Zemberek
AKP’nin iktidar mekanizmalarındaki dayatmaları, zembereği fazlaca zorlama çabaları hep bu toplumsal taban üzerinden yapılan hesaba dayanmaktadır.
1923 referanslı birinci cumhuriyeti yıkılması, yerine ikinci cumhuriyetin kurulması sürecinin baş aktörü olan AKP; devletin siyasal, ideolojik ve ekonomik aygıtlarını ele geçirme ya da kontrol altına alma konusunda önemli adımlar attı. Bu iktidar mücaledelesi bir yandan sürerken diğer yandan da toplumsal alanda birinci cumhuriyetin topluma işlemiş kodlarının kökünün kazınması için hummalı bir çalışmaya girişildi. Devlet aygıtının ele geçirilmesi kadar toplumsal alanda sağlam dayanak noktaları yaratabilmek her iktidarın en önemli sorunlarından biridir. Bu başlıkta AKP iktidara geldiği gün elbette sıfır noktasında değildi. Seçim tercihlerinin bu başlıkta göstergelerden biri olduğunu düşünürsek, çok partili dönemin başlamasından çok kısa bir süre sonra Demokrat Parti ile başlayan Adalet Partisi ile devam eden, 80 sonrası da ANAP’lı, DYP’li ve RP’li yıllarla bitmek bilmeyen süreç, bu ülkede halkın önemlice bir bölümünün hayatında dinin imanın ama illa ki paranın belirleyici faktör olduğunun göstergesi. İşte AKP; bu toplumsal dokunun siyasal temsiliyet mekanizmalarında kendini göstermesine rağmen devletin diğer aygıtları ile dengelendiği birinci cumhuriyet partilerinden farklı olarak, bütün mekanizmanın bu toplumsal dokunun üzerine inşa edildiği bir sistemin kurucu aktörü olmuştur. Fark buradadır.
AKP’nin iktidar mekanizmalarındaki dayatmaları, zembereği fazlaca zorlama çabaları hep bu toplumsal taban üzerinden yapılan hesaba dayanmaktadır.
Ensar Vakfı’nda tecavüz vakası, bu toplumsal kesim tarafından üzeri kapanması gereken bir olay olarak görülmektedir. Binlerce öğrenci için ilim yuvası olan bir vakıf üç beş öğrenci sorun yaşadı diye töhmet altında bırakılmamalıdır! Zaten Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı da bu yüzden “bir kereden birşey olmaz” demiş, halkımızın duygularına tercüman olmuştur. Ama Bakana dil uzatan zihniyet ile mutlak bir biçimde mücadele edilmeli, kadınların namusu için sokaklara çıkıp eylem yapılmalıdır. Namus iktidara halel getirmemek için gerekli bir kavramdır, halkın namusu mu, o teferruattır, devlet büyüklerine can da fedadır namus da!
Madem zemberek zorlanıyor, gerici ve sapkın zihniyet toplumun bütün damarlarına şırınga edilmelidir. Diyanet’e göre kadınlar öyle kılla tüyle uğraşıp günah işlememelidir. Öğrencilerin kızlı erkekli evlerde kalmaları yakışıksızdır. Malatya’da lise müdür yardımcılığı yapan bir şahısa göre halk oyunları zinadır. Ama Diyanet’e göre bir baba kızına şehvet duyuyorsa bu haram değildir. Küçücük çocuklara tecavüze yataklık edilen bir vakıf suçsuzdur, Aile Bakanı’na göre istismar haberleri çok yapılmamalıdır. AKP’li Bakan Selçuk Özdağ’a göre hayvana tecavüz edene bir şans daha verilmelidir. Madem zemberek zorlanıyor, dezenformasyon da mübahtır. Hemen yakın bir örnek, Dilipak’a göre Mustafa Kemal döneminde okullarda eroin satılmıştı, bira da anne sütü kadar değerliydi ilkokullarda dağıtılıyordu!
Zembereği zorlamaya devam: Diyanet’e göre müzik cinsel arzuları tahrik etmektedir, kürtaj cinayettir. Ateistle, aleviyle evlenilmez, kestiği et de yenmez.
Örnekler çoğaltılabilir ve maalesef her gün bu örneklere sayısız yenileri eklenmektedir.
Peki Türkiye toprağının sadece bu gerici toplumsal dokudan ibaret olduğunu söyleyebilir miyiz? AKP’nin seçim döneminde oy oranımızın düşük olduğu bölgeleri merceğe alacağız yaklaşımı bu gerçeği görme ve meydan okuma çabasıdır. Türkiye toprağı bu gerici dokudan ibaret değildir ve işte bu nedenle bu kadar zorlanan zembereğin boşalması an meselesidir.