Kapitalizm, emek hırsızlığına dayanan doğası nedeniyle etik açıdan sorunlu bir rejim. Yine de yürürlükte olan bir hukuk düzeni var. Buna uyan ülkeler, kamu yönetiminde yasaların suç saydığı irtikap, rüşvet gibi fiilleri cezalandırıyor. İrtikap suçu, kamu görevlisinin temsil ettiği makamdan kaynaklanan gücünü ve nüfuzunu kötüye kullanıp kendisine veya başkasına çıkar sağlamasıyla ilgili. Rüşvet suçunda ise kamu görevlisinin doğrudan kendi çıkarı için görevini kötüye kullanması söz konusu. Özal’ın “Benim memurum işini bilir” diyerek yol verdiği süreç, “Bu yasayı çıkarırsan il, ilçe başkanı bulamazsın” diye siyasi etik yasasına karşı çıkan Erdoğan’a kadar uzandı. “Çalıyor ama çalışıyor” kıvamına getirilen kitle, 17-25 Aralık irtikap ve rüşvet skandalının şahını bile içine sindirebildi. Ülkeyi yönetenlerin yaptığı yolsuzlukla yoksulluk arasında bağ kuramayanlar sonunda derin yoksulluğun pençesine düştü.
Aynı ülkede, aynı zaman diliminde bir arada yaşamamıza karşın zihnen çağın gerisinde kalmış milyonlar var. Anayasal haklarından haberi olmayan bir insanın bireyselleşmesi, insanlık ve yurttaşlık bilinciyle davranması olanaksız. Türkiye’de neredeyse çeyrek asırdır gerici bir iktidar baş tacı edildiyse muhalefete kızmadan önce bu yalın gerçekle yüzleşmek gerekiyor.
Neoliberal dönemde yıldızı parlayan kimlik siyaseti neofeodal bir düzen yarattı. AKP iktidarı, özgür birey istemediği için aşiretlere, tarikatlara, dini vakıflara alan açtı. Seçim sandığına giden bir cemaat ya da aşiret üyesinin özgür iradesiyle oy kullanacağı düşünülemez. Benzer durum, meclis oylamalarında iradesini Saray’a teslim etmiş milletvekilleri için de geçerli.
İktidar sahiplerini var eden yolsuzluk düzeni, kamu kaynaklarının ayrıcalıklı kesimlere aktarılmasıyla işliyor. Yani halktan toplanan vergilerle yaratılan kaynağın kaymağını iktidar ve yandaşları yiyor. Bu yüzden ülkede gelir adaletsizliği ve derin yoksulluk kalıcı duruma geldi. Öncelik rant olunca yurttaşın yaşamı da, doğanın geleceği de geri planda kalıyor. Dolayısıyla köylülerin zeytinliklerini maden şirketlerine peşkeş çeken anlayıştan orman yangınlarını önlemek için kaynak ayırmasını beklemek de yersiz.
İktidar, bir yandan da siyasal ahlakın kişisel ahlakla ilişkisi yokmuş gibi davranarak insani değerleri yerle bir ediyor. Muhaliflere yargı eliyle yapılan planlı ve sistematik baskılar, gerçekte hukuku da, siyaseti de gayrimeşru ve gayriinsani bir düzleme taşıdı. Diplomasının varlığı tartışılan Erdoğan’ın rakibinin mevcut diplomasını iptal ettirmesi, dahası yolsuzluk şaibeleriyle dolu bir iktidar geçmişine karşın muhalif belediye başkanlarına hırsız yaftası vurması bir tür psikolojik yansıtma izlenimi veriyor. Kendine oy vermeyen milyonlarca sabit gelirli yurttaştan topladığı acımasız vergiler sayesinde ayakta duran Saray rejimi, bu insanların iradesini hiçe sayacak kadar da fütursuz davranabiliyor.
AKP döneminde adalet, dürüstlük, tutarlılık, merhamet, samimiyet, vefa, sevgi, saygı, hoşgörü gibi insani değerlerin içi neredeyse tümüyle boşaldı. Bu değerlerin aşınması bir arada yaşama kültürünü zehirliyor. Zaten kutuplaştırma siyasetinin özü de toplumu değer yargıları üzerinden çatıştırmaya ve ayrıştırmaya dayanıyor. Örneğin etnik kimliklere ve mezheplere göre yapılan ayrıştırma, emperyalizmin ulus devletleri parçalama stratejisiyle uyumlu. Sosyalist Cumhuriyet idealini sürdürmenin yolu, mevcut koşullarda ulus devlete sahip çıkmaktan geçiyor. Bu yüzden öncelikle birlikte yaşamanın güvencesi olan insani değerlere tutunmak gerekiyor. Şimdilerde ana muhalefet lideri, söylemleri ve eylemleri ile bu değerlerin içini doldurmaya çalışıyor. Hemen her gün ekranlarda görülen siyasi liderlerin, rol model olarak halkı olumlu ya da olumsuz yönde etkileme gücü var. AKP’nin yirmi üç yıllık iktidar sürecinde aşındırdığı insani değerleri onarmak için kamuoyunda sol ve sosyal demokrat söylemlerin yaygınlaşması önemli. Yıllar sonra ülkede ötekileştirici dil yerine birleştirici ve dayanışmacı barış dilinin filizlenmeye başlaması umut verici.
Ülkenin her yerinde meydanları dolduran yüz binlerce yurttaşın yarattığı toplumsal sinerji değişimin kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Erdoğan’ın kalabalık meydanları ve anket sonuçlarını doğru okuması, halkla bilek güreşi yapılamayacağının bilincine varması gerekiyor. Fazla gecikmeden gerçekleştirilecek serbest ve adil bir seçim Türkiye’nin geleceği için çok önemli. Hukuku da, siyaseti de meşru ve insani düzleme oturtmak için daha hayırlı bir seçenek yok.
Ödemiş’in Tosunlar Mahallesi’nde 2 Temmuz’da başlayan ve ikisi orman işçisi 3. kişinin yaşamını yitirdiği orman…
9 aydır cezaevinde tutulan ve yerine kayyum atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in avukatı Hasan…
Fenerbahçe'de başkan Ali Koç yeni sponsorluk anlaşması Chobani ile birlikte düzenlenen tanıtım toplantısında stadyum adının…
CHP Genel Başkanı Özel, süreç kapsamında TBMM'de kurulacak komisyona katılacaklarını duyurdu. Özel, "Meclis Başkanı talebimizi…
Mersin'de bir dönercide servis elemanı olarak çalışan 12 yaşındaki Eyüp Can Güner, 5 yerinden bıçaklanmış…
Taliban rejimi, ülkedeki işsizliği azaltmak ve Afgan ekonomisine döviz girdisi sağlamak gerekçesiyle binlerce işçiyi yurt…