8 Mart’ta saf tutmak, safları sıklaştırmak
Kapitalizmin krizleri emperyalist merkezleri dahi tehdit ederken sınıf siyasetini perdeleyen her türlü gerici ideoloji ve kimlik siyaseti de aynı merkezler tarafından ehveni şer olarak görülüyor, ya da doğrudan bu merkezler tarafından yeniden ve yeniden üretiliyor. 8 Mart bu nedenle tarihsel mirasıyla anılmalı, işçi sınıfının mücadele günü olarak hak ettiği şekilde kutlanmalıdır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü geride bıraktık. Bu yıl özellikle genç kadınların eylemlere katılımında gözle görülür bir artış olduğunu söylemek mümkün. İktidarın artan gerici baskısına duyulan tepki ve kadın cinayetlerine dönük öfke 8 Mart eylemlerine de doğal olarak yansıdı. Bir başka belirleyici faktör ise artan yoksulluk, işsizlik, güvencesiz çalışma ve gelecek kaygısı.
8 Mart’ta sermaye gruplarının, büyük şirketlerin, bu sene de kesenin ağzını açtıkları, reklam kampanyalarına ciddi bir bütçe ayırdıkları anlaşılıyor. Ülkenin dört bir yanında açlık sınırının altında kalan ücret politikalarına karşı ya da sendikal hakları için değişik sektörlerde işçiler 8 Mart’ı grev çadırlarında karşılarken, ekranlarda güçlü kadınlar vurgusuyla dönen şirket reklamları eksik olmadı.
AKP iktidarı da bu yıl 8 Mart’ta Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Kadının Güçlenmesi genelgesi yayınlayarak “Kadının Güçlenmesi Koordinasyon Kurulu” kurulduğunu ilan etti. Genelgeye göre kurul, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı başkanlığında bir araya gelecek ve kadınların ekonomik, sosyal, siyasal hayatta daha fazla söz sahibi olmalarını sağlamak için çeşitli stratejiler geliştirecek. Bunun yanı sıra, kadın girişimciliği ve kadınların iş gücüne katılımının artırılması için tedbirler alacak. Ayrıca, kadın-erkek eşitliği konusunda toplumsal farkındalık artırılacak ve kadınların yönetim kademelerinde daha fazla yer alması sağlanacak.
Nasıl sağlanacak diye baktığımızda ise AKP’nin her müjdesinin olduğu gibi kadınlara vaatlerinin de içi kof. 2025 yılı bütçesi belirlenirken kadının güçlendirilmesi için ayrılan bütçeden kadınlara günlük düşen payın 38 kuruş olduğunu hatırlatalım. Öte yandan kadın istihdamı ile perdelenen, esas olarak patronlara sağlanan teşvikler ve hazineden aktarılan kaynaklar da cabası. AKP’nin daha önce ilan ettiği 2024-2028 Kadının Güçlendirilmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planında, Orta Vadeli Ekonomik Plan doğrultusunda, esnek çalışma modelleri kadınların temel çalışma biçimi olarak kurgulanıyor. Kadınların tam zamanlı, güvenceli ve refah sevisinde ücretlerle üretim sürecine katılması öngörülmüyor. Aksine düşük ücretlerle, güvencesiz çalışırken aynı zamanda geleneksel cinsiyetçi rollerine doğru ittiriliyor kadınlar. Aile Yılı stratejisi ise kadının yerini işaret ederek resmedilen bu tabloyu tamamlıyor.
AKP kadın haklarında çağ atladığımızı müjdeleye dursun 8 Mart’tan sonra iki günde 5 kadın öldürüldü. Aile Yılı ilan eden ve her fırsatta aileyi kutsayan AKP iktidarında kadınların aile içinde yaşamları kararmaya devam ediyor. İki günde, Gülnur Akalın boşandığı Tuncer Batmaz, Havva Adıyaman boşanma aşamasında olduğu Yusuf Adıyaman, Halime Avşar evli olduğu Halil Avşar, Sevcan Demir Sakman evli olduğu Halit Can Sakman, Fatma Kara eskiden birlikte olduğu Olgun Gacar tarafından öldürüldü.
Kadın haklarının bu kadar konuşulduğu ancak kadın cinayetlerinin bu denli arttığı, şiddetin alenileştiği başka bir dönem olmamıştır. Baksanız, hükümeti, muhalefeti, patronu, yobazı, hepsi yemin billah kadınların selameti için iş başında. Öyle ki her fırsatta kadının fıtratından dem vuran, kadının asli görevinin annelik olduğunu, boşanmaların önüne geçilmesi gerektiğini ve kadının zorunlu olmadıkça çalışmamasını savunan HÜDA-PAR dahi 8 Martlarda, 25 Kasımlarda bildiriler yayınlıyor, ya da yayınlamak zorunda kalıyor.
Bütün bu tabloya bakarak son dönem yükselen feminizmin etkisini gören yaklaşımlar da var. Gerçekten öyle mi? Feminizm yükselen bir ideolojik alan olarak etkin hale mi geliyor? Yoksa bütün dünyada sermayenin sınırsız ve doğrudan egemenliği kurulurken toplumun yarısını oluşturan kadınların, ucuz iş gücü potansiyeli olarak el altında tutulan emekçi kadınların ve nüfus politikalarının çekirdeği olarak görülen ailenin yeniden dizaynı mı söz konusu? Kapitalizmin krizleri emperyalist merkezleri dahi tehdit ederken sınıf siyasetini perdeleyen her türlü gerici ideoloji ve kimlik siyaseti de aynı merkezler tarafından ehveni şer olarak görülüyor, ya da doğrudan bu merkezler tarafından yeniden ve yeniden üretiliyor. 8 Mart bu nedenle tarihsel mirasıyla anılmalı, işçi sınıfının mücadele günü olarak hak ettiği şekilde kutlanmalıdır. Safımızı da, sınıfımızı da unutmadan… Bu vesileyle bir kez daha yaşasın 8 Mart, yaşasın emekçi kadınların mücadele günü.