Derler ki, bir olay hakkında en iyi bilgi benzer olayı yaşamış olan kişilerden alınır, çünkü sürecin tüm girdi-çıktılarını en iyi bilen kişi benzer olayı yaşayandır.
Şimdi, gelelim merkezi devlet ile yerel-idare çatışması görüntüsü altında cereyan eden AKP-CHP çatışmasına; daha doğru ifadesiyle, tek parti hâkimiyetini doğal yaşam boyunca sürdürme hedefindeki AKP ile, cumhurbaşkanlığı makamından başlayarak iktidarı ele geçirmeye çalışan muhalefet arasındaki çatışmaya. Hatırlarız, İstanbul Büyükşehir Başkanlığı Ekrem İmamoğlu tarafından alındığında, yani yönetim AKP’den CHP’ye geçtiğinde büyük olay olmuştu. Hiç unutmam, bir kadının, herhalde maması kesilecek diye korkmuş olmalı ki, Erdoğan’a yaklaşarak “ne yapacağız” mealindeki sözüne karşılık aldığı yanıt “merak etmeyin, topal ördek oldular” şeklinde idi. İşte o zaman anlamalıydık ki, belediye hizmetinde uzun süre bulunduğundan dolayı belediyelerin işleyişini çok iyi bilenler, zaman içinde amaca nasıl ulaşabileceklerini de çok iyi bilebilirlerdi. Son kütlevi operasyonlarda bir kişi nasıl olmuşsa belediyelere, hem de salt İstanbul Büyük şehir Belediyesi’ne değil, diğer şehirlere de sarkarak, bir dizi ihale almış, iş yapmış, para kazanmış, ama yaptığı örtülü anlaşmalar gereği rüşvetini de vermiş. Ben gazeteci olmadığım için bu işin peşine düşemem, ama bence bu şahsın geçmiş bütün işlemleri, kimlerle temas kurduğu dikkatlice izlemeli, acaba sadece çökertilmesi istenen CHP’li belediyelerden mi iş almış, yoksa farklı belediyelere de yanaşmış mı, diye araştırılmalıdır. Neyse, bu konu önemlidir, fakat alanım olmadığından bunu geçelim. Belki bir arkadaş bu meseleyi kurcalar, biz de işin esasını öğreniriz. Tutuklamalarda bu şahıs da içeri alındı, daha doğrusu ”namuslu bir itirafçı!” olabilmesi için önce içeri alınması gerekirdi. Ve bildiğimiz senaryo işledi. Aslında, bu süreç doğal olarak işlemedi, kasıtlı olarak bu şekilde işletildi diye düşünmek daha doğru geliyor bana!
Bu iş baştan böylesi ustalıklı bir şekilde planlandı mı, bunu bilemem, ama onlarca belediye başkanları toplantısında her ne hikmetse milyarlık sarayın itinayla hazırlanmış toplantısında tek bacağı kırık bir sandalyenin bulundurulması ve bu sandalyenin, her ne hikmetse, İmamoğlu’na denk gelmesi herhalde çok büyük bir tesadüf olsa gerek! Bu görüntü, saray adına hicap duyulacak bir vaka gibi geldi bana! Her şeye rağmen, böylesi anlamsız işlerinin uzun vadeli programla tetiklendiğini düşünmek istemem doğrusu. Keşke dış siyaset ya da ekonomi olayları da böylesi uzun vadeli düşünce ve planlama sonucunda gerçekleştirilse, millete daha hayırlı olurdu.
