TKH İzmir'de aday tanıtım toplantısı düzenledi

Türkiye Komünist Hareketi (TKH), yerel seçimlerdeki İzmir adaylarını tanıttı. TKH İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için eğitim emekçisi Deniz Çelik'i, Aliağa Belediye Başkanlığı için ise hizmet işçisi Cem Gözaçık'ı aday gösterdi.

TKH İzmir'de aday tanıtım toplantısı düzenledi

Türkiye Komünist Hareketi (TKH), yerel seçimlerdeki İzmir adaylarını tanıttı. TKH İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için eğitim emekçisi Deniz Çelik’i, Aliağa Belediye Başkanlığı için ise hizmet işçisi Cem Gözaçık’ı aday gösterdi.

Etkinlik TKH Genel Başkanı Aysel Tekerek’in konuşmasıyla başladı. Tekerek, partinin seçim politikasını yurttaşlara anlatarak şu ifadelere yer verdi:

“Yoldaşlar, dostlar merhaba hepinizi tek tek parti merkez komitemiz adına selamlıyorum, hoş geldiniz.
Evet bir yerel seçim sürecindeyiz, bugün burada seçim beyanımızı, adaylarımızı duyurmak için sizleri bu buluşmaya davet ettik.

Bugün burada sizler, Patron partilerinin halkı aşağılayan sesine karşı emekçilerin sesinin yükselmesine tanıklık edeceksiniz.

Halkın malı olarak nitelendirdiğimiz tüm kamu işletmelerini çoktan satıp savdılar, laikliği istemenin suç sayılacağı bir düzene doğru yol aldılar, ülkemiz emperyalistlerin askeri üsleri, emperyalist şirketleri ile işgal edilmiş durumda. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hiç bir hükmü kalmadı. Burası Cumhurbaşkanı’nın tasdik makamına döndü. Seçim dönemlerinde öyle ya da böyle ülkemizin geldiği gizli oy açık sayım ilkesindeki başarısı bile AKP dönemi ile birlikte belli bölgelerde delindi gitti.

Peki biz komünistler seçimler düzleminden hal böyle diye vazgeçecek miyiz? Tüm sorulara cevabımız koca bir hayırdır dostlar.

Çünkü partimiz bir seçim partisi olmadığı için, seçimden seçime söz söyleyen bir parti olmadığımız için; emekçi sınıfların, ilerici kadınların mücadelesi, laiklik mücadelesi, gençlerin geleceksizlikle olan mücadelesi ve sosyalist bir Türkiye mücadelesi için işimizi seçimlere bırakmayacak kadar çok istiyoruz devrimi ve sosyalizmi…

Ve diyebilirim ki en çok da seçim dönemlerinde rahatız, çünkü en çok seçim dönemlerinde bu düzenin kiri, pası, kokuşmuşluğu, ortaya çıkıyor. Ve biz her zaman yaptığımız işi bide seçimlerde yapmış oluyoruz. Bu düzeni en çok onların at oynattığı alanda teşhir ediyoruz.

Biz seçimlere, Son zamanlarda türeyen bir kavram olan kazanacak adaylarla değil bu düzeni teşhir edecek, emekçilerin gerçek kazanımlarını ortaya koyacak adaylarla giriyoruz. Umut tacirliği için değil, halkın düzen siyasetinin her renginden umudunu kesmesi için giriyoruz. Partiyi güçlendirmek, düzeni zayıflatmak için giriyoruz yoldaşlar.

Geçen seçim döneminin iki ittifakı, Cumhur ve Millet ittifakı bugün tek cephe olarak halka, rant için ağzı sulanan, yağmada pay isteyen, kariyer basamaklarını bir de buradan tırmanmak isteyen adaylarını; hizmet, hürmet, meziyet, kabiliyet gibi yalanlarla yutturmaya çalışıyor. Oy istiyor… Çoğu sermayedar, çoğu müteahhit, hepsi sağcı, hepsi yalancı.

Bakın daha neler görüyoruz…

Sağ partiden aday olmayınca toplumda soldan partiler olarak bilinen partilere başvurabiliyor bazı adaylar, o yetmiyor, bu sol partiler de bu adayları kabul ediyor. Ne yazık ki bugün kendini solda konumlayan bazı partiler, düzenin bugüne kadar bekçisi olmuş, bu seçim döneminde istediğini alamamış kişileri sırtlarında taşıyorlar. Omuz üstlerine alıyorlar. Adaylar partiyi taşıyacağına parti adayları taşıyor sırtında. Bir müddet sonra kamburlaşan bu sırtın belini hiç doğrultamayacak hale geldiğini göreceğiz. Omurgasının eğildiğini göreceğiz ve dik durma kabiliyetini de yitirdiğini göreceğiz.

