Teknolojinin Tekelleşmesi ve Özelleşmesi: Sermayenin Yeni Araçlar
Sanayi devriminden bugüne, teknolojinin gelişmesi sayesinde üretim süresi dramatik bir şekilde azalmıştır. Bir ayda tamamlanan bir iş, bugün bir gün içinde bitirilebilmektedir. Ancak bu gelişme, işçi sınıfının çıkarına olmaktan çok uzaktadır.
Mahir Mertcan Kızılırmak
Teknolojinin gelişimi, insanlığın refahını artırmak ve çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla ortaya çıkmış olsa da, bu gelişim kapitalist düzen içinde çok farklı bir yöne evrilmiştir. Bugün teknolojik yenilikler, sermaye sınıfının kontrolü altında tekelci ve özel bir yapıya bürünmüş durumdadır. Bu durum, işçi sınıfı üzerinde yoğun bir baskı ve sömürü mekanizması oluşturmaktadır. Teknolojinin ulaştığı bu noktada, işçilerin emeği daha soyut hale gelirken, üretimden aldıkları pay gitgide azalmaktadır.
Teknolojinin Teşhir Edilmesi: Hızlı Üretimin Bedeli
Sanayi devriminden bugüne, teknolojinin gelişmesi sayesinde üretim süresi dramatik bir şekilde azalmıştır. Bir ayda tamamlanan bir iş, bugün bir gün içinde bitirilebilmektedir. Ancak bu gelişme, işçi sınıfının çıkarına olmaktan çok uzaktadır. Örneğin, bir yazılım geliştiricisi, yıllarca eğitim almak ve kendisini geliştirmek için harcadığı emeğin karşılığını almak bir yana, sadece üretim süresince çalıştığı zaman için ödeme almaktadır. Bu durumda, emeğin bir ayırıcı niteliği olan yaratıcılık ve bilgi birikimi tamamen göz ardı edilmekte, soyut emek görünmez hale getirilmektedir.
Teknolojik ilerlemenin üretimdeki bu hızlılık, işçilerin emeğini küçümsemek için bir aracı haline gelmiştir. Sürekli yenilenmesi gereken beceriler ve öğrenme süreçleri, işçilerin üzerinde büyük bir yük yaratırken, sermaye sahipleri bu bilgi ve beceriyi daha da ucuzlatıp tüm faydayı kendilerine yöneltmektedir.
Soyut Emeğin Sömürüsü: Yazılım ve Grafik Tasarım Örneği
Günümüzde yazılım, grafik tasarım ve benzeri alanlarda çalışan işçilerin durumu bu sömürü mekanizmasının en açık örneğidir. Bir yazılım geliştirici, milyonlarca satırlık bir kod parçasını yazmak için haftalarca çalışabilir, fakat bu emeğin karşılığı genellikle, kodun ortaya çıkardığı sermaye getirisiyle kıyaslanamayacak kadar azdır. Grafik tasarımcılar için de durum farklı değildir. Bir logonun tasarımı için saatlerce düşünülüp çalışılabilir, fakat bu logonun müşteri için yaratacağı marka değerine oranla tasarımcının kazandığı gelir çok düşüktür. Bu alanlarda çalışan insanların soyut emeği, sermaye sahipleri tarafından ucuz iş gücü muamelesi görmektedir.
Teknolojinin Tekelleştirilmesi: Erişim ve Kullanım Sorunları
Teknolojinin tekelci bir yapıya bürünmesi, işçi sınıfının bu yeniliklerden faydalanmasını daha da zorlaştırmaktadır. Örneğin, ileri düzey yapay zeka uygulamaları veya endüstriyel otomasyon sistemleri, genellikle yalnızca sermaye sınıfının erişebileceği bir maliyete sahiptir. Bu durum, işçi sınıfının teknolojiye erişimini kısıtlamakta ve bu teknolojilerin etkin kullanımını sermaye sınıfının kontrolü altına almaktadır.
Bir başka örnek olarak, tarımsal teknolojiye bakabiliriz. Daha önce onlarca çiftçinin emeğiyle yapılan bir hasat, bugün birkaç saat içinde modern makinelerle tamamlanabilmektedir. Ancak bu makinelerin sahipliği, büyük tarım şirketlerinde yoğunlaşmıştır. Bu da küçük çiftçilerin yok olmasına ve tarım üzerindeki kontrolün tamamen sermaye sınıfı tarafından ele geçirilmesine yol açmıştır.
Marksist Perspektiften Teknolojinin Eleştirisi
Marksist bir bakışa göre, teknoloji salt bir aracı olmaktan çıkmış ve sermaye birikiminin bir aracı haline gelmiştir. Teknolojinin gelişimi, üretici gücün özgürleşmesi yerine, sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet eder bir yapıya bürünmüştür. Bu durum, emeğin daha ucuzlatılmasına, soyutlaştırılmasına ve sömürülmesine yol açmıştır. Teknoloji, sermayenin kontrolünden çıkarılmadığı sürece, işçi sınıfının bu gelişmeden fayda sağlaması mümkün olmayacaktır.
Sonuç olarak, teknolojinin bugün ki şekliyle gelişimi, insanlığın genel refahını artırmak bir yana, emek sömürüsünü daha sofistike bir hale getirmiştir. Bu yapının kırılması, ancak teknolojinin toplumsal bir mal olarak yeniden tanımlanması ve kontrolünün sermayenin elinden alınıp işçi sınıfının eline geçmesiyle mümkün olacaktır.