Sermaye düzeninde belediyelerin

Sermaye düzeninde belediyelerin "teorik" işlevi: Belediyeler ranttan kurtulabilir mi?

07-03-2024 13:57

Belediyelerin sınırı, yerel üretimin gücüyle sınırlıdır. Bu anlamda belediyeler, sermayenin yeniden dağılımında yerel bir işlev görmektedir. 

İlker Demirer

Belediye seçimlerine bir aydan kısa bir süre kaldı. Yıllardır siyasetin yükünü kaldıran seçim platformu, bu sefer en cansız haliyle karşımızda. Aday belirleme ve ittifaklar siyasetin bel kemiğini oluşturdu. Toplumun neredeyse tamamı için bu seçimlerin anlamı var olanın onaylanmasından ibaret. Dolayısıyla da ne siyasetin içeriği, ne de bir “değişim” beklentisi içerisine giriliyor. Varsa yoksa “ittifaklar” konu ediliyor ya da “ünlü” adaylar.

Ancak herkesin dilinde başka bir sözcük var ki; neredeyse siyasetin tek olgusu ve karşıtlığı haline döndü. Belediye seçimlerinin vazgeçilmez karşıtlığı olan “rant” kavramından söz ediyoruz. Elbette bu kadar geniş kesimlerin ranta karşı olması ve bunun üzerinden bir siyaset üretmesi bizi fazlasıyla sevindirir. Toplumsal eşitsizliğin simge kavramından biri olan rantın üzerine siyasi olarak giderilmesi, sömürü düzeninin ifşası açısından kritik. Öte yandan, rant kavramının bu kadar çiğnenip de, rantın artan bir hızla devam etmesi “bu işte bir sorun var” saptamasını doğuruyor. Bu yazıda sorunun temel kaynağına ilişmeye, gerçekten karşı olunan rantın nereden doğup, hangi mekanizma ile yeniden üretildiğine odaklanacağız.

Kavramın kaynağına erişmeden önce, bir ayrı parantez açmak istiyorum. Bu tür yazıların “teorik” arka planının farklı kaynaklara başvurularak anlatılması bilimsel düşüncenin ve anlatının olmazsa olmazıdır. Buna karşı olmamakla birlikte, yazının teorik arka planı siyasi ve ekonomik tabloyu anlatmak için bir kaldıraç olarak kullandığımızı hatırlatmak isterim. O yüzden akademik titizliği önemsemekle birlikte, yazının esas amacı siyasi düzleme katkı sağlamayı hedeflediğini söyleyebiliriz. Okuyucu bu anlamda yormamaya özen göstereceğim.

Rantın kaynağı ve kapitalist üretim tarzında oynadığı rol 

Bu parantezi geride bırakıp, tartışmaya geri dönecek olursak rantın kapitalist üretim tarzı içerisinde nereye oturduğu ile ilişkin literatürde fazlasıyla uzun bir tartışma bulunuyor. Ancak genel olarak rantın temel kaynağının üzerinde tekel oluşturulan, arzı sınırlı olan doğal bir ürün üzerinden elde edilen gelir olarak ifade edebiliriz. Ancak burada neyin arzının sınırlı olduğu, tekel oluşturmanın rant geliri elde etmek için yeterli olup olmadığı gibi sorunlar bulunuyor.

Bizim esas odaklanmak istediğimiz nokta; rantın aslında bir kira geliri olduğudur. Toprak üzerindeki mülkiyetten doğan ya da benzeri doğal ürünler üzerindeki mülkiyet ele geçirilmesiyle elde edilen bu gelirin, aslında bir değer üretimi olup olmadığı her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Gene aynı şekilde, gündelik hayatta barınma ihtiyacının karşılanması için konut sahibe ödenen ücretin de aynı şekilde bu kategoride olup olmadığı bir tartışma konusu olmuştur. Açıktır ki; nasıl bir toprak sahibi, toprağı işletenden toprağın sahibi olması nedeniyle bir ücret talep ediyorsa, konut sahibinin de ücret talep etmesi aynı kategoriye girmektedir. Evet, ikisi de kiradır ve bu anlamıyla rant kavramını oluşturmaktadır.

Bu noktada, açılması gereken bir diğer nokta rantın kapitalist üretim tarzında oturduğu yerdir. Kuşkusuz ücret, faiz ve kâr gibi rantın kendisi de bir gelir kaynağıdır. Bununla beraber bu gelirin kaynağının devam ettirilmesi ve korunması için siyasal ve hukuksal düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Başka bir şekilde söylemek gerekirse; sermaye düzeni rantın korunmasını, tekelleşme eğilimini de içerdiği düşünülecek olursa, geliştirilmesini istemektedir. O nedenle, sermaye birikiminde siyasi iktidar ve sermaye arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinin önemli bir yanı bulunmaktadır. Siyasi düzenin ve aygıtlarının bir parçası olarak idari mekanizmalar devreye girmektedir. Belediyeler bu anlamda idari mekanizmalardan birini oluşturmaktadır.

