Kalkılan masaya tekrar oturmak

Komisyon’da sadece AKP’nin niyetini açık etmek için bulunmak da bu sürece meşruiyet katmaktan başka anlam ifade etmeyecektir.

Kasım seçimlerinin ardından AKP’nin önümüze yeni anayasa tartışmalarını getireceğini ve bu konuda hızlıca hareket edeceğini Manifesto’da birçok kez yazdık. AKP, bu konuda adım atmakta gecikmedi.

Davutoğlu, 31 Aralık’ta gerçekleşmesi planlanan HDP ile görüşmesini son anda iptal etti ancak MHP ve CHP ile yeni anayasa için görüşmeler yaptı. Davutoğlu görüşmeler sonrasında üç partinin de 12 Eylül Anayasası’nın değiştirilmesi konusunda mutabık olduğunu ve yeni Anayasa, Meclis İçtüzük değişikliği ve vize muafiyeti başta olmak üzere AB reformlarında işbirliği yapma konusunda üç partinin de anlaştığını belirtti.

9 Ocak’ta TBMM Başkanı İsmail Kahraman ise Meclis’te yaptığı basın açıklamasında Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun tekrar toplanacağını açıkladı ve Meclis’teki dört partiye mektup yazarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na katılmaları ve bu süreci desteklemeleri için çağrıda bulundu.

Dört parti de kalkılan masaya tekrar oturacaklarını belirttiler. CHP, konuya dair yaptığı açıklamalarda anayasa tartışmalarında Anayasa’nın ilk dört maddesinin ve parlamenter sisteminin kırmızı çizgisi olduğunu belirtiyor. Başkanlık sisteminin tartışılabileceğini ancak kabul etmelerinin mümkün olmadığını söylüyor. Özerklik konusunda ise, demokratik özerkliğin kabul edilmesinin mümkün olmadığı ancak Ecevit döneminde kanunlaşan AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi’nin uygulanması gerektiğini ifade ediyor.

MHP de, başkanlık sistemini asla kabul etmeyeceklerini çünkü başkanlık sisteminin özerklik ve özyönetim modelleriyle akraba olduklarını ancak herşeyin tartışılabileceğini ifade ediyor.

Cumartesi gerçekleşen HDK 6. Olağan Genel Kurulu’nda Demirtaş ise, darbe anayasasından kurtulmanın hedefleri arasında olduğunu; ne var ki, AKP’nin bunu yapamayacağını ancak AKP’nin hangi amaçla masada olduğunu halka anlatmak için Komisyon’da olacaklarını söyledi. Nihayetinde HDP de masaya tekrar oturmayı kabul etti.

Bu noktada yeni anayasa tartışmalarının tarihine bakmakta yarar var. Hatırlayacağımız gibi, Erdoğan’ın talimatıyla 2008 yılında Prof. Ergun Özbudun başkanlığında bir bilim heyetine anayasa taslağı hazırlatılmış ancak bu taslağa kamuoyundan büyük tepki gelmesi sebebiyle taslak rafa kaldırılmıştı. AKP, bu defa 2011 seçimlerinden sonra kendi milletvekili sayısı referandum için gerekli olan 330 sayısının altında kaldığı için TBMM’de dört partinin katılımı ile Anayasa Uzlaşma Komisyonu oluşturmuştu.

İki yıla yakın bir süre çalışma yürüten Komisyon, 60 maddede uzlaştı ancak AKP’nin başkanlık sistemi taslağını gündeme getirmeye çalışması ve bunun diğer partilerin komisyon üyeleri tarafından kabul görmemesi ile birlikte Anayasa Uzlaşma Komisyonu yolun sonuna geldi. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in “Bu Komisyonun yeni anayasa yapamayacağı anlaşılmıştır” çıkışının ardından, AKP’den yapılan açıklamada da “Komisyon fiilen sona ermiştir” denildi. AKP’li Komisyon üyeleri toplantılara gelmeyerek Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun fiilen dağılmasına sebep oldu. O dönemde Erdoğan gerekirse kendi hazırladıkları Anayasa’yı Meclis’e sunacaklarını belirtmişti.

Ne var ki, Komisyon’un dağılmasından bir ay sonra Cemaat ile girdiği kavgada 17-25 Aralık rüşvet operasyonlarıyla uğraşmak zorunda kalan Erdoğan, bunu daha ileriye ertelemek zorunda kalmıştı. 2015 Haziran seçimlerinde AKP’nin oy kaybetmesi sebebiyle Erdoğan, hükümetin kurulmasını engelleyerek tekrar seçime gidilmesini sağladı ve Kasım seçimlerinde %50’ye yakın oy alarak tekrar tek parti hükümetini kurdu. İstenilen 400 milletvekiline sahip olunamasa da AKP eli daha güçlü bir şekilde Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasına oturuyor.

TBMM Başkanı Kahraman, Komisyon’a her partiden üç üye talep edildiğini, Komisyon’da kararların oyçokluğu değil, oybirliği ile alınmasını düşündüklerini belirtti. Daha önceki Komisyon’da kabul edilen 60 madde üzerinden yol alınacağını açıkladı. Böylece altı ayda Komisyon’un görevini tamamlaması planlanıyor.

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Burhan Kuzu’nun AKP’nin 24. İstişare ve Değerlendirme Toplantısında yeni anayasaya dair yaptığı açıklamalara dikkat etmekte fayda var. Konuşmasında Kuzu, ucu açık bir komisyon süreci olmayacağının altını çizdi ve anlaşamazlarsa kendi taslaklarının Meclis’e getirebileceğini ima etti. Hatta başkanlık sistemi konusunda anlaşma sağlanamazsa sürecin sekteye uğramaması için biri başkanlık sistemini, diğeri ise parlamenter sistemi içeren iki anayasa taslağını referanduma götürerek halk oylamasına da sunulabileceğini söyledi.

Görünen tabloda, Erdoğan ve AKP yeni anayasayı öyle ya da böyle geçirmek derdinde, bu süreci sekteye uğratacak her şeyi bertaraf etme derdinde. Komisyonun kurulması, her partiden eşit sayıda kişinin talep edilmesi ise halk gözünde yeni anayasanın meşruiyetinin sağlanmasında bir araç. O Komisyon’a katkı sunmak da, Komisyon’da sadece AKP’nin niyetini açık etmek için bulunmak da bu sürece meşruiyet katmaktan başka anlam ifade etmeyecektir. O masaya tekrar oturmak, AKP’nin Yeni Türkiyesi’nin Anayasası’nın oluşturulmasında yer almak demektir.

Ama asıl tablodaki vahim durum, başkanlık sistemi haricinde neo-liberalizmin ete kemiğe bürünmesini sağlayacak, sermayeye daha rahat hareket alanı sağlayacak AB reformları vb. konularda konsensüsün şimdiden sağlanmış olması. Başkanlık konusunda ne piyasacılığa ne de gericileşmeye dair bir tartışma yürüyor. Meclis’teki kavganın buralarda olmayacağı çok rahat görülüyor. Tartışma, başkanlık sistemine hapsedilmiş durumda. O halde komisyon ve Meclis’te yürütülmeyecek kavgayı bizim dışarda yürütmemiz gerekecek…

Başkanlı ya da başkansız yeni Türkiye’nin Anayasası’na hayır!