Bugün sola, komünistlere atfedilen dürüstlük, ilke, inat, doğrularını kıskançlıkla savunma, koltuk peşinde koşmama gibi değerlerinin toplumda bu partiler nedeniyle azalma tehlikesine karşı da diyorum ki iyi ki komünistler var iyi ki Türkiye Komünist Hareketi var…

Bugün orak çekice atılacak her oy, Partimize verilecek her oy bu düzenin reddini bir yurttaş olarak beyan etme anlamına gelmeyecek sadece, aynı zamanda her şey baş aşağı sağa kayarken, akıntıya kapılmayan, rüzgara karşı yürüyen bir partiye de, bu ülkenin hem en genç hem de en yeni komünist partisine umut sende demek anlamına gelecek. Bizim için alınacak her oy sadece ve sadece bu anlama gelecek.

Kökten bir değişimi savunan, sosyalist bir devrimi hedefleyen, seçimleri de buna hizmet etmesi için bir dönem ve bir düzlem olarak gören Partimizin farkı , orası benim burası benim diyen bir anlayışa karşı Türkiye bizim demektir. Türkiye emekçilerin demektir, Türkiye yurtseverlerin, kadınların gençlerin demektir.

Tam da bu nedenle, tüm Büyükşehirlerde belediye başkanı adaylarımız var. Bu nedenle büyükşehir olmayan yerlerde belediye başkanı adaylarımız var. Belediye meclislerinde adaylarımız var. Seçeneksiz değilsiniz derken doğruyu söylüyoruz hem de her yerde…

Yarın da bizimdir yoldaşlar, Türkiye de bizimdir ve dünya da bizimdir.

Selam olsun Türkiye’nin ve dünyanın aydınlık geleceğine.

Oylar orak çekice, oylar sosyalizme… “

TKH’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Deniz Çelik konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. Çelik konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Konuşmama başlamadan önce, ülkemizin dört bir yanında emekçilerden, işçilerden adaylarını çıkaran, bir kez daha sosyalizm bayrağını yükseltecek, büyütecek olan iradenin ve inadın kendisinde olduğunu gösteren Partime teşekkür ederim. Sevgili dostlar, yoldaşlar merhaba. Ben Deniz Çelik. 28 yaşında bir eğitim emekçisiyim. Lise öğrencisiyken gençlerin, kadınların, emekçilerin çıkarının yalnızca örgütlü sosyalizm mücadelesinde olduğunun bilinciyle 2012 yılında Türkiye Komünist Partisi saflarında sosyalizm mücadelesine katıldım. 2015 yılında, Türkiye Komünist Hareketi’nin kuruluşunun hemen ardından partimde yer aldım. 2019 yılından beri İzmir’de yaşıyorum. Hem okuyup hem de çalışmak zorunda olan binlerce gençten biriydim. Sevgili dostlar bugün sizlere uzunca kendimi anlatmayacağım, İzmir’e dair mega projeler de açıklamayacağız. Kentlerimizin ve İzmir’in pek çok sorunu olduğunu biliyoruz. İzmir’e daha çok park-bahçe ve yeşil alan lazım, olan yeşil alanlarımızın korunması lazım, biliyoruz. Beton yığını gökdelenlerin, çarpık yapılaşmanın yarattığı çirkinliğin son bulması lazım, biliyoruz. Nitelikli bir ulaşım ağı lazım, biliyoruz. İzmir kokuyor, biliyoruz. Ancak dostlar, bu bildiklerimizi şimdilik bir kenara bırakalım… Ben bugün sizlere asıl sahibinin emekçilerin olduğu kentlerimize dair sosyalistlerin sözünü söyleyeceğim.

