Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Herkes bir gün, iktidar her gün şöhret oluyor

Reklam

AKP iktidarının yeni rejimi yargı sopasıyla yol almaya devam ederken, baskı ve sansür de hız kazanmaya başladı. Geçtiğimiz yıllarda gerici çevrelerin isteği doğrultusunda iptal edilen konser, festival ve etkinliklerden sonra şimdi de AKP iktidarı tarafından makbul görülmeyen sahne performansları, dizi senaryoları ve şarkı sözleri de sansürden nasibini alıyor. Sansür gerekçeleri şöyle sıralanıyor; ‘’Hayasızca hareketler ve teşhircilik’’, ‘’kamu düzeni ve genel sağlığa aykırılık’’, ‘’müstehcenlik’’, ‘’Türk aile yapısının hedef alınması’’, ‘’milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması.’’

Bahsi geçen gerekçeler AKP eliyle kurulan yeni rejimin kodlarını ortaya koyuyor ve toplumsal dönüşümü bu saiklerle zorlayan iktidarın, sahne performanslarını, dizileri ya da şarkı sözlerini sansürlemekle yetinmeyeceği açık olsa gerek. İktidarın gerici politikalarının farklı tezahürleri günlük yaşama da yansıyacaktır. Keza bunun örnekleri az değil. Tıpkı geçtiğimiz günlerde Konya’da gerici zihniyetin temsilcisi bir “doktorun” genç kadın hastasını kıyafetinden dolayı “teşhircilik” yapıyorsun diyerek muayene etmeyi reddetmesi gibi.

AKP’nin baskı, sansür ve yargılamalarla topluma verdiği mesaj açık ki gericiliğin tesis edilmesinin yolunu döşüyor. Normalde mevcut yasalarla da izahı olmayan suçlamaların, soruşturmaya konu olması ve cezai yaptırımlar hukukun tecelli ettiğinin değil AKP iktidarının gerici yüzünün tezahürüdür.

Bugün aile kurumu zarar görüyor diyerek dizilere sansür getirenler aynı gerekçeyle kadına yönelik şiddetin önlenmesini öngören yasaları da hedef alıyor. Aynı zihniyet, milli güvenliği bozucu olduğu gerekçesiyle örneğin işçi grevlerini de yasaklıyor.

Ancak tarikat ve cemaatler içerisindeki güç ilişkileri ve bunlardan kaynaklı tacizler, çocuk istismarları ve her türlü sömürü iktidarın kadrajına girmiyor. Ülkenin bütün kaynakları yerli ve yabancı sermayenin emrine sunulurken, çocuklarının beslenme çantalarını dolduramayan emekçi aileleri sadece oy deposu olarak görülüyor. Türkiye, tarihinde olmadığı kadar çete ve mafya yapılanmalarının rahatlıkla barındığı hatta itibar gördüğü bir ülke haline, bu iktidarla birlikte geldi.

Buraya kadar sıraladıklarımız bilindik… Ancak gericiliğin ve baskının karşısında set örerken günümüz kültür sanat dünyasında masaya yatırmamız gereken başka yanlar yok mu? Toplumsal yozlaşma, bunun kültür sanat alanında ki yansımaları, kadın alanında süregiden tartışmalar bazı hatırlatmaları gerekli kılıyor.
Güçlünün zayıfı ezdiği, “her koyun kendi bacağından asılır” düsturu ile toplumcu düşüncenin yerini bireyci çıkarların aldığı bir düzenle karşı karşıyayız. Üreten, dayanışan, paylaşan değil, alabildiğine tüketen bir toplumsal yapıda en kısa yoldan köşeyi dönmek, “yükselmek”; bu yolda her şeyin mübah sayıldığı, her türlü toplumsal değerin tüketim nesnesi haline dönüştürüldüğü bir kültürel doku toplumun bütün hücrelerine sirayet etmiş durumda.

Değişik düzlemlerde kurulan bu güç ilişkileri içerisinde ezilen taraf olarak kadınlar fazlasıyla nasibini alıyor. Kadın kimliği tüketimin konusu, nesnesi olabiliyor.
Özgürlükler alanı toplumsal özgürlük kavramından koparılıyor, salt bireyin istek ve arzularının gerçekleştiği tanrısal bir ölçüte dayandırılıyor.

