Reklam

Cumhuriyet bize neler etti?

Reklam

PROF. DR. ARZU KADER HARMANCI SEREN

Bu soruyu başlığa taşımayı uygun gördüm. Çünkü bütün gezegeni esir alan akıl tutulması Türkiye coğrafyasında yaşamaya çalışan bizleri, bu coğrafyanın ilericilerini, akıldan bilimden yana emekçilerini ve biz kadınları uzun zamandır, yaklaşık çeyrek yüzyıldır kuşatmış durumda. Bu kuşatılmışlığın geldiği nokta o kadar uçta ki Cumhuriyeti ve sınıf karakterini yıllar boyunca eleştiren, yeterli bulmayan ve daha eşitlikçi bir düzeni kurmayı görev addeden biz ilericiler ve emekçiler, içinde devinilen bu buhranda kendimizi cumhuriyeti anlatmaya çalışırken bulduk.

İddia o ki, Cumhuriyet Anadolu toprağına zulmetti. Bu toprakların üzerinde yaşayan halkları sindirdi. Müslümanlara, Ermenilere, Rumlara çileler çektirdi. Kimsenin dinini, kimliğini yaşamasına müsaade etmedi. Laikliği ve üniter devleti dayatma olarak topluma kabul ettirdi. Alfabeyi değiştirerek kültürel birikimin devamlılığını sağlama, hilafeti lağvederek, Müslüman coğrafyaya liderlik etme fırsatlarını elinin tersiyle itti.

Cumhuriyetin kuruluş döneminde içinde bulunulan siyasi ve ekonomik konjonktürden ve bağlamdan bağımsız olarak birbirine benzemez ve hatta bazı açılardan birbirine muhalif görünen siyasetçilerin, ideologların, kalemşorların farklı uçlarından tutarak veya farklı açılardan yaptıkları katkılarla büyük oranda yalanlardan ve abartılardan oluşan bu söylemlerin tekrar edile edile toplumun kimi kesimlerince kanıksandığına tanık oluyoruz. Bir yalanı bin kişinin söylemesinin o yalanı gerçek yapmadığını bilmek bir yana, Sırrı Süreyya Önder’in ifadesiyle “Allah’ın her alandan silinmesi” gibi olmadık iddialarla muhatap olmak neticesinde, beğenmediğimiz ve yeterli görmediğimiz cumhuriyeti eksik bıraktıkları üzerinden tartıştırmak yerine, yapmadıklarıyla yargılamak absürtlüğü ile başa çıkmaya çalışıyoruz. İstemesek de bu tartışmalarda ülkenin ilerici kadınları olarak taraf olmak zorundayız da… Nitekim bir gün bir liberalin, diğer gün bir dinci gericinin, başka bir vakit bir “sosyalistin,” sonrasında bir insan hakları savunucusunun, ertesinde bir etnik milliyetçinin dilinden yahut kaleminden dökülen bazı zehirli cümlelerin toplumsal hayata baktığımızda en sarsıcı sonuçlarını deneyimleyen hemen her alanda kadınlar. En ağır biçimiyle yaşam hakkı ellerinden alınarak öldürülen kadınlar, bu haklarına saldırılarak yaralanan kadınlar, cahil bırakılarak eğitim hakkı ellerinden alınan kadınlar, çalışmaları engellenerek ekonomiye ve üretime katkı koyma haklarından mahrum edilen kadınlar. Başladığımız yere, Nazım’ın deyişiyle sofradaki yerimizin evin öküzünden sonra geldiği bir düzene dönme arzusu mafya, tarikat, aşiret uzlaşısının iktidarı tarafından bugün geldiğimiz noktada artık gizlenmeye dahi gerek görülmeden ifade ediliyor. İşsizliğin nedeni olarak kadınların çalışma yaşamına katılması gösterilebiliyor mesela. Nüfusun, eğitimli kadınların az sayıda çocuk sahibi olmayı tercih etmeleri nedeniyle azaldığı dile getirilebiliyor. Toplumsal çürümenin kadınların ahlaksızlaşması ile ilişkilendirildiğine tanık olunabiliyor. Kadının gülmesine, giyinmesine, örtünmesine, mülk edinmesine, yaşamasına ve ölmesine karar verebilecekleri bir düzeni ne yazık ki yine kadınların desteği ile inşa etmeye çabalıyorlar.

