Suphilerin yolu, gençliğin umudu…
Bu tarihi ve geleneği taşımak, düzen içi çözüm arayanların karşısında durmakla eş değerdir. Dolayısıyla düzen içi çözüm arayanlar, emperyalizme karşı net tavır almayanlar, emeğin ve laikliğin mücadelesini yürütmeyenler Mustafa Suphilerle yan yana anılamaz.
Arjin Avcı
Bugünlerde Mustafa Suphilerin, on beşlerin katledilmesinin yıl dönümünde; çoğu sol, sosyalist partinin, gençlik örgütlerinin anmalarına şahit olacağız. Elbette Mustafa Suphilerin yarattığı değerleri sahiplenen ve geleneğini sürdürdüğünü söyleyen çokça figür göreceğiz. Gerek siyasal gerek tarihsel açıdan tartışma konuları yeniden gündeme gelecektir; bizse bu yazıda Mustafa Suphi ve on dört yoldaşının, gençliğin bugünkü mücadelesinde ne gibi bir örnek teşkil ettiğini ele alacağız. Yarınlarımıza ne bıraktılar ve gençlik neden Suphilerin yolunda olmalıdır?
Suphiler 10 Eylül 1920’de, Bakü’de yapılan kongrede Türkiye Komünist Fırkasını kurduğunda, 1917’de Lenin önderliğinde başlayan Ekim Devriminin etkileri, Anadolu’da emperyalizme karşı olan mücadeleye yansımış ve TKP’nin kurucuları da Anadolu’daki direnişe katılmıştır. Partinin kuruluşu, komünistlerin kararlılığı ve kuruluşunun sarsıcı etkisi yeni bir süreci açmıştır ki; 28 Kânunîsanî’de, Ocak 1921’de Karadeniz’in sularında katledilmişlerdir.
Suphiler o dönemde emperyalizme, kapitalizme karşı; bağımsızlığı, sosyalizmi savunmuş ve emeğin, eşitliğin ülkesini kurmak istemişlerdir. On beşleri katledenler “din, namus elden gidiyor!” diyerek gerici ayaklanmaları ateşlerken, onlar Anadolu’daki direnişin öncülüğünü edip hafızalara kazındılar. Hiçbir sıfat, hiçbir itham onları unutturmadı; aksine dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı kurmamızı sağlayanlar olarak hatırlandılar ve hatırlanmaya devam ediyorlar.
1920’lerde Anadolu halklarının emperyalistlere karşı olan mücadelesi, işçi sınıfının burjuvaziye karşı olan mücadelesine dönüşmüştür, bugünse bizler bu mücadelenin devamcısı olarak, en önemlisi gençler olarak yerimizi almalıyız. Suphilerin savunduğu değerler; bugün biz gençlerin savunduğu değerlerden farklı değildir. O günün yağmacılarıyla bugünün yağmacıları arasında fark yoktur; dolayısıyla bugün de “yağma yok, sosyalizm var!” demek gençlerin büyük bir görevidir.
Gençliği sarıp sarmalayan sorunların çoğu kapitalist-emperyalist sistemin birer sonucudur ve bizleri yoksulluğa, gericiliğe, emek gaspına maruz bırakan bu sistemin ta kendisidir. Sebepleri ve sonuçları değişmeyen bu sistemin mücadele başlıkları, yöntemleri dönem dönem değişiklik gösterse de değişmeyen tek başlık ve tek yöntem bellidir: Sınıf mücadelesi hâlâ güncel bir başlık olarak karşımızdadır ve bunun yöntemi de örgütlü mücadele yürütmektir.
Suphilerin en büyük kavgası emperyalizmin memlekette silahlarıyla kendine yer etmesiydi; bugün emperyalizm yine tüm silahlarıyla memleketimizde kendine yer etmeye devam etmektedir. Biz gençliğin karşısına eğitimi bir silah olarak eline almakta, ekmeğimize göz koymakta ve bizi karanlığa sürüklemeye çalışmaktadır.
Sistem, şimdiye kadar bunlar yetmezmiş gibi, azla yetinmemizi öğütleyip bireysel kurtuluş masallarıyla gençliği ülke sorunlarından azadeymiş gibi gösterdi. Eğitim hakkımızdan mahrum kalırken, geleceksizlikle karşı karşıyayken, umutsuzluğa hapsedilirken kabuğumuza çekilmemiz istendi; fakat kabuğu kırmanın vakti geldi, geçiyor. Gençlik olarak “kendimizi kurtarmak yetmez, memleketi kurtarmalı!” demenin vakti geldi. Suphilerin yarınımıza miras bıraktıkları sosyalist bir ülke kavgası, bugün gençliğin umudunu taşıyan bir kavga hâline gelmelidir. Bunun yoluysa partili, örgütlü mücadeleden geçmektedir.
Emeğin ülkesini kurmak; sosyalizmi işçilerin, gençlerin, kadınların omuzlarında yükseltmek; gençliği parasız, eşit, bilimsel, laik bir eğitim etrafında birleştirmek ve Mustafa Suphilerin, Ethem Nejatların, Mustafa Hayrullahoğullarının, Behice Boranların, İsmail Bilenlerin, Denizlerin, Mahirlerin mücadelesini devralmak bugün her birimizin boynunun borcudur. Çünkü Suphileri sahiplenmek; bugün sınıftan kaçanlara karşı sınıf siyasetini öne sürmektir, düzen içi çözüm arayan odaklara karşı “yeni bir cumhuriyet!” demektir; gericiliğe alan açmamak, sermaye gruplarıyla yan yana gelmemek, emperyalizme geçit vermemektir.
Yazının başında dediğimiz gibi: bugün Mustafa Suphi ve on dört yoldaşının katledilmesini anacak, onların kavgasını sahiplenecek pek çok bileşeni göreceğiz; fakat bu kavganın ağır sorumluluğunu taşımak herkesin harcı değildir. Bu tarihi ve geleneği taşımak, düzen içi çözüm arayanların karşısında durmakla eş değerdir. Dolayısıyla düzen içi çözüm arayanlar, emperyalizme karşı net tavır almayanlar, emeğin ve laikliğin mücadelesini yürütmeyenler Mustafa Suphilerle yan yana anılamaz.
Bugün biz gençlik açısından onları anmak ve yollarından yürümek de bu değerlerden geçiyor. Orak çekiçli bayrağı yükseltmenin, örgütlü mücadeleyi büyütmenin tam vaktidir: gençlik Suphilerin partisine, sınıfının safına!