Hatay Büyükşehir seçimlerinin tek komünist adayı Nuray Yenil: Halkın örgütlü gücüyle Hatay’ı ayağa kaldırırız

TKH Hatay Büyükşehir adayı Nuray Yenil TELE 1 Televizyonu’nda Ülkü Çoban tarafından sunulan “Seçime Doğru 2024” programına katılarak değerlendirmelerde bulundu.

Hatay Büyükşehir seçimlerinin tek komünist adayı Nuray Yenil: Halkın örgütlü gücüyle Hatay’ı ayağa kaldırırız

31 Mart yerel seçimleri öncesinde Hatay’daki siyasal gündem oldukça ısınmış durumda.

Bir tarafta iktidar partisinin tehdit ve şantaj siyasetinin, diğer tarafta ise CHP’nin adayının yarattığı tartışmaların bulunduğu ortamda Hatay Büyükşehir seçimlerinde bir tek komünist aday bulunuyor.

Emekçilerin sesini yükseltmek için Türkiye Komünist Hareketi’nin (TKH) Hatay Büyükşehir adayı olan Nuray Yenil, Hatay’da depremle birlikte ortaya çıkan aslında sermaye düzeninin neden olduğu felaket tablosunda halkın alternatif arayışına yanıt veriyor.

“Sağcılara, rantçılara, talancılara ve sol gösterip sağ vuranlara mahkûm değilsiniz” sloganı ile seçimlerde yerini alan Nuray Yenil TELE 1 Televizyonu’nda Ülkü Çoban tarafından sunulan “Seçime Doğru 2024” programına katılarak değerlendirmelerde bulundu.

Nuray Yenil’in değerlendirmeleri şu şekilde:

“HATAY ÇOK DERTLİ”

Hatay’da halkın yaşadığı çok yaşamsal sorunlar var. Aslında halk bir şekilde ayakta durmaya çalışıyor. İki gün önce geldim döndüm İstanbul’a. Bir süredir seçim çalışmaları dolayısıyla sürekli sahadaydık. Devam eden yakım çalışmaları, inşaat çalışmaları nedeniyle inanılmaz bir hava kirliliği söz konusu Hatay’da. Ne yazık ki boğaz enfeksiyonları çok yaygınlaşmış durumda.

Artık Hatay’da bir toz bulutunun da olduğu söyleniyor, yağmurlar azaldıkça o toz bulutunun etkisini, asbest tehlikesini daha çok görüyoruz. Hatay çok dertli. Hatay çok kederli.

Geçtiğimiz yıl yaşanan depremde en büyük yakımı yaşayan illerden biri Hatay. Şimdi depremden bu yana yaklaşık 13, 14 ay geçmiş oldu halen en temel sorunlar çözülmüş değil ne yazık ki. Neyi kastediyoruz? En temel sorunlar, birincisi barınma problemi halen çok ciddi bir şekilde devam ediyor. Şu anda geçici barınma merkezlerinde, 207 geçici barınma merkezinde yaklaşık 180-190 bin yurttaşımız 20 metrekarelik, 30 metrekarelik

konteynırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Tabii bu geçici barınma merkezlerinde ne yazık ki her şey güllük gülistanlık değil. 20-30 metreye yaşamlarını sığdırmaya çalışıyor insanlar. Bir diğer taraftan bu geçici barınma merkezlerinin altyapı sorunları devam ediyor zaman zaman basına yansıyor. Özellikle yağmur yağdığında konteynırların su akıttığın görüyoruz.

“HALKIN SAĞLIĞINI OLUMSUZ YÖNDE ETKİLEYEN ÇOK CİDDİ PROBLEMLER VAR”

Dediğim gibi geçici barınma merkezleri dışında deprem öncesi zaten çok iyi olmayan altyapı depremden sonra iyice yıkılmış ve bozulmuş durumda. Yani geçtiğimiz bir yıllık süreçte de bu konuda çok yeterli adımlar atılmadı. Başta bahsettim özellikle orada devam eden yıkım çalışmaları var, inşaat süreçleri var ve bundan kaynaklı çok ciddi bir hava kirliliği söz konusu. Dolayısıyla halkın sağlığını da olumsuz yönde etkileyen çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız.

Eğitim, sağlık gibi temel hizmetlerde halen aksamalar var. Yıkılan ya da bir şekilde zarar gören okullarımız var. Bunların taşındığı, okulların birleştirildiği durumlar söz konusu. Buralarda kimi sıkıntılar yaşayabiliyoruz ve biliyorsunuz yine depremde Hatay’da devlet hastanelerinde de ciddi hasarlar oluştu yıkılan hastanelerimiz oldu. Şimdi yeni yapılan hastaneler var ama buralarda henüz yeterli bir donanım, yeterli sayıda uzman ve sağlık emekçisinin bulunmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla aslında çok boyutlu bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya Hatay halkı.

