Görünenin ardındaki gerçek, bilinmezlik ve korku

Ali İsmail’in döviziyle slogan atan Ali Deniz’in ölümüne isyan eden Ozancan... Ve yarın sıranın kimde olduğunu bilmeksizin onların gidişine isyan edenler...

Yeni bir tanesi olana kadar son acı ile yoğrulmaya devam edeceğiz. Ancak bir gerçek bu kadar kuru, duygusuz ve acımasız olabilir! Sıraya mı girdi bu ülkenin gencecik fidanları, kötüye birşey olmaz sözünü tersinden doğrularcasına bu dünyadan yitip gitmek için? Ali İsmail’in döviziyle slogan atan Ali Deniz’in ölümüne isyan eden Ozancan… Ve yarın sıranın kimde olduğunu bilmeksizin onların gidişine isyan edenler…

Seferber olduk suçluyu arıyoruz. En büyük suç, Nasreddin hoca fıkrası misali, iktidarın bunu biliyoruz. Ama suçluyu teşhir etmek hiçbir işe yaramıyor, artık içimizi bile rahatlatmıyor. Katilleri biliyoruz ama ellerini kollarını sallaya sallaya ya da bomba yüklü araçları ile yanıbaşımızda dolaşmalarına engel olamıyoruz!

Oysa ki insanlık bizim coğrafyamızda büyük bir sınavdan geçiyor. Ya insanlık galebe çalacak, ya da insanlığımız falan kalmayacak.

Çokça yazılıyor, her kafadan bir ses çıkıyor. AKP gitti gidiyor diyenler; AKP’ye bişeycik olmaz ama Erdoğan’ın siyasi ömrü bitti diyenler; hiç gider mi yaşanan karmaşa onun bizzat eseri daha beterini yaşatacak diyenler. Filmin sonunu, ya da gerçek mesajını anlamaya çalışırmışçasına yaşadıklarımızı yorumlamaya çalışıyoruz.

Mesele de biraz burada işte. Türkiye veya bölgedeki büyük resmi yorumlamaya çalışmamız, yarın önünden geçeceğimiz otobüs durağında bomba patlayıp patlamayacağını kestirmeye çalışmamızdan ne kadar farklı? Elbette siyaseti yorumlamayı metafizik güçlerle bir ve aynı tutmayacağım ama en azından bugün insanlığın ülkemizde girdiği sınava hayrı açısından maalesef aynı sonuca hizmet ettiğini eklemek zorundayım. Ne midir o sonuç? Başına gelecekleri izlemek ve korkmaya devam etmek…

Şu yaşadığımız tablo, dinlerin ortaya çıkışındaki bilinmezlikten duyulan korkuya ne kadar çok benziyor farkında mısınız? Açıklayamadığı her doğa olayını bir tanrı ile açıklamaya çalışan ve o tanrılardan kötülük gelmemesi için, ya da iyilik gelmesi için ona ibadet eden öncüllerimize hala ne kadar çok benziyoruz.

Bilmiyoruz ve korkuyoruz. Korkuyoruz ve bilmemeye devam ediyoruz…

Demek ki bugün görünenin ardındaki gerçeği yorumlamak yetmiyor. Aktörü olmadığınız bir sahnede tahmin yapmaktan ötesi elinizden gelmiyor.

Bilinmezlikler ve korkularla dolu o sahneyi alaşağı etmek için bu ülkede insanlığın bir toplumsal güç olarak ortaya çıkması gerekiyor.

Gezi günlerinin kimlere korku saldığını hatırlamak gerekiyor. Yarın ne yapacağını bilemedikleri koskoca bir halktan daha büyük bir bilinmezlik ve korku olabilir mi!

Şimdi işte bu güce yeniden inanmak ve yanyana gelmek gerekiyor.

Korka korka dolaştığımız toplumsal alanların hepsini özgürleştirmek için…

Bugün korku salanlar için bilinmez olmak ve onlara korku salmak için…

Ve tabi yitirdiklerimize verdiğimiz söz için…