Sevgili dostlar; Bugün ülkemiz de kentlerimiz de kimileri için cennet, kimileri için cehenneme dönüşmüş durumda. Milyonlarca emekçi sefalet ve açlık koşullarında yaşıyor. Güvencesiz, kimi zaman sigortasız çalışan emekçiler, asgari ücretle asgari bir yaşam sürüyor. Ekonomik krizin ağır faturası bizlere kesilirken, hayat pahalılığıyla mücadele ederken ülkemiz emekçileri cehennemi, felaketi yaşıyor. Erzincan İliç’te son yaşanan iş cinayetiyle birlikte hâlâ toprak altında olan 9 işçi bize işçi sınıfının hayatının ne kadar ucuz olduğunu bir kez daha gösterdi. Bu ay, üzerinden 1 yıl geçen Maraş merkezli deprem, bize emekçi halkımızın hayatının ne kadar önemsiz olduğunu gösterdi. Kâr hırsıyla yapılaşmaya açılan alanların, denetimsiz yapılaşmanın, rant uğruna, inşaat patronlarını zengin etmek uğruna canları hiçe sayılan ve 6 şubat depreminde ölen binlerce insanın henüz hesabı verilmiş değil. İşte ülkemiz emekçi halkına reva görülen madende göçük altında kalmaktır. İşte ülkemiz emekçi halkına reva görülen depremde göçük altında kalmaktır. Tam da bu yüzden, kentlerimiz emekçiler için cennet olmaktan çıkalı bir hayli zaman oluyor. Ancak kentlerimiz birileri için hâlâ cennet olmaya devam etmekte. İnşaat patronları kentlere bakarken yağmalanacak alanlar görüyor. Sermayeye peşkeş çekilecek, ranta açılacak pek çok fırsatla birlikte ceplerini bizlerden çaldıklarıyla dolduracaklar ve elbette onlar için buralar bir cennet olacak. Yarımada Turizm Projesi diyorlar, yetmiyor; İnciraltı’nı imara açmak istiyorlar, yetmiyor; Körfez Geçiş Projesi diyorlar, yetmiyor; bitmiyor ve doymuyorlar.

Sizlere AKP’nin İzmir’e yönelik projelerinden bahsediyorum. Peki, muhalefetin ne olduğundan bir haber olan düzen muhalefeti ne yapıyor? Konu emekçiler olunca AKP’den aşağı kalmıyor. Belediye bünyesinde açılan Meslek Fabrikaları’nda işçiler güvencesiz, kadrosuz, taşeron olarak çalıştırılıyor. 2021 yılında hakları için direnişe geçen işçiler İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’den randevu bile alamamıştı. Geçen yıl maaşları ödenmediği için eylem yapan Karşıyaka Belediye’si işçilerine tehdit yağdıran Cemil Tugay’ı 31 Mart yerel seçimlerinde pusulada, CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak göreceksiniz. 2019 yılı İzban işçilerinin grevini, geçtiğimiz temmuz ayında Metro- Tramvay işçilerinin grevini hatırlayalım. Güya AKP’ye karşı konumlandıklarını söyleyenler, konu emekçilerin hakları olunca AKP’ye rahmet okutuyor.

Sevgili dostlar, bizim sol gösterip sağ vuranlara, emekçi düşmanlarına karnımız tok. İktidarıyla- muhalefetiyle, Türkiye sermaye sınıfı, AKP, düzen muhalefeti baştan aşağı sağcıdır ve sağcılaşmıştır. AKP’nin- CHP’nin- İYİ Parti’nin ve diğerlerinin belediye seçimleri için o partiden diğerine geçen, omurgasız ilkesiz adaylarına bir bakın. Altını kazıyın, bakalım hangi müteahhit ile işbirliği çıkacak. Diğerinin altını kazıyın bakalım hangi tarikatla bağlantılar çıkacak. Bir diğerini kazıyın, bakalım hangi mafyayla-çeteyle kirli ilişkiler çıkacak. Onların ajandalarında rant var, ihale var, yağma var. Tüm bu seçim pazarlıklarının ve rantın, yağmanın karşısında bir de bizlerin ajandasında yazanlar var: – Bizlerin ajandasında özelleştirmelere karşı kamucu yerel yönetimler var.

-Yağma-talana karşı emekçilerin asıl sahibi oldukları kentlerde insanca yaşadıkları bir düzen var.
-İhaleye, ranta karşı, halkın yerel yönetimlere katılımı var.
-Kadınların çalışma yaşamında ikinci planda olmasına, kadının eve hapsedilmesine karşı, ücretsiz kreşler var.
-Bizim ajandamızda yağma yok, sosyalizm var. Biz başkayız demiştik. Bizler eğilip bükülmeyiz. Bizler seçim pazarlıklarına, onların kirli oyunlarına dahil olmayız. Bizler patronlarla kol kola girmeyiz. Biz sosyalistiz.

31 Mart yerel seçimlerinde, işte bu ajandaya, işte bu mücadeleye oy vermenizi istiyoruz. Ancak oy vermeniz yetmez. Bu düzeni değiştirecek, bu yağmaya dur diyecek, sosyalizm mücadelesini yükseltecek olan iradeye omuz vermenizi de istiyoruz. Oylar Orak-Çekice, Oylar Türkiye Komünist Hareketi’ne.”

Son olarak TKH’nin Aliağa Belediye Başkanı adayı Cem Gözaçık konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. Cem Gözaçık konuşmasında bulunduğu ilçenin emekçi özelliklerine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi:

“Değerli Yurttaşlar, dostlar, yoldaşlar.

Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz!

