Umut koalisyonda
Eskiye doğru gidildikçe çok net görülecektir ki koalisyonlu veya koalisyonsuz düzen partilerinin bütün almaşıkları bu ülkenin emekçilerinin başına dert olmuştur.
Bundan on beş yıl önce bu sözleri duyacağımızı, hadi bildiğimiz düzen partilerini geçtim, solun önemlice bir bölümünün umut bağladığı bir partinin genel başkanının böyle bir cümle sarfedeceğini söyleseler herhalde inanmazdım. Evet bildiniz ve tabii ki okumuşsunuzdur, Selahattin Demirtaş iki gün önce “Koalisyon bir umuttur. Gücü, yönetimi paylaşmak toplumu rahatlatacaktır, nefes aldıracaktır.” sözlerini sarfetti. Hatta daha da ileriye giderek “Ben de partimin tek başına iktidar olmasını istemiyorum. 276 vekil kazansak dahi koalisyon yapmamız lazım.” sözlerini toplumdaki kutuplaşma ile gerekçelendirdi.
Demirtaş gözünü bu seçimlerde ilk kez oy kullanacak ya da onlara yakın yaş kuşağındaki seçmene dikmiş olmalı. Hani şu meşhur Y kuşağı! Çünkü daha “görmüş geçirmiş” seçmen, bu ülkede zaten çok partili dönemde Menderes’li yıllar ve Özal’lı yıllar dışında neredeyse hep koalisyon gördü! Bu ülkenin iflah olmaz bir şekilde bugünlere getirilmesinde sadece 13 yıllık AKP iktidarının etkisi olduğunu kim iddia edebilir? Eskiye doğru gidildikçe çok net görülecektir ki koalisyonlu veya koalisyonsuz düzen partilerinin bütün almaşıkları bu ülkenin emekçilerinin başına dert olmuştur.
Kısaca hatırlayalım. Çok partili hayata geçiş sonrasında Demokrat Parti’nin tek başına iktidarı ve bu iktidarın askerlerce ellerinden alındığı 27 Mayıs sonrası, Özal’lı yıllar hariç hep koalisyon hükümetleri ile maluldür. Herhalde işimiz Menderes’li, Özal’lı yılların mı yoksa ortaya karışık koalisyon hükümetlerinin mi bu ülke emekçileri için daha büyük bir talihsizlik olduğunu tartışmak olmamalıdır. Kırk katır mı kırk satır mı tercihinden farksızdır bu karşılaştırma. Ama madem koalisyon umut mudur değil midir tartışıyoruz koalisyonlu yıllara biraz daha yakından bakalım. 70’li yılların Milliyetçi Cepheleri, 90’ların DYP-SHP koalisyonları, Anasolları, Refahyolları… Bu iktidarların hangisi döneminde emekten yana uygulamalar vücut bulmuştur? Hangisi döneminde toplumsal dinamiklerin baskı, zor ve hatta katliamlarla sindirilmeye çalışılmasına şahit olunmamıştır? Beklentiyi çok mu yükselttim. Peki hangisi döneminde düzen açısından “istikrar” olmuştur? Hangisi döneminde “tek parti”nin, “tek adam”ın beğenilmeyen politikalarının karşısında bir hattın adresi koalisyonlar olmuştur?
Bu teraneleri geçelim mi diyorsunuz? Y kuşağıysak da okuduk öğrendik, X kuşağıysak da o kadar hafıza yoksunu değiliz diyorsunuz besbelli… Peki geçelim. Ama o zaman, denize düştüğümüz için yılana sarılmaya umut diyeceğiz, öyle mi? AKP’yi gerileteceğiz, bundan büyük umut mu olur diyenleri duyar gibiyim. AKP’nin gerileyerek çıktığı 7 Haziran sandığı sonrası ülkenin kan gölüne dönmüş olması; bu ülkede umudun meclis aritmetiğine ya da sandık siyasetine sabitlendiğinde, yani çok boyutlu mücadelede diğer unsurlar bağımlı değişken haline getirildiğinde denklemin sonucunun ne olacağını göstermek açısından yeterli değil mi?