Kabahatin çoğu da, umut da sende canım kardeşim!

1 Kasım, Haziran ödevlerini yerine getirmeyen Türkiye solunun ikmale kalmasından başka bir anlam taşımamaktadır.

Hani Nazım usta, dünyanın en tuhaf mahluku demiş, demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin canım kardeşim diyerek bitirmiş sözlerini insan gerçekten de öyle bir mahlukat işte.

İçinden geçtiğimiz türde günleri ve hissettiklerimizi çok iyi ifade eder Nazım’ın “Akrep gibisin kardeşim” diye başlayan şiiri. Ama burada durmanın, hislerimiz ile oyalanmanın bizi bir yere götürmeyeceği de çok açık.

Haziran günlerinde dilimize dolanan Fazıl Say’ın güzel bestesindeki “İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim”i unutmadan, o günlerdeki coşkumuzla geleceğe bakmak sanıyorum en güzeli.

Halka küsmeden ve halkı kutsamadan, yukarıdaki her iki duyguyu da bize yaşatanın aynı toplum olduğunu unutmadan bugüne ve geleceğe bakmak gerekiyor.

Bu duyguların siyasete doğrudan tercümesinin bir dizi handikapı beraberinde getireceğini ise söylemeden geçmeyelim. İlki bireysel bir tepki olarak kendini toplumun dışında gören ama toplumun bizzat içinde olanların “bu halk adam olmaz”cılığından başlar, örgütlü siyasette ise bunun karşılığı politikanın gayet uzağında iradi zorlamanın tarihte rolüne çubuk büken ve apolitizmle malul tarzların üretilmesi olur.

İkincisi ise “insanın insan olduğu” dönemlerin coşkusu ile yönsüz bir biçimde adı örgüt olan dağıtık yapılar içerisinde devinmekten ibaret hale gelmektir.

Buralardan umut çıkmayacağı belli. Umudu nerede aramak gerekir peki? Hani seçim dönemlerinde televizyon ekranlarındaki boy boy uzmanlar “seçmen şu bu mesajı verdi” derler ya, Haziran günlerini de bu ülkenin düzen dışı potansiyel taşıyan dinamiklerinin mesajı olarak okumak gerekiyor: Ben buradayım, sokağa da çıkarım, akrep gibi değil, koyun değil, basbayağı insan gibi insanım. Sandıkla zafer kazanan AKP iktidarına sokakta kafa tutan milyonlar; sokakta, işyerinde, mahallede, okulda örgütlenmek yerine sandıkta rövanş almaya çalışan Türkiye soluna okkalı bir mesaj vermiştir. Hayatın bizzat içinde, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin arasında gerçek bir güç haline gelemeyenlerin kısa yoldan zafer kazanma hevesleri ne yazık kursaklarında kalmıştır. 1 Kasım, Haziran ödevlerini yerine getirmeyen Türkiye solunun ikmale kalmasından başka bir anlam taşımamaktadır.

Bütün bu yaşananları bir futbol müsabakası gibi ele alıp, sonuçtan ders çıkarmaya çalışanları rakip takımın zaferinden mutlu olmakla eleştirenlerin siyasetin top gibi yuvarlak olmadığı gerçeğini hatırlamaları gerekmektedir.

Mesele umudu diri tutmaksa, fanatizmin ve siyaset dışı tepkilerin burada yeri yoktur.

Mesele umudu diri tutmaksa, “insan insan” dediklerindedir umut canım kardeşim…