Bu değerli Pazar gününde tatil gününüzü bize ayırdığınız için, yanımızda olup omuz verdiğiniz için hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Dostlar, bugün bu etkinlikte İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayımızı tanıtmak için buradayız. Geçen hafta da Aliağa’ da güçlü bir toplantı ile Aliağa Belediye Başkan Adayımızı kamuoyuna tanıtmış olduk.

Öncelikle burada Deniz Çelik yoldaşıma başarılar dileyerek başlamak istiyorum.

Dostlar, yoldaşlar ben Cem Gözüaçık. Aliağa’ da kurumsal bir otelde hizmet işçiliği yapmaktayım. Aliağa, Kuzey’ in İncisi olarak geçmekte. Evet, Aliağa deniz kenarında, ışıl ışıl bir memleket. Ancak bunlar dışında, Aliağa’ da korkunç şekilde bir emek sömürüsü mevcut. Petkim, Tüpraş, SOCAR ve STAR Rafinerileri, 12 Adet Gemi Söküm Şantiyesi, Organize Sanayi Bölgesindeki sayısız yabancı menşeiili firma ve Demir Çelik Fabrikaları, İnşaat ve daha sayamadığımız sektörler ile birlikte İzmir’in sektörel faaliyetlerinin bir çoğunu görüyoruz. Ülkemizde yoğun bir emek sömürüsü mevcut. Bu Aliağa’ da daha fazla bir şekilde mevcut dostlar. Bizler bu durumu iliğimize kemiğimize kadar yaşıyoruz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın görmezden geldiği Gemi Söküm Tesisleri’nin bünyesinde yaşanan iş kazaları hat safhadadır. Daha 1.5 yıl önce ” Yıldırım KİPEL ” isimli işçi arkadaşımız gemi söküm tesislerinde yanarak iş kazası geçirmiş ve Aliağa Devlet Hastanesi’ nde yanık ünitesi olmadığından, ilk müdahale edilmediğinden Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetmiştir. Organize Sanayinin bu denli güçlü olduğu, bu denli rafinerilerin olduğu, Gemi Söküm tesislerinin bulunduğu bir bölgede yanık ünitesiz hastane olması Sağlık Bakanlığı’ nın eksiği olduğu gibi, bu zamana kadar Aliağa Belediyesi’ nin de net bir girişimi olmamış olup, zaten güvencesiz çalışan emekçilere her zamanki gibi sırt dönülmüştür. Emek kentinde, emekçilere sırtını dönen bir belediye başkanı istemiyoruz!

Bu durumlar sadece emekçi halkımızı değil, Aliağa’ nın yerel halkını da etkilemektedir. Gemi söküm tesislerine getirilmeye çalışılan zehirli gemiler, organize sanayi, demir çelik fabrikalarının ve rafinerilerin salım yaptığı atıklar, zehirli gazlar halkın sağlığını tehlikeye sokmaktadır. Partimiz, Türkiye Komünist Hareketi, zehirli gemilerin tam karşısında durmuş, gelmemesi ve geri gönderilmesi adına yoğun bir çaba harcamıştır. ( Sao Paulo, Raymond Croze). Mevcut Aliağa Belediyesi yine bu duruma da sırtını dönmüş, sessiz kalmıştır ve halkı yalnız bırakmıştır. Halkın sağlığını, sermayedarlar adına hiçe saymıştır.
Bunca sanayinin olduğu bu kentte, büyük firmaların işgaliye ücretlerine dönük halka dair, halkın faydasına ait en ufak bir hizmet yoktur.

Aliağa İzmir’ in şehir merkezine de biraz uzak olup, sosyal anlamda gençler ve yerel halk için ne yazık ki yıllardır bu konuda da zayıf kalmıştır. Bu durumları geliştirebilmek adına da bir adım atılmamıştır. Sosyal olarak boşlukta kalmasının sonucunda da özellikle gençler farklı ve zararlı alışkanlıklara kalmıştır ve bunun nezdinde de düzenin getirilerini, düzenin suçunu da gençlere yıkmışlardır.

Değerli dostlar, yoldaşlar!

Sözümüz net!

Sermaye belediyesi olmayacağız. Patronların tarafında olmayacağız. Toplumcu bir belediyecilik anlayışı ile geliyoruz dostlar. Kamucu bir belediyecilik ile sermayenin değil, Aliağa Halkının belediyesi olacağız dostlar. Aliağa bir avuç patrona peşkeş çekilecek bir yer değildir ve biz komünistler, Aliağa’ yı sahipsiz bırakmayacağız! İşçi sınıfının biricil partisi Türkiye Komünist Hareketi Aliağa’da göreve her zaman hazırdır dostlar!

Dostça, yoldaşça!”