ABD Başkanı Trump’ın Kanada’yı 51. Eyalet yapmak ve Danimarka’nın elinde bulunan Grönland’ı da satın almak istediği, uluslararası gündemlerden birisi. İşin ne kadarı magazin ne kadarı dış siyasetin ciddi konularından birisi olduğunu göreceğiz. Yine benzer şekilde, Meksika Körfezi’nin isminin Amerikan Körfezi olarak değiştirilmesi Trump’ın hedeflerinden birisi. Fakat bunlardan daha ciddi olarak ele alabileceğimiz başlık Panama Kanalı’nın yönetiminin doğrudan ABD’ye geçmesinin bizzat Trump tarafından dile getirilmesi.
Yukarıda sıralananlar, artık İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan “yeni dünyanın” hiçbir kuralının geçerli olmadığını gösteriyor. Sovyetler’in yıkılmasından sonra dünya çok kutupluluğa doğru giderken Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü başta olmak üzere uluslararası kurumların artık hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını gösteriyor. Benzer davranış bugün Siyonist İsrail yönetimi tarafından da Filistin’de ve özel olarak Suriye’de sergileniyor.
Uluslararası hukuk yok, güç, zorbalık, barbarlık var.
Yukarıdaki tablonun ortalama bir ABD sağcısındaki tezahürü ise bize hiç ama hiç yabancı değil. ABD’nin ünlü FOX TV kanalı spikerlerinden birisinin Grönland gündemi dolayısıyla “emperyal susuzluğumu gidermek istiyorum” sözleri içinden geçtiğimiz kesitin yalın gerçekliğini gözler önüne seriyor. Biz de de Suriye şehirlerine plaka numarası dağıtan fetihçi/işgalci zihniyetin ortak özelliği işte bu sağcılık.
Seçilmiş Başkan Trump bir tarafa hiçbir resmi vasfı yokken dünyanın en zenginlerinden sayılan ve ABD’de Erdoğan’ın Türkevi’nde görüştüğü Elon Musk resmen “eşbaşkan” gibi. Sahip olduğu sosyal medya platformundan Kanada Başbakanı’na yanıt verip Kanada’yı istiyor, Almanya’daki faşist partinin seçilmesini savunuyor. Fransız ve Alman yetkililer yani bu ülkelerin devlet başkanları ise Trump’a yanıt verip “Avrupa Birliği kendi topraklarını” savunacaktır demektedirler. Trump, güç gösterip Avrupa ülkelerinin NATO ücretine “zam” için mi yapıyor yoksa Rusya ve Çin’e karşı stratejik olarak kuzey kutup bölgesine mi yerleşmek istiyor bilinmez. Ancak karşımızda artık emperyalizm kartları açık açık oynuyor!
Eskiden açık oynamazdı!
Sömürgecilik sonrası kapitalizmin emperyalizm aşamasında, emperyal güçler bizzat kapitalizm ile kendilerine bağladı, kapitalizme içkin bir bağımlılık ve “sömürgeleştirme” yaşandı. Biten sömürge dönemi başlayan emperyalist dönemdi. Bu dönemde iki büyük dünya savaşı yaşanmış emperyalizme karşı ulusala kurtuluş hareketlerin başını çektiği bağımsız devletler kurulmuş ve en önemlisi sosyalist devletler ortaya çıkmıştı.
Emperyalizm, sosyalist bloku ve ulusal devletleri yıkmak için her yolu denedi. İçeriden çökertmek, ilk tercihiydi. Beşinci kol vardı, gladio vardı, işbirlikçi rejimler vardı. Faşist ve dinci hareketler, emperyalizmin aparatı olarak işlev gördü. Türkiye’de tam da yaşanan buydu ve bugünkü Türk-İslamcı kodlama, dünün emperyalizmin desteklediği dinci ve faşist hareketin bugünkü iktidarının sentezidir.
