Yancılık siyaseti ve aritmetik solculuk

CHP kendi ittifakını sağ partilerle örerken, HDP de kendi ittifaklarını kuruyor. Hem de iki tane. Doğuda İslamcı, Barzanici kesimlerin de arasında bulunduğu ‘Kürdistani ittifak’, batıda ise solla ittifak yapıyor. HDP’nin yolu, siyaseti bu. CHP de böyle: Sağ ile ittifak yap, sol partileri yanında tut!

Sol siyasetin ilkeleri vardır. Bu ilkeler teorik ve ideolojik olabileceği gibi ideolojik/teorik önermelerin şekillendirdiği ve ürettiği siyasi ilkeler haline de gelebilir. Her şey ilke olmak zorunda değil, aynı zamanda, solun tutumu ya da kelimenin gerçek anlamıyla sol politika vardır.

Güncel mücadeleyi, politika üzerinden yaparsınız. Teori, ideoloji ve siyaset bir ve aynı şey değildir. Bir düzlem farkı vardır. Teorik analiz ideolojik bakışınızı belirler, siyasetiniz ideolojik hattınızın dışına çıkamaz örneğin. Ancak siyaset, doğrudan ideolojik tutumunuzun ifadesi de değildir. Bir yeniden üretim söz konusudur. Hatta zaman zaman siyasette “çubuk bükme” de mümkündür.

Emperyalizm, kapitalizmin en yüksek aşamasıdır. Siz anti-emperyalistsinizdir. Siyaseten ise bugün Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin askeri varlığına tutum almak zorundasınızdır. Hem anti-emperyalizmi teorik ve ideolojik olarak savunup hem de Suriye’nin kuzeyindeki emperyalizmin askeri varlığına ve planlarına sessiz kalamazsınız! İşte siyasetsizlik tam da budur. Ya da oportünizm…

Bugün seçim sathı mailindeyiz. Solun bir kısmı ittifak siyaseti adı altında milletvekili pazarlıkları içinde. Pazarlık deyince kızanlar oluyor: “Ne pazarlığı; biz güç ve eylem birliği yapıyoruz, dışarıdan akıl vermeyin gelip sahada olun” gibi bir söylemle hangi iller benim hangi iller senin pazarlığına “mücadele” diyerek kılıf bulmaya çalışanlar oluyor. Geçiniz…. Ama konumuz bu değil. Seçimlerde kim neyi savunuyor, kimin seçim bildirgesi vardır ve programı nedir, bilmiyoruz?

Örneğin Millet İttifakı; bir program yayınladı. Sermaye düzenini ve devleti restore etme programı. AKP tarafından rayından çıkartılan düzenin rayına oturtulması programı…. Sürdürülebilir ve yenilenebilir bir kapitalizm modeli öneriyor. Bize göre yetersiz, yanlış ve doğrudan sermaye sınıfının çıkarlarını ve emperyalizmle uyumu gözetmektedir. Yanlıştır ama bir şeydir…

Peki sol? Neyi savunmaktadır? Bugün güncel olarak neyin mücadelesini vermektedir? Hangi programı öne sürmektedir? Güncel başlıkların hangisinde -ittifak içinde- ortaklaşmaktadır? Bugün ülkenin ve toplumun karşı karşıya bulunduğu sorunlara dair çözüm olarak ne önermektedir? Bu önermelerin hangisinde ortaklaşmaktadırlar?

Madem ittifak, hangi başlıklarda ortaklık? İdeolojik, teorik, ilkeler ya da programatik ortaklıktan, birlikten ya da yan yana gelişten bahsetmiyoruz. Düpedüz güncellikten yani politikadan bahsediyoruz? Güncel politik başlıkların hangisinde ortaklaşılıyor?

Laiklik mi? Anti-emperyalist gündemler mi? NATO’nun genişlemesine hayır mı? Sermaye sınıfına karşı ortaklık mı? Ekonomik krize karşı kamulaştırma programı mı? Tarikatların kapatılması mı? Suriye’deki emperyalist müdahaleye hayır mı? Sığınmacılar konusunda hangi ortaklık?

