“Sonuna kadar Erdoğancı, hatta feriştahı” Yavuz Bingöl*
Siyasette dar kişisel maddi çıkarların insanda tüm ideolojik-politik refleksleri belirlediğini söylemiyoruz ama bu durum YB özelinde iddia etmek gayet mümkün. YB’ün durumu kişisel maddi çıkarların ideolojik-politik reflekslere yansımasıdır. İdeolojik tavır alış ve kişisel çıkar sıklıkla gerilim içindedir ve YB’de bunu açıkça görebiliyoruz.
Cengiz Kılçer
Geçtiğimiz günlerde bir YouTube programına katılan türkücü Yavuz Bingöl’ün (YB) söyledikleri kamuoyunda tartışmaya yol açtı. Sanat ve politika arasındaki ilişkiyi kavramsallaştırma, sanatta güç ve politikanın rolü, sanatçının mevcut iktidarla ilişkilerinin eleştirisi vb. konular çok az tartışılmıştır bu ülkede… Sanat ve politika arasındaki ilişki, antik çağlardan günümüze dek tartışmalara yol açan bir konudur. Bu tartışmada iki düşünce kanalı vardır. İlki, sanatçıların her türlü “politik” ifadeden kaçınması gerektiğidir, ikincisi ise tüm sanatların temelde politik olduğu iddiasını öne sürer. Elbette biz ikincisini yani tüm sanatların temelde politik olduğu iddiasındayız. Sanatçı ve para arasındaki ilişkiye ilk olarak Platon’u tanık gösterebiliyoruz: “İşte biz de diyoruz ki, sanat adamlarının, para kazanarak sanatlarından faydalanmaları, kendilerinin ayrıca para kazanma sanatıyla uğraşmalarından ileri geliyor.” Kabalaştırarak söyleyelim: ideoloji, genellikle siyaset, kültür veya sosyal teoriyle bağlantılı olan ve bireylerin dünyayı anlamalarına rehberlik eden bir inanç veya fikir sistemini ifade eder. Ekleyelim, genel olarak, ideoloji ve kişisel çıkar arasındaki bağ karmaşık ve iç içe geçmiştir. İdeolojik seçim ve kişisel çıkarlar birbirleriyle derinden ilişkilidir. Pozitif siyasi teorisyenlere göre genellikle siyasi aktörlerin standart homo economicus gibi davrandığını varsayarlar; yani, aktörler dar kişisel çıkarlarını takip eder servet ve güç için tercihlerini maksimize etmeye çalışırlar. “Sonuna kadar Erdoğancı, hatta feriştahı” YB işte bu yolu bile isteye seçmiştir. Nereden öğreniyoruz? Yine kendi söyleminden… YouTube programına konuşan “Sonuna kadar Erdoğancı, hatta feriştahı” YB: “En fakir dönemimi yaşadım son 10 yıl. Yılda 100’e yakın konser yapardım ve dizi teklifleri gelirdi. Birçok dizide başrol oynadım, hepsi bir anda koptu gitti. Manevi tarafı daha korkunç ama maddi olarak da çöktüm. Para ile ilişkisi olan bir insan değilim. 30 yılda kazandığım parayı tutsaydım 100 milyon dolara yakın param olurdu.” diyor. Gazetelerden okuyoruz… YB, “AKP’nin belediye konserlerinde de yer almış, İBB’nin AKP’de olduğu dönem sadece 2016 ve 2017’da 13 konser vermiş. İBB’den Yavuz Bingöl’ün konserleri için Kirli Kedi Organizasyon Şirketi’ne 2016 yılındaki altı konser için toplam 600 bin TL ödeme yapılmış. Konserleri 2017’de de sürmüş. 2017’deki yedi konser karşılığı 770 bin lira ödenen şirkete iki yılda ödenen toplam tutar 1 milyon 370 bin TL olmuş.” Sermaye düzeninde, sanatçıların genellikle tutkuları ve yaratıcılıkları ile öngörülemez ve zorlu olabilen bir sektörde hayatta kalma ihtiyacı arasında denge kurmak zorunda kaldıklarını kabul ediyoruz. Ne ki YB’ün durumu bu konumun tam tersi… Siyasette dar kişisel maddi çıkarların insanda tüm ideolojik-politik refleksleri belirlediğini söylemiyoruz ama bu durum YB özelinde iddia etmek gayet mümkün. YB’ün durumu kişisel maddi çıkarların ideolojik-politik reflekslere yansımasıdır. İdeolojik tavır alış ve kişisel çıkar sıklıkla gerilim içindedir ve YB’de bunu açıkça görebiliyoruz. Şunu özellikle vurgulamamız gerekiyor YB, ne olduğu belirsiz ve tuhaf bir sol düzlemden muhafazakâr ideolojik düzleme geçiş yapmıştır. YB, toplumsal değişimden ziyade toplum sal istikrarı, statükonun korunmasını, iktidar kurumlarının, siyasi düzenlemelerin iyi, adil, arzu edilir olduğunu düşünmekle artık siyasal olarak muhafazakârdır. Peki YB’ün siyasi iktidarı meşru laştırma motivasyonunu tetikleyen nedir? YB’ün iktidarı savunma, destekleme ve meşrulaştırmadaki temel motivasyonunun özünde yatan maddi çıkarlarıdır. İdeolojiler insana genellikle ahlaki bir pusula sağlar. YB’ün ahlaki bir pusulası yoktur. Utanması da… Karl Marx arkadaşı -sol Hegelci siyasi düşünürler çevresinden- Arnold Ruge’a şunları yazıyor: “Hiçbir devrim utançla yapılmaz. Cevap veriyorum: Utanç zaten bir tür devrimdir; utanç aslında Fransız Devrimi’nin 1813’te onu yenen Alman yurtseverliğine karşı kazandığı zaferdir. Utanç, içe dönük bir tür öfkedir. Ve eğer bütün bir ulus gerçekten bir utanç duygusu yaşasaydı, sıçramaya hazır bir aslan gibi çömelirdi. (Marx’tan Ruge’ye Mart 1843, Marx-Engels, Collected Works, cilt 3, s. 133) Yukarıda söylendi genelde, ide oloji ve kişisel çıkar arasındaki bağ karmaşık ve iç içe geçmiştir. İdeolojik seçim ve kişisel çıkarlar birbirleriyle derinden ilişkilidir. “Sonuna kadar Erdoğancı, hatta feriştahı” olan YB yarın, Yalçın Küçük’ün tabiriyle “ağaçların bile sola eğildiği” bir zamana gelindiğinde, “Sonuna kadar solcu, hatta feriştahı” olacağına tanık olursak hiç şaşırmayalım!
* Bu yazı Yurtsever Gazetesi’nin Aralık 2024 13. sayısında yayımlanmıştır.