İki kutuplu dünya sona erdikten sonra doğrudan emperyalist işgal ve saldırılar başladı. Afganistan ve Irak’ın işgalini Yugoslavya’nın ve Libya’nın bombalanması izledi. Ancak yine de “içeriden işgal” siyaseti hiç bitmedi.
Gürcistan’da 2003 yılında “Gül Devrimi”, Ukrayna’da “Turuncu Devrim” en fazla akılda kalan renkli devrimler! Gürcü Kmara, Sırp Otpor ve Mısır 6 Nisan Gençlik Hareketi! Örneğin hepsinin logosu aynı, mantığı aynı, merkezi aynı! Türkiye’de bu geçiş ise ılımlı İslam projesiyle AKP ile başladı ve aslında AKP, bütün müslüman dünyaya rol model olarak kurgulanmıştı. Tam on yıl sonra sıra Arap Baharı’na ve Büyük Ortadoğu Projesi’ne gelecekti.
İçeriden işgal siyaseti renkli devrimlerle yetmezse vekalet savaşlarıyla o da yetmezse doğrudan emperyalist askeri müdahaleler silsilesini izliyor.
Suriye’de olan buydu. Önce ılımlı İslamcı AKP’nin öne sürülmesi, Suriye, Mısır, Tunus’ta Müslüman Kardeşler üzerinden bir dönüşüm hedeflendi. Kaldı ki çok uzun süredir Müslüman Kardeşler, Türkiye derin devletinin güdümünde destekleniyordu. Olmayınca, Suriye’de emperyalist proje cihatçı çetelere ihale edildi.
Vekalet savaşını yürüten cihatçıların parası ve silahı emperyalizm tarafından sağlanıyordu. İdlib, hem vekalet savaşının hem beşinci kol faaliyetinin hem de “renkli devrim senaryolarının” hepsinin sahneye konduğu kent olmuştu. Beyaz Baretliler’in İngiliz istihbaratı tarafından kurulduğunu herkes biliyordu. HTŞ’nin İdlib’de nasıl paraya bağlandığı konusunda artık basına sızan haberler, HTŞ gerçeğini açık olarak ortaya koyuyor.
Suriye’de yaşanan bir devrim değil. Tersinden İsrail’i tanımayan ve ABD emperyalizmine boyun eğmeyen, Fransız mandasından bağımsızlığını kazanmış bir ülkenin yıkımı ve parçalanmasıydı. Suriye, artık kağıt üstünde bir devlet, parçalanması büyük olasılık. Emperyalizmin bölgeye istikrar değil bir kez daha küçük kent devletlerle sömürge devletçikler yaratmak derdinde.
Bunun aparatı ise HTŞ oldu. Colani’nin İdlib’de hangi ABD yetkilileriyle görüştüğü, kimlerden paralar ve akıl aldığı Amerikan basınında yazılıp çiziliyor.
Suriye’de içeriden işgal, vekalet savaşı ve renkli devrimlerin hepsi denendi ve sonunda başarılı oldular.
HTŞ’nin Şam’da iktidar olması, neresinden bakarsanız bakın Suriye’nin renkli devrimidir. Ama rengi turuncu muruncu değil, yobazlığın zifiri karasıdır!
Sinan Ateş suikastında, "tasarlayarak öldürmeye azmettirme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Ülkü Ocakları…
İç kanama şüphesiyle hastaneye kaldırılan şarkıcı Edip Akbayram, ameliyat edildi. Akbayram, yaklaşık 1 saat süren…
DEM Partili Akdeniz Belediyesi Eş Başkanları Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Arslan ile belediye meclisi üyelerinin…
Diyanet Vakfı’nın Avusturalya'da 702 bin Avustralya doları (15 milyon TL) değerinde villa satın aldığı ortaya…
Evinde geçirdiği kaza sonrasında iç kanama geçiren usta sanatçı Edip Akbayram, yoğun bakıma alındı. Entübe…
Laiklik Meclisi'nden yapılan açıklamada "Ülkemizde Suriye üzerinden gericiliğin zaferini ilan edenler, kazandıklarının ancak bir “pirus…