Peki bunlar programatik başlıklar mı ya da bugün ülkemizin güncel sorunlarına verilecek yanıtlar başka mı?

Tek adam rejiminin son bulması, örneğin güncel bir politik başlık olabilir. Ancak bunu merkeze koyduğunuzda ittifak için CHP de bir adaydır. Ya da Millet İttifakı’nı desteklemek, yanında durmak ve hatta içinde yer almak, ifade edilen ve merkeze konan güncel politik çelişki açısından bir tutarlılık arz eder!

Hem tek adam rejimi, Saray rejimini merkeze koyacaksınız hem de Millet İttifakı’nın içinde yer almayacaksınız. O zaman farkları, ayrımları ortaya koymanız gerekir. Örneğin HDP ile ittifak bir tercih olabilir. O zaman da HDP ile hangi başlıklarda ortaklaştığınızı açık olarak yazmak durumundasınız! Neden CHP değil de HDP sorusuna yanıt verilmelidir.

Eskiden azami program ve asgari program ayrımı vardı, hiç değilse! “Bizim azami programımız bu ama bugün asgari program etrafından yan yana geldik” demenin de bir zemini ve mantığı vardı. Peki ya bugün?

Öte yandan savunduğunuz asgari program, sizin azami programınızla çelişemez, aynı zamanda savunduğunuz ideolojik hattınızın dışına çıkamaz… Siyaset, ideolojinin dışına çıkarsa ideolojiniz değişir! Bugün de Türkiye solunun bir kısmının başına gelen budur!

Ama ortada asgari program bile yok!

“Biz şerbetliyiz” diyenler olacaktır. “Bize bir şey olmaz, biz taktik yapıyoruz, bir Meclis’e girelim sonra solculuk yaparız” diyenlere verilecek yanıt açıktır: Buna adlı adınca ya takiye ya da oportünizm denir!

Kuraldır: İlkesiz ittifaklar için siyaset, bir süre sonra ideolojiyi de belirler.

Bugün Türkiye bir seçim sürecinde. Seçimlerde burjuvazinin bir kanadını CHP’nin başını çektiği Millet İttifakı temsil ediyor. Önemli bir muhalif güç olarak, öte taraftan, Kürt siyasetini temsil eden HDP bulunuyor. CHP kendi ittifakını sağ partilerle örerken, HDP de kendi ittifaklarını kuruyor. Hem de iki tane. Doğuda İslamcı, Barzanici kesimlerin de arasında bulunduğu ‘Kürdistani ittifak’, batıda ise solla ittifak yapıyor. HDP’nin yolu, siyaseti bu. CHP de böyle: Sağ ile ittifak yap, sol partileri yanında tut!

CHP’nin sağ partilerle kurduğu ittifakı eleştirip Millet İttifakı’nın içinde yer almayacaksınız, HDP söz konusu olduğunda ise başınızı kuma gömeceksiniz. Olur mu?

HDP’ye yancılık bugün bize “siyaset yapmak” diye yutturuluyor. Çünkü Meclis’e girilmesinin yolu buradan geçiyor. Meclis siyaseti yapmıyorsan eğer, “marjinal sol” diye yaftalanıyorsun… Bir de adlı adınca milletvekili koltuğu kapmayı, “reel siyaset” diye teorize etmezler mi?

Buna da mı bir şey demeyeceğiz? Milletvekili koltuğu kapmak için ilkelerimizi bıraktık, siyasetimizi de mi gömeceğiz?

Kimse bize, Meclis’te CHP’nin radikal kanadının politik içeriğini geçmeyen sert bir üslupla muhalefet etmenin vermiş olduğu imajın arkasına saklanarak ve HDP’nin sırtına binerek yapılan siyaseti, solculuk diye yutturmasın! Bugün HDP’nin politik çizgisi belli, HDP bu politik kimliğini saklamadı, saklamıyor, bunu kendine göre doğru da buluyor. Bu açıdan HDP’yi biliriz… HDP’nin kendince bir meşruiyeti de vardır. Bir toplumsal tabanı bulunuyor ve bu toplumsal tabanı temsil ettiği için de seçim barajını aşabiliyor. Ve tam da bu yüzden HDP’nin bir politik kimliği bulunuyor, var.

