Leninizm'in mirası: Örgüt ve öncülük

Leninizm'in mirası: Örgüt ve öncülük

22-01-2024 19:49

Sosyalist hareket uzun süredir kendi iddialarını düzen güçlerine yedekledi. Bu durum sosyalist hareketin başkalaşmasını getirdi.

Hiç kuşku yok ki Çarlık Rusya’ da kendi döneminin bütün sol akımlarıyla hesaplaşan V.İ. Lenin, ilk kez proletarya diktatörlüğü diye bir sorunu ortaya koymuştur. Bu sorunun varlığı aslında Leninizmin ana sorundur. Nitekim J.

Stalin de Leninizmin çıkışını, temelini ve temel çerçevesini proletarya diktatörlüğü olarak tespit etmektedir.[1]

Leninizm Çarlık Rusya ile sınırlı olamayacak bir tarihsellik olarak kavranmalıdır. Çünkü 20. yüzyıl, kapitalizmin artık emperyalist bir aşamasını temsil etmektedir. Bu aşamada objektif olarak sınıflar mücadelesinin en ileri karşıtlık pratikleri doğmuştu. Diğer yandan, kapitalizmin kalelerine karşı saldırı için elverişli koşullar da yaratılmıştı.[2]  Bu siyasal, toplumsal şartlar altında Lenin, “devrim fikri”ni örgütlemek ve gerçekleştirmek için tüm yaşamını bu amaca adayacaktır. Peki işe “nereden başlamalı ve ne yapmalı?” Bu iki soru/sorun başta bahsedilen sol akımların reddini ve yeni bir yolu aydınlatacaktır. Bu yol: Proletaryanın örgütünden ve öncülüğünden başka bir şey değildir.

Lenin, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi içindeki ekonomist kanat ve onun başını çeken liderleri ile amansız bir politik mücadeleye girişmişti. Lenin’ e göre bu akımın temel dayanak noktası, işçi hareketlerinin geleceğini dar ekonomik çıkar peşinde koşmakta görüp, siyasal teşhiri/mücadeleyi ekonomik çıkarların kölesi olarak kavramasıdır. Bu kavrayış Lenin’ in tanımıyla “ilkel” bir mücadele olmanın yanı sıra tüm siyasal yaşama ideolojik olarak yerleşmektedir. Belki de ana sorun bu “ideolojik yerleşme” olarak görülmelidir. Çünkü en geniş, heterojen siyasal alan ekonomizmin kendine içkin ideolojisi tarafından kuşatılmaktadır. Lenin Ne Yapmalı eserinde iki temel ideolojik kategoriden bahseder: Ya burjuva ideolojisi ya da sosyalist ideoloji… Nitekim ekonomizm aslolarak bir burjuva ideolojisi olarak görülür. Asıl tehdit budur.

Lenin’in bu teorik tespiti iki temel problematikten türemektedir. Birincisi “kendiliğindenlik”, ikincisi de “sınıf bilinci” kategorileridir. Peki bu kategoriler Leninizm’e nasıl girdi veya kaynaklık etti? Kendiliğinden hareketler Lenin tarafından asla yok sayılmamıştır; fakat Lenin’in temel itiraz noktası, işçi sınıfına umutsuzluk vermesi ve öfke ile sınırlanmasıdır. [3] Bu haliyle kendiliğinden hareketler, proletaryanın kendi gücüne dayalı varlığının reddini getiriyordu. Bu reddediş bir başka reddedişi yaratıyordu: “sınıf bilinci”. Bu da ikinci problematiğimizi oluşturmaktadır. Sınıf bilinci, işçilerin zorunlu faaliyet esnasında hangi egemen güçler tarafından sömürüye uğradığını kavrayarak tepki vermesi olarak tanımlanacak olursa, “kendiliğindenlik” ideolojik kategorisinin yok edicisi olarak işlev görür. Yani bu iki kategori (kendiliğindenlik ve sınıf bilinci) arasında çok güçlü bir diyalektik ilişkilenme söz konusudur.

