Emperyalizm, Ukrayna’da ve Suriye’de neden barış istemiyor?

Suriye’de ateşkesin akıbeti ve emperyalizmin Suriye halkının iradesini ne kadar tanıyacağı şüpheliyken Ukrayna’da da “hafif yoğunluklu” çatışmaların giderek şiddetlenme olasılığına ilişkin tehditler dillendiriliyor.

Suriye’de ateşkesin akıbeti ve emperyalizmin Suriye halkının iradesini ne kadar tanıyacağı şüpheliyken Ukrayna’da da “hafif yoğunluklu” çatışmaların giderek şiddetlenme olasılığına ilişkin tehditler dillendiriliyor.

Ukrayna başlığı, Suriye savaşı ile birlikte uluslararası konumlanışın açığa çıktığı bir alan. Ülkenin yetkili ağızları “Kırım’ı geri almak için” Rusya’yla savaş hazırlığını telaffuz etmeye başladılar.

Ukrayna Başbakanı Rusya’yla savaş ihtimalini açıkça ifade ederek Ukrayna’nın ekonomisini savaş koşullarına göre düzenleyecek bir seferberlik çağrısı yapıyor.

NATO savunma bakanları Ukrayna’ya sağlanan askeri desteği artırmaya karar verirken, Kiev de sivil milislerine bir yenisini ekliyor: Müslüman taburu…

Çoğu IŞİD gibi katil çeteler içerisinde eğitim alarak Ukrayna topraklarına geçmiş Tatar, Çeçen, Dağıstanlı, Özbek, Azeri, Ahıskalılardan oluşması planlana tabur, Ukrayna içerisinde hem de Kırım ve Rusya için büyük bir tehdit olacak. Suriye’yle benzerliğini kurmak zor değil.

“Kuzey Atlantik” savaş örgütü bir yandan da Rusya’nın Baltıklar üzerinde istikrarsızlık etkisinden dem vurarak soğuk savaşın giderek sıcak savaş haline gelmeye başlayacağı tehdidini savuruyor.

Bu kanlı suç örgütü Şubat ayı içerisinde Türk Deniz Kuvvetleri’yle birlikte bir hazırlık operasyonu yürütüyor. Hemen ardından da Almanya komutasındaki NATO savaş gemilerinin Ege Denizi’nde Avrupa’ya mülteci akışının önüne geçmek için görevlendirildiği açıklanıyor.

Peki, bunun sadece mültecileri Türkiye’de tutmak için gerçekleştirildiğini kim söyleyebilir? Ya da NATO bünyesindeki Kanada, Türkiye, Yunanistan savaş gemileri mültecilere ateş mi açacak?

NATO dışında Ege ve Akdeniz’de savaş ve uçak gemileri bulunan ana güç Rusya. Suriye hükümetini destekleyen Rus Donanması’nın Ege ve Akdeniz boyunca Kırım ve Tartus limanları arasında gidip geldiğini de biliyoruz.

Öte yandan ABD, Doğu Avrupa’daki askeri varlığını yüzde 400 oranında arttırarak bu bölge için 2016 için 789 milyon dolar olan askeri bütçesini 2017’de 3,4 milyar dolara çıkarırken Estonya’da Rusya’nın burnunun dibinde bir askeri tatbikata girişiyor.

Avrupa Birliği (AB) ve ABD’nin, “Ukrayna krizi” nedeniyle Rusya’ya uyguladığı ekonomik ambargoyu uzattıklarını, Rusya’nın buna karşı hamlelerini de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Öte yandan 20 Şubat’ta Rusya’nın BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu “Suriye’nin sınır bütünlüğü ve egemenliğinin gözetilmesine ilişkin” karar tasarısı emperyalistler ve müttefikleri tarafından reddediliyor. Yani, BM şartı olan bir ülkenin sınır ve egemenliğinin gözetilmesini içeren tasarı, o kuruluşun üyeleri tarafından reddediliyor!

Bu da emperyalizmin, Suriye’de barış istemediğinin açık kanıtından başka bir şey değil elbette.

ABD ve NATO Rusya’yı kuşatıyor.

Emperyalizm, Ukrayna’da da, Suriye’de de barış istemiyor.

Suriye topraklarını topçu ateşine tutan Ankara’yı güya uyaran ABD, “Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını” da tanıdığını söylüyor. AKP’nin ve Suudilerin kara harekâtı çılgınlığına açık kapı bırakıyor.

Suriye’deki “geçici ateşkes” ise emperyalizmin Suudi yobazlar ve AKP ile birlikte desteklediği cihatçı katillerin toparlanması, yeniden silahlanması ve hazırlanması için zaman kazanmaktan başka bir anlama gelmiyor.

Rusya’nın kuzeyde, Akdeniz’de ve Ortadoğu’da savaşlarla kuşatılarak, ambargolarla birlikte zayıflatılması ve beraberinde Ortadoğu’da bir Sünni – Şii savaşına evrilebilecek, Türkiye’yi de içine alabilecek, Suriye ve Irak’ın bölünmesiyle birlikte yürüyecek kanlı süreç emperyalizmin elini kirletmeden sürdürmek isteyeceği bir siyaset olarak önümüzde duruyor.

Rusya ve emperyalistler arasında süren abluka ve savaş geriliminin yakın vadede sona ermeyeceği açık.

“Geçici ateşkes” ne kadar sürer bilinmez, ancak Suriye ve bölge halklarını sonrasında bekleyenin barışın “başlangıcı” olmadığını görmek gerekiyor.

Sadece savaşın yeni ve daha yayılmış bir evresine kapı açılıyor.

ABD’nin Suriye konusunda Rusya’yla yürüttüğü süreç savaşın sonlandırılması değil, tıpkı Ukrayna ve Kırım “meselesinde” olduğu gibi tarafların uymadığı bir çeşit Minsk Anlaşması.

Sonu nereye varır?

Nereye varacağı, bu kuşatmayı kıracak tek güç olan, ülkelerin emekçi halklarına bağlı.

Ya emperyalizme karşı hep birlikte ayağa kalkacağız, ya da sonu belirsiz bu sürecin can pahasına figüranları olarak emperyalizmin kanlı tarihinde kaybolacağız.