“Ilımlı İslam”dan Siyonist İslamcılığa

Şam düştü, İsrail kazandı. İsrail, Suriye’nin askeri bütün hedeflerini ortadan kaldırırken, HTŞ bizim asıl düşmanımız İran ve Hizbullah diyerek kimlerin maşası olduğunu çok iyi ifade ediyor. İslamcılık, Filistin davasının hamasetini sözde yapıyor, özde ise siyonizmin hizmetkarlığını yürütüyor. HTŞ maşalığını, AKP ortaklığını yapıyor.

Ilımlı İslam kavramı, İslamcılığın “radikal” görüşlerini “reddeden” güya liberal kanadına batı tarafından verilen isim. Başka şekilde söylersek, batının yani emperyalizmin parlatmaya çalıştığı İslamcılık versiyonu.

Büyük Ortadoğu Projesi sırasında çıktı. Biz buna emperyalizme “uyumlu İslam” dedik. Ancak ılımlı İslam yerine uyumlu İslam kavramını kullanmanın bazı sıkıntıları bulunuyor. Örneğin “radikal İslamcılık”, doğrudan emperyalizmin silahlı maşası olarak kullanıldığından en az ılımlı İslam kadar emperyalizme uyumlu…

Hatta “radikal” İslamcılığın emperyalizmle ilişkileri “ılımlı İslamcılardan” daha eski. Örneğin Afganistan’da kullanılan El Kaide ile silahlandırılıp desteklenen Taliban. Cihatçı ve selefi gruplar uzun yıllardır emperyalizmin kullandığı aparatlar olarak işlev gördü soğuk savaş yıllarında.

Ilımlı İslam kavramının bir başka dolayımı ise 11 Eylül saldırısıdır. Yukarıda ifade edildiği gibi, Afganistan’da kullanılan El Kaide, bumerang gibi ABD’yi vurmuştu. Sakallı cihatçı-İslamcı figürü canlı bomba ya da intihar bombacısı olarak görülmeye başlanmış, cihatçı İslamcılık artık emperyalizmin medeniyetler savaşı tezine uygun olarak düşman figürü haline dönüştürülmüştü. Afganistan’da El Kaide’yi ya da Suriye’de IŞİD’i ortadan kaldırmak, ABD emperyalizminin emperyal savaş siyasetinin gerekçesi olarak sunulmuştu.

İslamcılıktan vazgeçmeyen emperyalizm, “radikaline” karşılık ılımlısını öne sürmüştü.

Öte yandan selefi İslamcılık batıda terör ve tehdit olarak görüldükçe bu sefer İslamofobi kavramı üzerinden bir savunma tepkisi İslamcıların diğer kanadı tarafından gündeme gelmişti. Çünkü El Kaide, Taliban ya da IŞİD gibi olmayan İslamcılar açısından İslamcılığın batıda “terör” ile anılması, İslamcıların işine gelmiyordu. Hemen İslamofobi üzerinden İslam düşmanlığı yapılıyor denerek, Nazizmin Yahudilere yaptığının benzeri bugün Müslümanlara yapılıyor propagandası geliştirdiler. Aslında batının İslamcılarla çok derin ilişkileri bulunuyordu. Sadece ABD değil, İngiltere’nin ve Almanya’nın İslamcıları nasıl kolladığı, beslediği, alan açtığı, yönlendirdiği bilinen gerçekler. İslamofobi yerine belki de batı açısından “İslamohobi” kavramını kullanmak daha doğru gibi. Ama oyalanmak için değil asli işleri olarak…

Selefi İslamcılık ya da cihatçılar silahlı güç olarak Afganistan’da kullanılmış Müslüman Kardeşler’e ise Büyük Ortadoğu Projesi’nde rol vermişlerdi. Müslüman Kardeşler’in Mısır, Tunus, Suriye’de ayaklandırılmasından önce başka bir örnek Türkiye’de AKP ile yaşama geçirilmişti. Önce AKP, ılımlı İslamcılığın rol modeli yapıldı.

İslamcılığa biçilen rol BOP bağlamında yeni değil; İslamcılığın emperyalizmle ilişkisi daha eskilere dayanıyor. Örneğin Sovyetlere karşı “yeşil kuşak projesi”. Afganistan, Pakistan, İran, Türkiye başta olmak üzere buradaki İslamcılığın emperyalizm tarafından devreye sokulması gibi Suriye, Mısır, Endonezya gibi ülkelerde komünizme karşı İslamcıların nasıl kullanıldığı tarihi kayıtlarla sabittir.