Oysa Cumhuriyet’in belki de en önemli kazanımlarından biri, Osmanlı İmparatorluğunda adeta bir uzvu kesik olan toplumsal yaşama kadının adapte edilmesi ve her alanda temsilinin sağlanmasıdır. Bu temsil elbette ki kadınların potansiyelini gerçekliğe dönüştürmede oldukça eksik kalmış, özellikle feodal ilişkilerin hâkim olduğu coğrafi bölgelerdeki kadınlar aleyhine ortaya çıkan farklılıkları gidermeye dönük adımlar atılamamıştır. Fakat tüm bu boşluklara karşın Türkiye seçme seçilme hakkının tanınmasında pek çok batılı ülkeden önce hareket etmiştir mesela. Üniversitelerinde kadın öğretim sayısının tüm öğretim üyeleri içindeki oranının hala pek çok Avrupa ülkesinden dahi önde olması yine buna örnektir. Sanatta, sporda, bilimde, siyasette, ekonomide özetle her alanda kadının var olmasının, söz söylemesinin koşulları oluşturulmaya çalışılmıştır. Medeni Kanun’un 1926 yılında kabul edilmesiyle erkeklerin çok eşliliği yasaklanmış, boşanma hakkı kadına da tanınınmış, mirasta kadına erkekle eşit hak tanınmıştır. Evlilik yaşına sınırlama getirilmiş ve kız çocuklarının küçük yaşta evlendirilmeleri engellenmeye çalışılmıştır. Bugün ise gelinen noktada üzülerek belirtmemiz gerekir ki Diyanet İşleri Başkanlığınca gönderilen ve yurt genelinde tüm Cuma ahalisine telkin edilen hutbelerde kadınların mirastan üçte bir oranında değil de eşit pay almalarının kul hakkına girme olarak değerlendirebildiği bir karanlığı meşru kılmaya çalışan bir akıl(sızlık)la yönetilmektedir bu ülke. Kadınlar cehennemle ve ahiret azabıyla tehdit edilmektedir. Medeni Kanun’un değil şeriatın kurallarının dikkate alınması gerektiğinin altı çizilebilmektedir. Hastanelerde henüz kendileri çocuk olan kızların çocuk doğurdukları haberleri istisnai vakalar olmaktan çıkmıştır. Cumhuriyetin 102. yılında bugün hala 102 yıl önce aşıldığı varsayılan tartışmaların aşılamamış olması, bu 102 yılda iktidarda olan sınıfın akılsızlığının, gericiliğinin, işbirlikçiliğinin ve bitmek bilmeyen kar hırsının eseridir.

Buradan dönüş var mıdır?

Olmak zorundadır.

Cumhuriyetin hiç mi kabahati yoktur?

Elbette çoktur.

Ancak biz kadınların da burada sorumluluk üstlenmesi elzemdir. Siyasetin nesnesi olmaktan çıkıp özne olmak, olabildiğince çabuk hem kendimiz hem ülkemiz hem de geleceğimiz olan çocuklarımız için aydınlıktan ve bilimden yana tavır almak olmazsa olmazdır.

Reklam

Önceki Haberler

Kadınların Sesi’nin 39. sayısı yayınlandı: Yoksulluğun, gericiliğin, şiddetin karşısında biz varız!

Kadınların Sesi'nin 39. sayısı "Yoksulluğun, gericiliğin, şiddetin karşısında biz varız!" başlığıyla yayınlandı.

14 Kasım 2025 17:31

MESEM gerçeği: İstatistiki veri olarak yaşanmış kısacık hayatlar

MESEM programına katılan çocuk işçiler, işyerinde eğitim olmaksızın verilen her işi yapmak zorunda bırakılmaktadır. MESEM’ler…

14 Kasım 2025 17:11

Çocuk adaletinde acelecilik: Bilimsel temelden kopan yargı paketlerinin riski

10. Yargı Paketi ve hemen ardından gündeme gelen 11. Yargı Paketi’nde çocuklara ilişkin düzenlemeler, çocukların…

14 Kasım 2025 17:06

11. Yargı Paketi: AKP’nin ‘ahlak’ sopası

11. Yargı Paketi ile tartışmaya açılan yasa taslağı yalnızca LGBTİ yurttaşları hedef almıyor, doğrudan tüm…

14 Kasım 2025 16:59

Yoksulluğun, gericiliğin, şiddetin karşısında BİZ VARIZ!

Kadınları geleneksel rollerine hapsetmeye çalışan, ısrarla aile içerisinde tanımlayan, cinsiyet eşitsizliğini düstur edinmiş gerici rejim,…

14 Kasım 2025 16:56

İsrail, Lübnan’a saldırmaya hazırlanıyor iddiası

İsrail gazetesine göre, Tel Aviv, Lübnan'a "sınırlı" saldırıya hazırlanıyor. Varılan ateşkese rağmen sınır bölgesindeki bazı…

14 Kasım 2025 16:28
Reklam