Gelelim, belediyelerde yapılan işlemlerin harç ve rüşvet bedellerine. Bu mesele kapitalist sistemde önlenebilecek işlemlerden değildir, zira belediyelerin ruhsatlama ve sair her türlü yetkileme işlemlerinin bireylere fayda sağlarken, alınan harçların sağlanan fayda ile mütenasip olmaması farkın rüşvetle doldurulmasına yol açmaktadır. Zira yaratılan yarar, ya da daha doğru ifadesiyle ruhsat vs işlemlerle oluşturulan rant insanlara havadan kazanç sağlamış olmaktadır. Örneğin, önemli bir alış-veriş alanında milyonlarca insanın geçtiği bir bölgede basit bir büfe açma ruhsatının bile bireye neler sağladığını düşünebilir miyiz? Zaten rant sözcüğünün kabaca anlamı, üretim maliyeti ya da çaba maliyeti dışında sağlanan aşırı kazançtır. Denebilir ki, sağlanan kazançtan vergi verilmektedir. Evet, ama vergi gerçekleştirilmiş kazanç üzerinden her yıl alınırken, ruhsat rantı üzerinden alınan rüşvet ise bir seferlik ödentidir. Burada mesele rüşvetin haklılığı veya meşruluğu değil, fakat neden yaratılan rantın hiç değilse belirli bir bölümünün yüksek harç ya da prim olarak devlete değil de, arada bırakılan boşluğun rüşvete ya da haraca dönüşmesine göz yumulmasıdır. Bu konu ayrı bir tartışma alanıdır. Ancak, şu kadarını belirterek kulaklara kar suyu kaçırayım ki, acaba bu boşluk, parayla, yanı rüşvetle bazı güçlü kesimlere kamu yasalarının kenarından dolanma olanağı sağlamasına yönelik olabilir mi? Bu konu üzerinde ileride detaylı konuşuruz. Her ne kadar güçlünün sistemi olan kapitalizme ters olsa da, kanaatim şudur ki, her ruhsatlama işleminde ya da izin işleminde maktu harçla birlikte, sağlanan avantajın değeriyle orantılı olarak, farazi servet artışı üzerinden ek-harç alınma sistemine gidilmesidir. Hatta bu sistemde harç, mutasavver servet artışının elde edilmesine bağlı olarak taksitlendirilebilir dahi. Böylece, kamunun ruhsatlama iradesi özel kişilere rüşvet olarak değil, kamuya gelir olarak tahakkuk ettirilmiş olabilir. Düşünebilir misiniz, İstanbul’da bir inşaat yapıyorsunuz, ilave kat alabildiniz ya da yeni inşaat yapıyorsunuz. Bu durum yeni iş açmak gibidir. Tabii ki, yeni işinizde sağlayacağınız gelirin ya da yeni binanızda elde edeceğiniz kiranın vergisini vereceksiniz, söz konusu vergiler beledî ruhsat işlemlerinden elde edilen akım halindeki gelire aittir. Beledî ruhsattan sağlanan avantaj ise servet artışına aittir, dolayısıyla şerefiye gibi bu tür artışlardan da yüksek harç alınmalıdır.
Gelelim konumuza, durum bu ise, sadece bir tahmin olarak AKP belediyelerin rüşvet ya da sair yolsuzluk ve usulsüzlüklerle bir ilgisi yok, fakat tüm CHP’li belediyelerin hemen hepsinin rüşvet ve yolsuzluğa ve usulsüz işlere batmış olduğunu iddia edebilir miyiz? Bilemiyorum, buradaki amacım kanıt olmadan suçlamak olmayıp, sadece olasılıklar üzerinden bir tahmin yürütmeye çalışmaktır. Yaşananların yargısal süreçlerinin TV ekranlarında yayınlanması MHP Başkanı tarafından ileri sürülmesi, bir yandan CHP’ye karşı kendini korumak, diğer yandan gölgesine sığınarak devamlı yıpratmaya çalıştığı AKP’yi zor durumda bırakma adına yapılmış ucuz bir oyun gibi geliyor bana. Bu zat bu tür yayınların yasak olduğunu, duruşma odasında hiçbir kayıt alınamayacağını bilmiyor olabilir mi? Bu zat, AKP’nin oyunlarının faş olmasının önlenmesi amacıyla yargı sürecinin TV’de yayınlanmasına onay vermeyeceğini bilemiyor olabilir mi? Hal böyle iken, siyaset adına anlamsız beyanlarda bulunmak yerine, vicdan adına MHP liderinin yapması gereken, salt CHP belediyelerini türlü usulsüzlüklerle suçlamanın doğru olmadığı görüşüyle daha dürüst bir politikacı olarak ortaya çıkması ve daha dürüst bir davranış sergilemesidir! İşin bir de hatıralarımızdan silinmeyen çirkin Yassıada duruşma sahneleri vardır. O duruşmalar yayınlanırdı. Eğer Bahçeli bu beyanatı ile CHP ile DP arasında bir benzerlik ilişkisi kurarak, DP’nin tarihin çöplerine gönderilmesine benzer şekilde, CHP’nin de tarihin çöpleri arasına gönderilmesini murat ediyorsa, bence bu hayalini taşıyacağına, milleti rahat bırakmak adına artık huzurla köşesine çekilmesidir!
Enflasyonun tırmandığı, halkın yoksullukla mücadele ettiği bir dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü, Erdoğan’ın koruma ordusu için…
Uluslararası Af Örgütü, Şubat 2025’ten bu yana kendisine iletilen Alevi kadın ve kız çocukların kaçırılmasıyla…
Kamu işçileri için grev süreci başladı: Türk-İş, Karayolları Genel Müdürlüğüne grev kararını astı, “Devlet, emekçisini…
Husiler, İsrail’e karşı deniz ablukasının dördüncü aşamasının başlatıldığını İsrail limanlarıyla iş yapan bütün şirketlerin gemilerinin…
Muğla’nın Bodrum ilçesine bağlı İçmeler Mahallesi’nde bulunan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından işletilen “Ücretsiz Girişli…
AKP’li eski milletvekili Mehmet Metiner, yandaş medyanın olmadığı dönemlerde AKP’nin daha güçlü olduğunu belirtti ve…