Kılıçdaroğlu’na oy verenler pişman: Ya oy çağrısı yapanlar?
Türkiye’de anketler, siyasi yönelimleri anlamak açısından makbul sayılan araçların başından geliyor. Anketler, bir durum fotoğrafı çekiyor. Ama daha çok, düzen siyasetinde kitleleri manipüle etmek için kullanılıyor. İki yönlü bir kullanım karşımıza çıkıyor.
İlki; çoğunluk ya da azınlık fark etmeksizin eğilimleri, tutumları ya da algıları “değiştirmek” için. İkincisi ise doğrudan anket sonuçları üzerinden yapılan manipülasyon ya da yönlendirme. Bu açıdan anketlerin doğruluğu ya da yanlışlığı üzerine bir akıl yürütmeden bağımsız olarak, yapılmış bir anket üzerinden, bugün AKP karanlığından “bıkmış” milyonların hissiyatına değineceğiz.
8-10 Eylül tarihleri arasında 10.144 kişi arasında gerçekleşen bir anketin sonuçları dikkat çekici. Akademisyen Behçet Yalın Özkara tarafından yapılan anketin bir sorusu “eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na oy verdilerse buna pişman olup olmadıkları” şeklinde. ‘Hiç pişman değilim’ diyenlerin oranı yüzde 27,1 olurken ‘Çok pişmanım’ diyenler yüzde 62,4 çıkmış!
Kitlelerin siyasal yönelimleri, refleksleri ve tutumları açısından bakıldığında ilgi çekici sayılmalı. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sırasında esen rüzgâr ile bugünkü tablo arasında büyük bir fark bulunuyor. “Yüzde 60 ile Kılıçdaroğlu kazanacak” deyip Kılıçdaroğlu’na büyük umutlar besleyen insanların yaklaşık bir yıl sonra verdikleri oydan ve destekten pişmanlık duyması üzerinde düşünmeyi hak eden bir konu.
Her şeyden önce kitle psikolojisinin ya da yönelimlerinin konjonktürel dalgalara tekabül ettiğini bir kez daha görüyoruz. O yüzden kitlelerin siyasal yönelimlerine kapılıp esen rüzgarlara yelken açmayı “doğru siyaset okuması” olarak gören anlayışların tıpkı kitleler gibi nasıl yanıldığının çarpıcı bir örneği bir kez daha karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte geniş yığınların siyasal tercihlerinin değişken olduğu, politik mücadelenin ve süreçlerin üzerinde belirleyici olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Ama sol siyaset açısından asıl soruyu biz soralım: Ankette katılımcılara sorulan sorunun aynısının Türkiye sosyalist hareketine de sorulması gerekmez mi?
Türkiye sosyalist hareketinin önemlice bir kesimi Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yaptı ve destek verdi. Bazıları “Bir oy bize, bir oy Kılıçdaroğlu’na” bazıları “AKP gitsin diye bir oy Kılıçdaroğlu’na” şeklinde söylemlerle tutumlarını gerekçelendirmeye çalıştı. Alınan tutumun gerekçesi ve söylemi farklı olmakla birlikte son kertede düzen partisi CHP’ye ve başkanı Kılıçdaroğlu’na oy istenmiş, yüreği-aklı solda olan seçmenlerin belki de hayatlarında ilk kez CHP’ye oy atmalarına neden olunmuş, CHP ve Kılıçdaroğlu’na destek olunması yetmezmiş gibi sadece siyaseten değil aynı zamanda ideolojik olarak da meşruiyet atfına yol verilmiştir.
Halbuki CHP lideri Kılıçdaroğlu, CHP’yi sağa açmış, helalleşme adıyla AKP karşı-devrimine gül atmış ve 6’lı masa Türkiye’nin bütün sağ partileriyle birlikte kurularak “sağa karşı sağ” siyasetinin somutlandığı yer olmuşken Türkiye solunun CHP’nin en sağcı döneminde Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yapması, solun akıl tutulması değilse eğer “çaresiz kalmasının” bir sonucu olarak değerlendirilebilir mi?
Türkiye solunda düzen siyasetini desteklemenin meşhur kılıfı biliniyor: Demokratikleşme!
