Depremde yaşamak, depremle yaşamak
"Bir yıldır unutulan, gündemden düşürülen deprem, yeniden gündemin birinci sırasında yer bulacak. Ekranlarda acılar paylaşılacak, selalar, dualar okunacak, göstermelik konut dağıtımları tertiplenecek. Ve bir hafta sonra deprem bölgesi ara yayını sona erecek, birileri saraylarına dönerken, bölgede yaşam mücadelesi kaldığı yerden devam edecek."
6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti. En uzun Şubat diye tanımlandı 2023’ün Şubat’ı. Uzundu. Enkaz başında sevdiklerini bekleyenler için uzundu. Çocuklarını bekleyen anneler için, babalar için uzundu. Annelerini babalarını bekleyen çocuklar için uzundu. Kardeşinden, yakınlarından ya da dostlarından haber alamayanlar için uzundu. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen on binler için her bir saat bir ömür kadar uzundu. Hayatta kalanların kendini şanslı hissetmediği, sevdiklerinin en azından cenazesini bulmak umuduna tutunmaya çalıştığı kapkara ve uzun bir Şubat.
Enkazın başında üçüncü güne kadar yardım bekleyen annenin “çocuklarım, neden artık ses vermiyorsunuz” feryadını, enkaz altında ölen kızının elini bırakmayan babanın bakışlarını, cebinde taşıdığı bisküvi ile enkazdan çocuklarının çıkmasını bekleyen ve çocuklarının acısına dayanamayıp vefat eden Şerif Ölmez’i unutmadık. Binlerce çığlığı unutmadık.
Başka unutmadıklarımız da var elbette. Henüz enkazlardan yardım çağrıları yapılırken internete keyfi bir şekilde kısıtlama getirilmesini nasıl unuturuz? Milyonlarca insan kışın olumsuz koşullarına karşın ayakta kalmaya çalışırken çadır ve yardım malzemesi satan Kızılay’ı unutmamız mümkün mü? Depremin ilk üç dört günü arama kurtarma çalışmalarını organize edemeyenleri ya da etmeyenleri, refakatsiz çocukları apar topar tarikat yurtlarına yerleştirme gayretine girenleri unutmadık.
2012 yılında depreme dayanıksız raporu verilen İskenderun Devlet Hastanesi ile Antakya Devlet Hastanesi, onlarca sağlık çalışanı ve hastaya mezar oldu. Onlarca hasta, jeneratör devreye girmediği ve oksijen sistemi çalışmadığı için can verdi.
Yaşanan felaketi ardında bırakmak istercesine nereye gideceğini bilmeden yollara düşen yüzbinlerce insan yaşadıkları, büyüdükleri, kentlerden göç etti.
Aradan geçen bir yıl ne acıları unutturdu ne de yaşam normale döndü deprem bölgelerinde. Kentlerin değişik yerlerinde büyüyen moloz yığınları, yıkımlar ve toz bulutları kasvetle dolduruyor ortalığı. Yıkık caddelerden, sokaklardan su birikintileri eksik olmuyor. Her yağışta su alan konteynerlerden ve çadırlardan da…
İnsanların gezdiği, bir nefes soluklandığı İskenderun sahili sular altında. Öyle ki yağışlı havalarda su birikintileri ara sokaklara taşıyor, binaları tehdit ediyor.
Hatay’ın genelinde yaşanan artçı sarsıntılara eşlik eden uzun süreli elektrik kesintileri deprem korkusunu canlı tutuyor hafızalarda. Sık sık yaşanan su kesintileri, aksa dahi suyun temiz olmaması hastalık riskini arttırıyor.
Sağlık hizmetleri pek çok noktada yetersiz. Yeni yapılan hastanelerde tıbbi cihaz yetersizliği ya da uzman hekim eksikliğinden dolayı hastalar çoğu zaman başka ilçelerdeki hastanelerin yolunu tutmak zorunda. Defne Devlet Hastanesi ise sürekli su baskınları ile gündemde.
Ulaşım önemli problemlerden biri olmaya devam ediyor. İşe, okula, hastaneye ve herhangi bir yere gitmek bazen saatler sürebiliyor.
Kentte kısıtlı iş olanakları nedeniyle genç işçiler ailelerini geride bırakarak başka illere ya da yurtdışına göç ediyor. İş bulabilen ‘talihli’ azınlık ise çoğu zaman sigortasız ve asgari ücretin altında ücretlerle çalışmaya mahkum ediliyor.
Ve evlerini kaybeden milyonlarca insan kalıcı konutların ne zaman ve nasıl yapılacağı konusunda belirsiz bir bekleyiş içerisinde. Ana akım medyaya ve iktidarın şov siyasetine bakarsanız konut yapımı son sürat devam ediyor. Ancak nedense depremzedeler bu yoğun faaliyetten bihaber.
Depremin yıldönümü dolayısıyla devlet erkanı bölgede boy göstermeye hazırlanıyor. Bir yıldır unutulan, gündemden düşürülen deprem, yeniden gündemin birinci sırasında yer bulacak. Ekranlarda acılar paylaşılacak, selalar, dualar okunacak, göstermelik konut dağıtımları tertiplenecek. Ve bir hafta sonra deprem bölgesi ara yayını sona erecek, birileri saraylarına dönerken, bölgede yaşam mücadelesi kaldığı yerden devam edecek.