Peki ya HDP’nin sırtına binenlerin?

HDP ile yapılan ittifak, ilkesel değilse, ideolojik değilse, programatik değilse, peki nedir? Madem ittifak, neyin ittifakı? AB ve NATO konusunda mı? Suriye’nin kuzeyinde ABD varlığına karşıtlıkta/destekte ortaklık mı? Krize karşı sermaye karşıtı programda mı? Laiklikte mi? Özgürlükçü eki takarak laikliğin sulandırılmasında mı? Tarikatlara bakışta mı, tarikatlar sivil toplum mu? Zorunlu din derslerinin kaldırılmasında mı? Cumhuriyet’e bakışta mı? Tek adam rejimine karşı duruşta Millet İttifakı’nın çizdiği çerçeveden farklı ne söylüyorsunuz?

Ortada politik bir ittifak bulunmuyor. Ortada aritmetik var. Siyasetin matematiği olur ancak aritmetik dört işlemin siyaseti olursa, işte buradan solculuk çıkmaz.

Milletvekili koltuğu için illeri paylaşma pazarlığı üzerine kurulan bir siyasetten oportünizm ve reformizm çıkar.

Siyasetin matematiğini ölçebilirsiniz, ancak kaç milletvekili çıkaracağım diye siyaset yaparsanız, işte bu oportünizm olur.

“Ama, bu sadece seçim ittifakı” diyenler çıkacaktır. “Seçim ittifakı” denen şey, siyasetsiz ve programsız bir ortaklığı ifade ediyorsa peki sol siyaset nedir ve nerededir? İttifak denen “şey”, beş benzemezin yan yana gelmesi midir, yoksa benzeşenlerin mi?

“Bir Meclis’e girelim, HDP’nin sırtından atlayıp, sonra solculuk yapacağız, solun makus talihini parlamento kürsüsünde söz alarak kıracağız, halka kendimizi tanıtacağız” denilecektir. Bu da oportünizmin stratejisi!

Dünün yetmez ama evetçileriyle yan yana gelmeyi nasıl içinize sindireceksiniz? Bir yandan AKP karşıtlığı yapıp Cumhuriyet’in kazanımlarını ya da laikliği ve anti-emperyalizmi savunurken diğer yandan da yetmez ama evetçilerle iş birliği yapılan şizofrenik bir durumla karşı karşıyayız.

Kürt siyasi hareketi yeni bir yola girdi. Yetmez ama evetçilerin kümelendiği Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile seçimlere girecekler. Kürt siyasi hareketi ile ittifak, stratejik bir ittifak olarak görülüyorsa bu başka bir tartışmadır ve eğer böyleyse ilan edilmelidir. Doğaldır ki bunun mantıki yolu seçimlerde il pazarlığı değildir.

İttifaklar farklılıklar üzerinden değil, benzeşenler arasında kurulur, belli bir kesişim kümesini temsil eder. Ama “bu sadece seçim ittifakı” denilerek işin içinden çıkıveriyorlar. Ama tablo bize göre net: Benzeşenler yan yana gelmektedir; örneğin CHP’nin Millet İttifakı merkez sağı, AKP’nin Hüda-Par’lı Cumhur İttifakı, gericiliği yan yana getirmiştir. Siyasetin kuralları herkes için geçerli değil mi? İttifak, siyasette, beş benzemezin yan yana gelmesi değil, benzeşenlerin ortaklığıdır. O açıdan, sorulması gereken soru nettir: Kim kiminle benzeşmektedir?

Biz bu filmi kaç kere izleyeceğiz daha?

Yazıyı bitirirken bir solcu şu sorulara nasıl yanıt vermelidir? Suriye’nin kuzeyinde ABD emperyalizminin varlığına ne demelidir? Avrupa Birliği emperyalist midir? Bugünün en önemli siyasi/toplumsal sorunlarının başında gelen Kürt sorunu ve sığınmacılar sorununun çözümü için önemli de o yüzden…

Hep söylüyoruz yine söyleyeceğiz: Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz diye…