Şu soruyla yüzleşmek zorundayız: İşçiler üretici bir sınıf olarak izole bir alanda mı yaşar ve sınıf bilinci bu saf/izole alanda mı mayalanır? Lenin tam olarak ekonomistler ve ekonomizm ile bunun siyasal ve ideolojik kavgasını yürütmektedir. “Nereden Başlamalı” makalesinde “ekonomist akım, siyasi örgütlenme ve ajitasyon çalışmalarını kösteklemeye ve daraltmaya çabalıyor.”[4] tespitiyle ekonomizmin doğasını yansıtmaktadır. Çünkü siyasal mücadele ekonomik taleplerin güdümünde dışlanmıştır. Sınıf bilinci işçilerin yarattığı değere başka bir sınıfın el koyduğu ve onları sömürdüğü bilinci temelinde geliştiğine göre kendiliğindenliğe Lenin’de ağır bir darbe indirilir. Dolayısıyla reel olmayan boşluk Lenin ile kapanır. Sınıf, bilinç ve siyaset arasındaki zorunlu/diyalektik bağ açığa çıkarılmış olur.

Özellikle siyasal taktik bağlamında Roboçeye Dyelo gazetesinde temsil edilen ekonomistler ile yürütülen tartışmalarda Lenin, yukarıda bahsedilen ideolojik kuşatma ve onun yarattığı siyasal geriliğe ilkesel yanıt vererek gelecek dönemin sosyalist inşa sürecinde yeni bir aşama yaratacaktır. Bu aynı zamanda Marksizm’e büyük bir katkı olacaktır: Örgüt teorisi ve önderlik/öncülük.

İşçi sınıfının varlığını güçlendirdiği 19. yüzyılda Çarlık Rusya’da “makinenin insanlaşması”[5] her ne kadar makine kırıcılığı olarak ortaya çıksa da emperyalizm çağında proleter varlığı kendi bilincini yaratmıştı. Bu durum ekonomik çıkarların ötesinde hatta onu alt ederek proletaryanın örgütüne duygulan ihtiyacın/aracın ortaya çıkarılması zeminini oluşturdu. Lenin’de örgüt ve önderlik de bu ihtiyaca cevap verecek ilkesel bir yaklaşımın sonucu olarak görülmelidir: ” Her koşul altında ve her an, siyasal mücadeleye girişmekte ustalaşmış güçlü bir örgüt olmadan” olmazdı. [6]

Günümüz dünyasında ve özellikle ülkemizde siyasal eksikliğini yaşadığımız sorun, Lenin’in yarattığı bu cesur örgüttür.

Yoksul kitlelerin gücü Arap Baharı sürecinde Ortadoğu ve Afrika’da siyasal İslam’ın güçlenmesiyle sonuçlanmıştı. 2013 Haziran Direnişi’nin ardından AKP ikinci cumhuriyeti yerleştirmeyi başardı. Başkanlık rejimi yasalaştı, dinci gericilik, tarikatlar faşist politikalar güçlendi. Nedeni küçümsenmemelidir. Sosyalist hareket uzun süredir kendi iddialarını düzen güçlerine yedekledi. Bu durum sosyalist hareketin başkalaşmasını getirdi. Son cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle kısa süre sonra yapılacak yerel seçimlerdeki sosyalist parti veya ittifakların durumuna bakmak yeterlidir! Lenin’den öğrendiğimiz teori ve pratik, bize hiçbir burjuva özneye bağımlı olmamayı ve onunla kavga etmeyi hedef gösterir. “Bir oy Kılıçdaroğlu’na bir oy bize şeklindeki burjuva çağrısına Lenin’ in örgütüne inananlar asla pirim vermeyecektir. Çünkü biz burjuvaziyle kavgalıyız ve onun tahtını/iktidarını alacağız.

 

[1] Stalin, Leninizmin Sorunları, İnter Yayınları sayfa 147.

[2] Stalin, Leninizmin Sorunları, İnter Yayınları sayfa 17.

[3] Lenin, Ne Yapmalı, Eriş Yayınları, sayfa 41.

[4] Lenin, Nereden Başlamalı makalesi.

[5] 1844 El Yazmaları’nda Marks tarafından insan ve makine ilişkisini insan lehine açıklayan kavram. Makine insana, onun hızına uymaktadır.

[6] Lenin, Ne Yapmalı, Eriş Yayınları, sayfa 50