ve siyaseten korunduğu ise basında çıkan haberler üzerinden pekâlâ herkes tarafından bilinmektedir.
Doğrudan, apaçık ve somut olarak karşımızda terör grupları ve terör eylemleri duruyor. Bu terör gruplarının ve terör eylemlerinin ise rejimin sahibi iki parti tarafından “kabul görmesi ya da sessizlikle geçiştirilmesi” rejimin bir terör rejimine dönüştüğünün fotoğrafı olarak değerlendirilebilir.
FETÖ biliniyor. FETÖ üzerinden gündeme getirilen “terörle iltisak” suçlamasının bugün alasını gördüğümüz somut durum nasıl açıklanmalı? MHP ve AKP’nin terörle bulaşık hale geldiği yeni bir aşama söz konusudur. Kapitalist düzenin ya da başka bir deyişle burjuva sınıf diktatörlüğünün kendi egemenliği için geçmişte de teröre başvurduğunu biliyoruz. Bugün gelinen noktada “yeni Türkiye”, “milli irade”, “milli ve yerli” adını verdikleri rejimin ayakta durmak için teröre başvurması düzenin kanlı tarihinin yeni bir sayfasından ibarettir.
Alaattin Çakıcı’nın maskeli-silahlı adamları, SADAT, Sinan Ateş cinayeti, bombalı katliamlar…. Liste uzuyor. Bugün “vesayete karşı yeni bir rejim” inşa edenlerin kurduğu düzen bir terör devletine doğru gitmektedir. Gerici AKP ve faşist MHP’nin ortak olduğu bir iktidarın kurduğu tek adam rejiminin niteliği her geçen gün daha da açığa çıkıyor.
Gladyo artıklarının rejimi ile karşı karşıyayız! Bugün yaşadığımız bu gerçeğin temel nedeni budur. NATO konsepti doğrultusunda kurulan gladyo parçalarının ve koalisyonunun bugün Türkiye’de iktidar olduğu, ülkenin uyuşturucu baronlarının merkez üssü haline geldiği bu acı tablo ülkemizin içinde düştüğü gerçektir.
Sermaye iktidarı, kendi iktidarı ve çıkarları için her türlü enstrümanı kullanmaktan çekinmez. Şiddet, savaş, terör, manipülasyon, provokasyon… Türkiye söz konusu olduğunda bütün bu enstrümanların devreye nasıl sokulduğunu son 20 yıldır yoğun bir biçimde yaşayarak görüyoruz.
Bugün Türkiye’de AKP ve MHP’nin temsil ettiği çizginin normalin dışına çıktığını iddia edebilir miyiz? Aslında AKP ve MHP, burjuvazinin çıplak ve gerici yüzü olarak kendisini doğrudan ortaya koyuyor. Rejim, bugün iktidarını terör yöntemleriyle sürdürmeye çalışıyor.
Bütün bu gerçeklik, AKP ve MHP’den ne beklenir ki yaklaşımıyla ele alınabilir. Ancak ortadaki tablo vahimdir ve büyük bir skandaldır. Şeriatçı silahlı bir paramiliter örgüt olarak SADAT, silahlı maskeli adamlara sahip bir mafya örgütlenmesi, başkentte doğrudan siyasi cinayet işleyen çeteler ya da derin güçler!
AKP’nin “yeni Türkiye”si ya da istibdat rejiminin gerçek yüzü budur!
ABD'li Senatör Lindsey Graham, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma…
Kadına yönelik şiddeti tek başına biyolojik bir mesele olarak erkek saldırganlığıyla açıklamak en hafif tabirle…
Bu düzen çürümüştür. Şimdi bu çürümüş düzeni yeni anayasa ile tescillemek istiyorlar. Medeni kanunu tartışmaya…
Yenidoğan davası, duruşmanın altıncı gününde devam ediyor. Örgüt lideri olmakla suçlanan Dr. Fırat Sarı savunma…
NNA’daki habere göre “Kurtarma ekipleri, düşman savaş uçaklarının bir konut binasını hedef aldığı ve çok…
Türkiye Komünist Hareketi Tunceli İl Örgütü ,Tunceli ve Ovacık belediyelerine kayyum atanması üzerine bir açıklama…