Belediyelerin sınırı ve sermaye düzenindeki işlevi

Burada tartışma çok boyutlu hale gelmektedir. Belediyelerde dahil olmak üzere düzenin oluşturduğu tüm kurumlar bir düzenleme işlevi görürken, aynı zamanda sınıflar mücadelesinin yasalarına tabidir. Siyasi mücadelenin konusu olan tüm olgularda olduğu gibi, burası da bir mücadele alanı olarak görülmesi gerekmektedir. Öte yandan, her mücadele alanında olduğu gibi belediyelerin de üstlendiği işlevden ötürü belirli sınırları vardır. Belediyelerin sınırı, yerel üretimin gücüyle sınırlıdır. Bu anlamda belediyeler, sermayenin yeniden dağılımında yerel bir işlev görmektedir.

Sözünü geçen bu işlevin doğurduğu en önemli sonuçlardan bir tanesi de, belediyelerin üzerinde yetki sahibi olduğu alanlarla ilişkilidir. Bu alanların başında ulaşım, su, doğalgaz gibi bazı altyapı yatırımlarının yürütülmesi veya dağıtılması ile toprak üzerindeki mülkiyetin devam ettirilmesi için mekanizmalar yaratılması gelmektedir. Özellikle burada gayrimenkul işlemlerinin düzenlenmesinde belediyelerin somut rolü bulunmaktadır. Bu nedenle de konu bir kez daha ranta gelmektedir. Doğal olarak üzerinde tekel üretme kapasitesi taşıyan bu başlıklarda sermayenin rantının korunarak devam ettirilmesi, siyasi sistem üzerinde doğal etkiler yaratmaktadır. Belediye başkanlarının yerel veya büyük müteahhitler ile kol kola girmesi, her türlü siyasi ve hukuksal düzenlemeye müteahhitlerin ihtiyaçlarına göre düzenlemeleri boşuna değil.

O halde bir noktaya geri dönerek şunu açalım: Üzerinde tekel yaratılan her türlü alanda düzen aktörlerinin sınıf yasalarına ve çıkarlarına bağlı olarak hareket etmesi şaşırtmamalıdır. Bu aktörlerin esas gücü tüm siyasal sistemin bağlı olduğu temelden; kapitalist üretim tarzından gelmektedir. Merkezi iktidarın gücü bu nedenle belediyelerin üzerinde önemli bir gölge oluşturmaktadır. Belediyelerin rantın merkezi olarak görülmesi ve rantın belediyeler nezdinde somutlanması, sözü geçen gölgenin yansımasıdır.

Tartışmanın iki düzlemi

Öyleyse başka türlüsü mümkün değil mi?

Bu soruyu iki açıdan ele almak gerekmektedir. Birincisi son derece somut. Belediyelere bırakılan bazı temel ihtiyaçlar, su-doğalgaz-bazı noktalarda barınma, rant üretim mekanizmasının dışına kamu gücüyle belli oranlarda taşınabilir. Bu durumda burjuvazinin yerel kollarının bazı beslenme kollarında çatlaklar yaratma potansiyeli bulunmaktadır. Bu anlamda belediyelerde rantın sembolü haline gelen ihale sisteminin tartışmaya açılması önemlidir. Ancak tüm bunların sınırı bulunmaktadır ve yukarıda bu sınırı fazlasıyla tartıştık.

İkincisi daha siyasidir ve bizce esas önemli olan kısmı oluşturmaktadır. Sömürü düzeninin somutlandığı, siyasi sistemin çürümüşlüğünün açığa çıkarıldığı bir düzlem olarak rantın karşısında durulması, bunun örneklerinin ifşa edilmesi, genel olarak rantın karşısında başka bir alternatifin mümkün olduğunun tartışılması önemlidir. Bunun bir siyasal tavra dönüşmesi, örgütlenmesi, buna karşı emekçilerin mücadeleye katılması her şeyden fazla anlam taşımaktadır. Siyasal iktidarın, sistemin ve sonunda bir bütün olarak kapitalist düzenin tartışmaya açılarak buna karşı emekçilerin mücadeleye geçmesi ve siyasi iktidarı hedeflemesi bu tartışmaların en değerli çıktısı olacaktır.

Biz özellikle ikinci düzlemin güç kazanmasına, bunun için harekete geçilmesine ağırlık vereceğiz.