Manifesto Özel | AKP ve Cemaat’in örtbas ettiği tecavüz dosyası

AKP-Cemaat ortaklığı ile örtbas edilen bir tecavüz dosyasının ele alındığı "Mahrem" kitabına yasaklamalar tartışılmaya devam ediyor.

Manifesto Özel | AKP ve Cemaat’in örtbas ettiği tecavüz dosyası

Alev Doğan

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun “Mahrem: Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları” kitabının, AKP Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in ‘girişimleri’ sonucu yasaklanması başlı başına ayrı bir habere konu olacak yeterlilikte. Zira Cumhuriyet tarihinin en yüz kızartan davalarından bir tanesini sayfalarına taşıyan kitap, AKP Cemaat ikilisinin suç ortaklığını da gözler önüne sererken, belgelerle özetler nitelikte.

Kitapta, Güvenç’in bu kadar rahatsız olduğu S.Ö.’ye tecavüz dosyasını yine kitaptan aldığımız veriler ile biraz arayalım ve bundan tam on sene önce bugün kavgalı iki eski ‘dostun’ nasıl bir rezaletin üstünü örttüğünü hatırlayalım.

5 yıl boyunca 84 kişinin tecavüzüne uğradı

Tarihler, 29 Ekim 2007’yi gösterdiğinde, Erzurum Dadaşkent Polis Merkezi’nden içeri 15 yaşında bir kız çocuğu girer. Karakoldaki polislere; “Gidecek yerim yok, bana yardımcı olun, tecavüze uğradım” diyen S.Ö., konuya dair bilgilendirilen savcılık tarafından önce Erzurum Asayiş Şube Müdürlüğü’ne, ardından da Erzurum Numune Hastanesi acil servisine getirilir.

S.Ö. verdiği ilk ifadede, 10 yaşından beri tecavüze uğradığını söyleyerek 9 şüphelinin ismini verir. Mahkeme 9 şüpheliden, 8’ini tutuklar. Hakkında acil koruma kararı alınan S.Ö. Nene Hatun Kız Yetiştirme Yurdu’na yerleştirilir.
Sosyal Hizmet Uzmanı Hakan Şahin’in raporuna göre S.Ö. kendisine tecavüz eden başka isimleri de ayrıntılı bir biçimde anlatır. Ancak raporda dikkat çeken bir isim vardır; Seyfullah Gülen. Bu ismin ardından davanın seyri değişir, zira bu isim Fethullah Gülen’in öz kardeşidir.

Mahrem’in yasaklanması için savcılığa başvuran AKP Kahramanmaraş Milletvekili, o dönemin Erzurum Valisi Celalettin Güvenç iddiaya göre S.Ö.’nün kaldığı yurdu basarak, yurt yöneticilerine “Hoca’ya komplo mu kuruyorsunuz” diye çıkışır. Davanın seyri değişir.

S.Ö’nün -biri serbest diğerleri tutuklu 9 isim dışında- yurtta ve savcılıkta verdiği ek ifadelerde kendisine tecavüz ettiğini söylediği 75 isim hakkında, başka bir savcı görevlendirilir. Bu isim, ileride İlhan Cihaner hakkında “Fethullah Gülen’e komplo kurma” suçlamasıyla iddianame hazırlayacak olan özel yetkili savcı Taner Aksakal’dır. Aksakal 75 kişinin isminin geçtiği soruşturmayı da ikiye bölerek, önce Fethullah Gülen’in kardeşi ve yeğeninin de içinde bulunduğu 32 şüpheli hakkındaki soruşturmayı sonuçlar. Aksakal kararında “Müsnet suçun işlendiğine dair S.Ö.’nün soyut iddiasından başka delil bulunamamıştır” diyerek 32 kişiyi aklar. Geri kalan şüphelilere dair olan dosyayı da “kovuşturmaya yer yoktur” gerekçesiyle kapatır. 8 Kasım 2012 tarihinde ise Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi tüm sanıkların beraatine karar verir.

S.Ö.’nün beş yıl boyunca, ölen öz babası da dahil olmak üzere, 84 kişinin tecavüzüne uğradığı raporlarda kanıtlanmasına, raporlarda “kronik fiili livataya ait bulguların olduğu” yani S.Ö. ile “anal yolla cinsel ilişkiye girildiği” tespit edilmesine rağmen, dava kapatılır.