Böylesi bir atmosferde kültür sanat alanı da hem nasibini almakta hem de mevcut atmosferin yeniden ve yeniden üretilmesine katkıda bulunmaktadır. Bugün gelinen noktada sahne sanatlarının çok büyük bir endüstriyel alana dönüştüğü biliniyor. Örneğin Güney Kore’den dünyaya yayılan K-pop, aynı kalıp standartlarla yaratılan idoller ve faşizan uygulamalarla kurulan bir beden tahakkümünün üzerinde yükseliyor. Sonucunda ortaya çıkan “ürünün” yüksek ticari değerler ile sahneye sürülmesi, milyonlarca gencin taraftarlık yaptığı fanlar ve şirketleri besleyen devasa bir sektör.

Pek çok ülkede K-pop benzeri “üretilmiş” sahne performanslarına rastlamak mümkün. Kolay tüketilebilen, izleyicinin anlık haz duygusuna hitap eden ve yine yüksek ticari getirisi olan şovlar izleyicinin önüne konuyor. Genç izleyici kitlesinin bu şovlarla özdeşlik kurması ve taraftarlık etmesi bekleniyor. Rekabetin had safhada olduğu, sistemin sınırlarına uygun olmaktan çıkan idollerin dışlandığı ve linç kültürünün rahatlıkla beslendiği bir düzlem kuruluyor.

Yine çok geniş izleyici kitlesi olan gündüz kuşağı programları reyting uğruna benzer bir rekabet ve linç kültürüne sahne oluyor. Bu programlarda kadınların toplum içerisindeki ikincil yeri bir kez daha tescilleniyor. Sergilenen şovların bir parçası olarak program katılımcılarının aşağılanması sıradanlaştırılıyor.

Televizyon dizilerinde racon kesen, romantik-maço mafya karakterleri büyük ilgi görüyor. Kadınların “sahip çıkılası” zayıf, narin varlıklar olduğu, “ihanet ettiğinde” ise her türlü şiddetin muhatabı olacağı mesajı bu dizilerin eksilmeyen konusu.

Büyük yapım şirketlerinin imza attığı bu devasa prodüksiyonlara bir de dijital platformlarda, sosyal medyada üretilen içerikler ekleniyor. Çok hızlı yayılan, yine çok hızlı tüketilen akımlar, her kullanıcının “ünlü” olma hayali ve çabasıyla, her platformun, her sayfanın, neredeyse her kullanıcının birer reklam ajanına dönüştüğü devasa bir organizasyon ve global bir pazara dönüşen dünya.

Başa dönersek bugün AKP’nin gerici politikalarına, baskı ve sansüre karşı mücadele başa yazılmalıdır. Öte yandan ülkemizin içine sürüklendiği toplumsal çözülme, kültürel yozlaşma ve tüketim üzerine kurulu popüler kültürün izdüşümlerini toplumcu bir eksende ele almak, değerlendirmek ve mücadele eksenini kurmak bugün çok daha önemli. Elbette ortaya çıkan bu tablonun baş müsebbibinin bugünkü iktidar olduğunu da unutmadan… Herkes bir gün on beş dakikalığına ünlü olabilir. AKP iktidarının yarattığı kültür ve toplumsal tahribat ise her gün şöhret oluyor.

Bu haber en son değiştirildi 23 Eylül 2025 11:19 11:19

Reklam

Önceki Haberler

Adliye toto

Kamu vicdanında karşılık bulmayan yargı kararları çoğaldıkça meydanlarda “hak, hukuk, adalet” istemi isyan çığlığına dönüştü.

23 Eylül 2025 13:13

Suruçlu çiftçilerden Cumhurbaşkanlığına imza kampanyası

Suruçlu çiftçiler sulama sorunlarının çözülmesi için imza kampanyasına başladı.

23 Eylül 2025 13:00

Mansur Yavaş’tan ABB’ye operasyon sonrası ilk açıklama

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, belediyeye yönelik soruşturma kapsamında 13 kişinin gözaltına alınmasına ilişkin,…

23 Eylül 2025 11:46

23 Eylül 1969: Taylan Özgür öldürüldü!

68 kuşağının devrimci öğrenci liderlerinden Taylan Özgür'ün katledilmesinin üzerinden tam 56 yıl geçti. Taylan Özgür…

23 Eylül 2025 10:36

Cevizlibağ’da öğrenci yurdunda taciz ve yağma olayına ilişkin 4 şüpheli tutuklandı

İstanbul Cevizlibağ'daki Atatürk KYK Öğrenci Yurdunda, öğrencilerin eşyalarının yağmalanması ve dolaplara taciz içerikli mesajların yazılmasına…

23 Eylül 2025 10:25

Melih Gökçek, ABB operasyonunu 8 saat önce paylaşmış: Hazır mısın Ankara?

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 2021-2024 yılları arasındaki konser harcamaları nedeniyle 154 milyon TL’lik "kamu zararı" iddiasıyla…

23 Eylül 2025 10:16
Reklam