Demokratikleşme için düzen siyasetini desteklemekte beis görmeyen Türkiye solunun önemlice bir kısmı bugün AKP’nin CHP’ye hukuk eliyle yürüttüğü operasyonun parçası olan Kılıçdaroğlu’na karşı tutum geliştirmesi, “Bir oy Kılıçdaroğlu’na” siyasetinden pişman olmalarını gerektirmez mi?
Kılıçdaroğlu’nun aslında düzen siyasetinin has figürlerinden birisini temsil ettiği, hatta AKP’nin yeni rejimine nasıl uyum sağladığı ve bu uyumun en önemli öznelerinden birisinin ise tıpkı Bahçeli gibi kendisinin olduğu gerçeği bugün apaçık ortaya çıkıyorsa, solun Kılıçdaroğlu’na “utanmadan, sıkılmadan oy istemesini” nasıl yorumlayacağız?
Hep söyleriz; siyaset yapabilirsiniz, ancak devrimci siyaset başkadır. Devrimci siyasetin temel ilkesinin başında, sermaye ile uzlaşmazlık bulunur. Gericilikle ve emperyalizme arasına mesafe koymayan CHP’yle, “NATO demokrasinin güvencesidir” diyen Kılıçdaroğlu ile arasına “mesafe koymayan” solun analiz, öngörü ve siyaset okumasında sorunlar olduğu açık olsa gerek. Yoksa devrimcilik-reformizm meselesi bile değildir, bu durum.
Türkiye solunda, “bir oy Kılıçdaroğlu’na” siyasetinin pişmanlığı var mıdır bilinmez. Ancak bir turnusol kâğıdı işlevi gördüğü gerçek. Devrimci-sosyalist bağımsız siyasal hattı savunan az sayıdaki sosyalist öznenin hakkını bir kez daha vererek, Türkiye solunun geçmişten pek ders almadığını üzülerek ifade etmek durumundayız.
Bugün de AKP’nin darbesine, hukuksuzluğuna ve zorbalığına karşı çıkış ile İmamoğlu destekçiliği birbirine karıştırılıyor. Neredeyse CHP’nin yan örgütüne dönüşmüş sol-sosyalist-işçi partileri “düzgün kortejlerle” CHP mitinglerine katılıyorlar. Kendi bağımsız kimliği yerine CHP’nin siyasal eylemlerine bağımlı bir politik çizgi ile devrimcilik ne kadar yan yana gelir sorusunun yanıtı bizler açısından net!
AKP faşizmine karşı olmak ile bir sermaye partisi olan CHP’nin yan örgütü olmak arasında ince bir çizgi yok. Belediye başkanları ve milletvekilleri CHP’den AKP’ye geçebiliyor-geçiyorsa CHP ile AKP arasında da öyle zannedildiği gibi kalın bir çizgi de bulunmuyor!
Dün Kılıçdaroğlu bugün İmamoğlu destekçiliği. Yazımızı şu düşündürücü soruyla bitirelim.
Peki sizce hangisi daha solda? Bu sorunun yanıtı verilmeden CHP mitinglerinde kızıl bayraklar ya da sosyalist parti bayrakları sallamanın sonradan sadece pişmanlığı kalabilir!
Aman dikkat… Sonradan pişman olmamak, bir daha fenersiz yakalanmamak için.
Avukatlar Sendikası, İBB'ye yaptığı başvuruda stajyer avukatların indirimli ulaşım hakkına sahip olması gerektiği vurgulandı.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, Cevizlibağ Atatürk Kız Öğrenci Yurdu’ndaki iddialar sonrası üç yöneticiyi görevden aldı.
Kırıkkale’de Yahşihan Belediye Başkanı Ahmet Sungur, bu sabah evinde gözaltına alındı.
İranlı müzisyen Mohsen Namjoo, sosyal medya hesabından bir açıklama yayımladı. Yayımlanan açıklamada Türkiye turnesi kapsamında…
Yandaş Yeni Şafak Gazetesi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'i hedef aldı. Şimşek'in vergi politikalarını…
İçişleri Bakanlığı'nın yayımladığı kararname ile birçok emniyet müdürü görevden alındı. Bu değişiklikler, Bakan Yardımcısı Bülent…