“HATAY’DA BİR DE MADENCİLİK FAALİYETİ BAŞLADI”

Bir başka şeye bir dikkat çekmek istiyorum. Hatay’da bir madencilik faaliyeti de yürüyor bir taraftan. Geçtiğimiz Ağustos ayında bir karar alındı ve oranın yeniden yapım süreciyle ilgili kaynağa ihtiyaç olduğu gerekçesiyle madencilik faaliyetlerinde ÇED raporları beklenmeden faaliyet yürütülebilir diye bir karar alındı. Bunun çevre tahribatı açısından yarattığı bir yıkım da Hatay halkını bekliyor.

“BİR YANDA ŞANTAJ SİYASETİ, DİĞER YANDA CHP’NİN HESAPLARI”

Tüm bunlardan hareketle bir şeye değinmek istiyorum. Bakın gerçekten bir Hataylı, bir yurttaş olarak da söylüyorum. Bu kadar sorunun yaşandığı bir kentte yerel seçimlere doğru giderken siyasetin bu düzlemde şekilleniyor olması gerçekten bizi isyan noktasına getiriyor. Şimdi nereden başladık? Recep Tayyip Erdoğan depremin yıldönümünde Hatay’da çıkıp bir şantajda bulundu. Bu “bize oy vermezseniz hizmet getirmeyiz” sözü bugüne kadar da getirmemiş olmalarının itirafı olarak görülmelidir. Şimdi devamında  Cumhuriyet Halk Partisi’nin aday belirleme sürecinde, orada mevcut belediye başkanına dönük çok ciddi bir tepki varken, yine birtakım hesaplarla aynı adayda ısrar edilmesi meseleyi bu noktaya, halkı da isyan noktasına kadar getirdi.

Şimdi son yaşadığımız Gökhan Zan meselesinde de görüldüğü üzere, -olayla ilgili mahkemelerin kararı elbette beklenir- siyasetin bu denli şantaj ve pazarlıklar üzerine kurulduğu herhalde başka bir il yoktur düşüncesini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla insanlar dönüp baktığında nerede umut arayacaklar, var olan sorunların ortadan kalkması için nasıl bir yol yöntem izleyecekler? Buralarda çok ciddi bir kafa karışıklığı  söz konusu.

“HATAY HALKI ALTERNATİF ARIYOR. BUNUN İÇİN SEÇİMLERDE ADAY OLDUK”

Hatay halkı gerçekten bir alternatif arayışı içerisinde. Çünkü bugün mevcut iktidara da, orada yerel yönetimi elinde bulunduran muhalefet partisine de çok ciddi bir güvensizlik var. Bu güvensizlik de durup dururken ortaya çıkmadı yani özellikle depremden sonraki süreçte yardımların geç ulaşması, arama kurtarma çalışmalarının geç başlaması gibi bir dizi nedenle aslında bu güvensizlik beslenmiş oldu.

Çok doğal olarak şimdi dolayısıyla bir kentin yeniden kurulması ve ayağa kaldırılması gerekiyor. Yani bunun için gerçekten merkezi iktidarla ve yerel yönetimle aslında bir bütün olarak bir seferberlik ilan edilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız. Hatay’ın yeniden kurulması birtakım iptidai çözümlerle olabilecek bir süreç değil. Bizim toplumcu yerel yönetimler bildirgemizde ifade ettiğimi birkaç temel nokta var. Bir tanesi kamucu bir program gerekiyor. Neyi kastediyoruz? Şimdi bakın orada bir yeniden yapım faaliyeti sürüyor ama bu faaliyet aynı zamanda rant kaygısıyla yapılıyor. Müteahhitlere havale ediliyor. Yani ihaleler müteahhitlere verilmiş durumda ve biz yine onların insafına terk edilmiş durumdayız. Ancak yapılması gereken gerçekten orada halkın yararına, halkın çıkarı için depreme dayanıklı konutların devlet eliyle inşa edilmesi ve orada yaşayan halka tahsis edilmesi gerekiyor.

“BİZİM PROGRAMIMIZIN BİRİNCİ MADDESİ KAMUCULUK”

Bizim kamucu programımızın temel yaklaşımı Hatay özelinde düşünüldüğünde bugün oradaki en temel problemimiz haline gelen barınma hakkımızın devlet tarafından ücretsiz bir şekilde merkezi planlamayla sağlanmasıdır. Burada yerel yönetimin de bütün bütçesini önümüzdeki süreçte bu çerçevede ve doğrultuda halkın yararını gözeten halkçı bir anlayışla planlaması ve kullanması gerekiyor. Birincisi bu.

