ANALİZ | Erdoğan'ın görüşmeleri ABD'yi etkiledi mi?

Foreign Policy dergisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan henüz ABD'deyken yaptığı görüşmelerin değerlendirmesini paylaştı.

ANALİZ | Erdoğan'ın görüşmeleri ABD'yi etkiledi mi?

ABD Dışişleri Bakanlığı’na yakınlığıyla bilinen Foreign Policy dergisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan henüz ABD’deyken yaptığı görüşmelerin değerlendirmesini paylaştı.

Türkiye’de yandaşların “dünya lideri”, liberallerin ve cemaatçilerin “istenmeyen adamı” Erdoğan’ın ABD tarafından üzerinin çizilmesinin kolay olmadığı ama burnunun sürtülmek istendiği ve ABD ile gerçekten uyumlu olmasının istendiği görülüyor.

Erdoğan ABD yönetimi ile anlaştı mı?

Son seyahatte iki ayrı fotoğraf var. Birincisinde ABD Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı ile belirli bir düzeyde ilişkisi olan ve bir yandan da ABD ile uyumlu olmayı istediğini gösteren bir Erdoğan var. Liberaller ve cemaatçilerdeki ABD’li devlet yetkililerinin Erdoğan ile görüşmeyeceği beklentisinin ne şekilde olursa olsun boşa çıkması bu asgari kabulü mümkün kılıyor.

Öte yandan, bu tablonun, aradaki daha gerçek bir uzlaşıya ulaşıp ulaşmadığını ise önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bir süre için daha soru olarak kalabilir.

Ama bu sorunun cevabının tam boy bir evet olması mümkün gözükmüyor. Zira, ABD bir yandan “demokrasi” pazarlarken bir yandan Erdoğan’ın vazgeçemeyeceği baskıcı yönetimini destekleme gücünü sınırlı olarak gösterebilir. Dahası, Batılı basın organlarında çıkan bunca eleştiri yazısının sadece bir görüntüden ibaret olduğunu düşünmek de dayanaksız olacaktır.

Yine Türkiye’nin emperyalizmle bağları düşünüldüğünde Erdoğan’ın gerçek bir alternatifi bulununcaya kadar veya Türkiye’de başka “risklerin” göze alınabileceği bir döneme kadar aralarında hiçbir uzlaşma olamayacağı beklentisi de çocukça bir saflık olarak değerlendirilmelidir.

ABD ve Avrupa ile ilişkilerde Erdoğan’ın tepesinde hep bir “Demokles kılıcı” tutulmak isteneceği ve yerini bilmesinin vurgulanacağı, bunun karşılığında özellikle bir yandan Erdoğan’ın “içerideki” politikalarına karşı eleştiriler getirmekten öteye gidilmezken, “dışarıdaki” politikalarında ise ABD dümen suyundan çıkmamasının sağlanacağını söylemek zor değil.

Bunun bir tür oyun olduğu ve Erdoğan’dan “kurtulmak” için bel bağlanmaması gerektiği açık. Nitekim bu türden bir kavganın esasında “ABD’ye hizmet yarışı” olduğu da basına yansıyan haberlerden görülüyor.

Kapalı kapılar ardında Obama yönetimine eleştiriler

Bununla birlikte ikinci fotoğrafta ise Obama yönetiminin katılmadığı kapalı toplantılar bulunuyor. Foreign Policy dergisi ise Türkiye basınına pek de yansımayan bu kapalı görüşmeleri değerlendiriyor.

Erdoğan’ın Salı gecesi St.Regis Oteli’nde “kayıt dışı” bir yemek olarak düzenlenen toplantıda Washington’daki “think tank” kuruluşlarının temsilcilerine söylediklerinin imajını kurtarmaya ve Obama’nın Suriye siyasetini değiştirmeye yeterli görülmediği anlaşılıyor.

Foreign Policy dergisi, toplantının katılımcıları arasında Georgetown Üniversitesi Yabancı Hizmetler Okulu Dekanı Joel Hellman, Johns Hopkins İleri Uluslararası Araştırmalar Okulu Dekanı Vali Nasr, Woodrow Wilson Merkezi Başkanı Jane Harman, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü Yöneticisi Michael Singh ve diğer önemli akademisyenler ile eski ABD’li yetkililerin bulunduğunu aktarıyor.

Obama yönetimi ile soğukluk

Erdoğan’ın konuşmasını yorumlayan katılımcılar, “terörist teröristtir, iyisi olmaz” tezinin sürekli olarak işlendiğini söylüyorlar. Bir katılımcı ise Erdoğan’ın mesajının “Bize ihtiyacınız var. Biz olmadan Suriye’deki savaşı kazanamazsınız.” olduğunu ifade ediyor. Erdoğan’ın bu toplantıda da ABD medyasındaki eleştirilere kızdığı anlaşılıyor.

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın eski danışmanlarından Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi’nden Julie Smith ise Erdoğan’ın bu yemekli toplantıyı ilişkilerdeki zor durumunu düzeltmek için kullandığını ancak bunun yeterli olmayacağını ifade ediyor. Smith’e göre, Erdoğan’ın başta “basın özgürlüğü” olmak üzere içeride yaptıkları ve dış politikasının esas unsurları endişe yaratırken, bir kaç günlük seçilmiş kişilerle görüşmelerden daha fazlasına ihtiyacı var.

Öte yandan, Erdoğan’ın 3 saat süren toplantıda bazı sor soruların üstesinden geldiği de dergide ifade ediliyor. Bununla birlikte, toplantıya Obama yönetiminden kimsenin katılmadığı da özellikle vurgulanıyor. Dergi Obama’nın bir zamanlar ABD ile Müslüman dünyası arasında bir köprü olabileceğini düşündüğü Erdoğan ile IŞİD ile mücadele konusunda keskin bir ayrılık yaşadığını da özellikle yazıyor.

Erdoğan hala güçlü

Erdoğan “kim olduğu” konusunda ikna edici olamasa da Türkiye’nin dünyada oturduğu yeri pragmatik olarak kullanarak topal da olsa ilerlemeyi sürdürüyor. Erdoğan içeride alternatifinin olmadığını da iyi biliyor ve bu durumun değişmemesi için de her yolu deniyor. Bu durumda kalan seçenek “uzlaşmak”.

Türkiye’nin güney sınırının tamamının Kürtlerin yönetiminde olması ihtimalinin, kendi Kürt illerini elinde tutamayacağı korkusuna neden olduğu ve bu nedenle Irak’ta tam boy Amerikancı Mesud Barzani’ye rıza gösterirken en azından Suriye’de bunu engellemek istemekten vazgeçemeyeceği açık.

Bu nedenle, Erdoğan’ın ancak Obama ile bu “Kürt sınırı”nı sınırlandırmak karşılığında “barışabileceği” söylenebilir. Bu oluncaya kadar, Erdoğan sevilmeyeceği ve ABD’nin Erdoğan’ı sürekli olarak sallayacağı ama düşürmeyeceği Erdoğan’ın da kendisine alternetif çıkarmadığı sürece bu oyunu oynamayı sürdüreceği görülüyor.