Dosya yeniden açılıyor

2014 yılına gelindiğinde ise dosya raflardan tekrar indirilir ve üstünün örtülmesi dava konusu olur. Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekili Volkan Kavukçu’nun hazırladığı 198 sayfalık iddianamede 16 polis sanık olarak yer alır. İddianameye göre; S.Ö.’ye sahip çıkan Erzurum Nene Hatun Kız Yetiştirme Yurdu’nun Müdürü Faruk İlhan, Sosyal Hizmet Uzmanı Hakan Şahin, Psikolog Selma Kırmızı ve tecavüz şüphelisi Seyfullah Gülen hakkında hazırlanan raporda imzası bulunan Prof. Dr. Güray Okyar’ın telefonları uydurma suçlarla, usulsüz olarak dinler.

Erzurum Cumhuriyet Başsavcı Vekili Volkan Kavukçu usulsüz dinlemeyi yapan, S.Ö.’ye tecavüz dosyasının kapatılmasında rol alan polisleri soruşturduğu iddianamede hep bir isme işaret eder: Celalettin Güvenç.
Yani Mahrem’in yasaklanmasının ardındaki isim…

Çocuk istismarı yüzde 700 arttı

Bir hukuk garabeti olarak önümüzde duran bu dosyaya ilişkin özetle söyleyebileceklerimiz bu kadar.

Peki bu konuda kadın örgütleri ne diyor?

Bu sorunun cevabını almak için, İlerici Kadınlar Derneği (İKD) Genel Sekreteri Nuray Yenil’in görüşlerine başvurduk ve şu yanıtı aldık;

“Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin geçtiğimiz dönem yayımladığı rapor Türkiye’de çocuk istismarının boyutlarına dair tüyler ürperten verileri ortaya koydu. Son 10 yılda Türkiye’de çocuk istismarının yüzde 700 oranında arttığını ortaya koyuyordu bu rapor. Raporda ayrıca istismar vakalarının yüzde 95 oranında gizli kaldığı mahkemelerin iyi hal ve saygın tutum indirimlerine de dikkat çekiliyordu.

Kamuoyunda N.Ç. davası olarak bilinen dava sürecinde de mahkemenin skandal kararlarına tanık olmuştuk örneğin. Erzurum’da yaşanan S.Ö’ye dönük istismar davası bu açıdan ilk değil elbette. Mevki makam sahibi, toplumda ‘saygın’ kimlikleri olan isimler burada da korunmuş ve kollanmıştır.

Bu dava aynı zamanda bir dönem hukukun iktidar ve cemaat mensupları tarafından nasıl kullanıldığını da ortaya koyması açısından önemli. 84 kişinin cinsel istismar ile suçlandığı, adli tıp raporlarına ve tanıklıklara rağmen içlerinde Fethullah Gülen’in kardeşi dâhil hiç kimsenin ceza almadığı bir hukuk garabeti ile karşı karşıyayız. Davanın üstünün kapanmasında dönemin valisi bugünün AKP’lisi bir şahsın adının geçmesi ayrıca manidar.

Cemaat ile hesaplaştığını iddia eden AKP iktidarı ‘Mahrem’ kitabına erişimi yasaklayarak bu işbirliğinin üstünü kapatmaya çalışmaktadır. Ancak gerçekler er geç açığa çıkar ve çıkmaktadır. Çocuk istismarı Türkiye’de akıl almaz boyutlara ulaşmış durumda.

Mahkemelerin kitaplara, konu ile ilgili yayınlara erişimi engellemek yerine adaleti sağlamak, suçluları en ağır şekilde yargılamak gibi çok daha acil görevleri var. Mahrem kitabına uygulanan sansür kabul edilemez, kaldırılmalıdır.
AKP iktidarı çocuk istismarını engellemeye dönük tedbirler almak yerine, müftülere ve imamlara nikâh yetkisi vererek çocuk yaşta ‘evliliklerin’ önünü açmaktadır. Cinsel istismar davalarında rıza yaşını 12’ye indiren, tecavüzcüleri aklamak için bir gece vakti meclise teklif getiren bir zihniyet ile karşı karşıyayız. Bu zihniyeti reddediyoruz. Müftülere nikâh yetkisi tanınmasını öngören yasa teklifi geri çekilmeli, çocuk istismarına karşı etkin tedbirler alınmalıdır.”

Bugün, 25 yaşında ve bir oğlu olan S.Ö.’nün hayatının geri kalan kısmına nasıl bir travmanın eşlik edeceğini tahmin etmek zor değil. S.Ö’nün ne ilk ne de son olduğunu bilmek de…
Ancak bu tablonun tersine çevrilmesi elbette mümkün. Bunun yolu da bizlere dayatılan bu gerçekliği reddetmekten geçiyor. Yani mücadeleden.