O açıdan İslamcılığın tarihi, emperyalizmin maşası olmaktan emperyalizmin vekalet savaşını üstlenmeye giden bir süreç olarak karşımızda duruyor.

Suriye’nin (Baas iktidarıyla) Arap ulusalcılığını temsil eden çizgisi, aynı zamanda Irak ve Mısır ile ittifak potansiyeli, Filistin davasındaki tutumu ve Sovyetlere yakın bir durması, Suriye’yi emperyalizm hedef tahtasına uzun zaman önce oturtmuştu. Suriye’nin zayıf karnı olarak Müslüman Kardeşler belirlenmiş, bu İslamcı hareket çok uzun süredir emperyalizmin beşinci kol faaliyeti çerçevesinde hep desteklenmişti. Müslüman Kardeşlerin Suriye’de kanlı eylemleri ve ayaklanmaları hatırlanırsa bu süreç daha iyi kavranacaktır.

BOP’un hedeflerinden birisi doğal kaynaklara el koymak ve İran’ı kuşatmak olduğu kadar en az bunlar kadar önemli bir başka hedefi de İsrail’in güvenliğinin alınmasıydı. Bunun için Suriye yıkılmalı ve parçalanmalıydı.

Müslüman Kardeşlerin işbirlikçi Körfez emirlikleri açısından istikrarsızlaştırıcı unsur olması, Mısır ve Tunus’ta Müslüman Kardeşler’e biçilen rolü belirledi. Yıkıcılıkta kullanılan İhvan, yapıcılıkta kenara itildi. Suriye’de ise yetmeyen İhvancılığın yardımına radikal İslam koşturulmuş, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinden cihatçılar emperyalizm eliyle Suriye’ye doldurulmuştu.

Suriye 13 yıl direndi. Gazze ve Lübnan savaşlarından sonra Suriye’nin direnci kırıldı. İran’ın iradesi kırılmış, Rusya’nın Ukrayna gündemi, yeniden İslamcıları devreye sokmuştu. Doğrudan emperyalizmin terör örgütü olarak saydığı HTŞ eliyle Suriye’ye müdahale edildi.

BOP, “ılımlı İslam” diyerek yola çıktı “radikal İslam”la devam ediyor. Onlar için ılımlı-radikal ayrımının kendi çıkarları söz konusu olunca hiçbir önemi bulunmuyor. İslamofobi, kendi yarattıkları canavardan kendi ülke halklarını korkutmak için uydurdukları masaldı sadece.

HTŞ, İdlib’de yuvalanmıştı. Nasıl organize olduğunun, donatıldığının ve silahlandırıldığının yanıtı belli. Kimler tarafından yönetildiği ve devreye sokulduğunun da.

Ve İdlib’in, Astana Anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin kontrolünde olduğu da biliniyor.

Şam düştü, İsrail kazandı. İsrail, Suriye’nin askeri bütün hedeflerini ortadan kaldırırken, HTŞ bizim asıl düşmanımız İran ve Hizbullah diyerek kimlerin maşası olduğunu çok iyi ifade ediyor.

İslamcılık, Filistin davasının hamasetini sözde yapıyor, özde ise siyonizmin hizmetkarlığını yürütüyor. HTŞ maşalığını, AKP ortaklığını yapıyor.

Şam düştü, emperyalizm kazandı. Ilımlı İslam dediler, İslamcılığın bütün renklerini devreye soktular. İhvan’ından AKP’sine, El Kaide’sinden HTŞ’sine kadar.

Yandaş kalemler, HTŞ’nin bu hamlesini, boşluklara oynamak olarak değerlendiriyorlar. Rusya geri çekilmek zorunda kaldı, İsrail de Hizbullah ve İran’a darbe vurunca, Suriye’yi destekleyecek kimse kalmadı, bu boşluğu HTŞ gördü ve oynadı diyorlar. Kendilerini böyle avutuyorlar…

Ama güneş balçıkla sıvanmıyor. Subjektif olmasa bile objektif olarak İslamcılık, Siyonizm’e hizmet etmiş, etmeye devam ediyor!

AKP de, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olarak görevini layıkıyla yürütüyor…