İkincisi bahsettiğimiz diğer sorunlar. Elbette ki sadece barınmayla sınırlı bir sorundan bahsetmiyoruz. Alt yapının çok hızlı düzenlenmesi, yeniden yapılması gerekiyor. Kamucu anlayıştan şunu anlıyoruz: Çalışan, emeğiyle geçinen, vergi veren birer yurttaşız. Bundan kaynaklı bizim haklarımız var. Nedir bunlar? En temel olarak barınma hakkımız, ulaşım hakkımız, eğitim ve sağlık hakkımız, belediyelerin inisiyatifinde olan  kimi hizmetler… Örneğin ulaşım gibi. Bunların ücretsiz olması gerektiğini söylüyoruz. Örneğin su gibi. Şu an Hatay’da sıkıntı yaşanan alanlardan bir tanesi temiz su kaynaklarına erişim. Bu konuda halen ciddi sıkıntılar var. Bunların yeterli bir şekilde ve ücretsiz sağlanması gerekir. Dolayısıyla burada kamucu bir anlayışın devreye girmesi gerekir.

“İHALE VE TAŞERON SİSTEMİNE SON VERECEĞİZ”

Yerel yönetimlere baktığınız zaman, bunlara ayrılan bütçenin ihaleler yoluyla sermaye gruplarına aktarıldığını görürsünüz. Bunun kaldırılması lazım. Bizim kamucu programımızın başında yazan temel ilke ihale sistemini ortadan kaldırmaktır. Bizim yerel yönetim anlayışımızda ihale sistemi yoktur. Bu aynı zamanda taşeron sistemini de ortadan kaldırmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla belediye kendi parkını, alt yapısını kendisi yapacak, kendi işçisini, mühendislerini çalıştıracak, olanakları ölçüsünde barınma ihtiyacını karşılayacak ve halkın diğer ihtiyaçlarını kamusal bir anlayışla hizmet kalemi olarak görüp planlayacaktır.

“SİSTEMİ BİR BÜTÜN OLARAK DEĞİŞTİRMELİYİZ”

Bununla birlikte yerel yönetimlerin bu mevcut sistem içerisinde yapabileceklerinin sınırlı olduğunun farkındayız. Bizim Türkiye Komünist Hareketi olarak temel yaklaşımız bir bütün olarak bu sistemin değişmesinin gerekliliği üzerinedir. Bizce önemli olan bir diğer nokta ise halkın örgütlü bir şekilde yerel yönetimlere katılımının sağlanmasıdır. Şimdi burada neyi kastediyoruz? Birincisi, mahalle meclislerinin kurulması gerekiyor. Çünkü bir mahallenin sorununu en iyi orada yaşayan insanlar bilir. İkincisi, planlama merkezlerinin kurulmasını öneriyoruz. Buradaki kastımız şu: Bir kent yeniden yapılanacaksa, çok değişik alanlardan işin uzmanlarıyla birlikte bu işi planlamak gerekir. Bu yetmez, meslek odaları ve temsilcileri, işçi sendikaları ve temsilcilerinin sürece katılması önem taşımaktadır. Böylece yerel düzeyde bir örgütlülük sağlanmış olur. Bu şekilde halkın taleplerine gerçek yanıtlar verilebilir.

“SAĞCILARDAN SAĞCI BEĞENMEK ZORUNDA DEĞİLİZ”

Hatay halkı gerçekten bir alternatif arayışı içerisinde. Yani bugüne kadar mevcut olan ne iktidar ne de düzen muhalefeti Hatay halkının taleplerine ve isteklerine yanıt üretebilir. İki taraf da birbiriyle sağcılık yarıştırıyor. Biz Türkiye Komünist Hareketi olarak diyoruz ki sağcılardan sağcı beğenmek zorunda değiliz. Kirli pazarlıklarla siyasetin şekillendiği bir düzleme mahkûm değiliz. Dolayısıyla aslında güveneceğimiz güç kendi örgütlü gücümüzdür. Emekçilerin, kadınların örgütlü gücü ve mücadelesi kadınların da toplumsal yaşama, üretim süreçlerine katılmasını sağlayacaktır. Kreşlerin yapılması, hasta ve yaşlı bakım merkezlerinin kurulması, aş evlerinin açılması da kamucu programımızın bir parçası.

“HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜYLE HATAY’I YENİDEN İNŞA EDERİZ”

Emekçilerin örgütlendiği, kadınların örgütlendiği, gençlerin geleceğine sahip çıkmak için örgütlü bir gücü oluşturduğu bir düzlemde biz Hatay’ı yeniden inşa ederiz ve insanca, refah içerisinde yaşayabileceğimiz bir kenti hep birlikte öreriz diye düşünüyoruz.