Sırıtma...

Zorbalıkla, emekçiler ile dalga  geçerek, halkla alay edilerek, “işi bitirenlerin” yüzlerindeki sırıtmalarının tek bir anlamı vardır. O da saklayamadıkları korkularıdır...

İki gün önce kameralar karşısına geçen heyet başkanı tespit edilen asgari ücret kararını açıklıyordu. Söz sırası Türk İş Başkanı’na geçmiş, Konfederasyon başkanı “Tespit edilen bu ücret mükemmel bir ücret mi? Mükemmel bir ücret dersek, değil“ dediği anda Aile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sırıtıyordu.

Ankara Katliamı’ndan sonra “istifa edecek misiniz?” sorusu sorulurken dönemin Adalet Bakanı sırıtıyordu.

Mecliste dokunulmazlıklar kaldırılırken ya da 4 bakan gensorusunda oy kullanılırken AKP’li vekiller sandık başında kahkaha attıkları pozları paylaşıyordu.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 23 Nisan’da koltuğuna oturttuğu çocuğa sorulan “yeni sistemle AKP Genel Başkanı olma yetkisini kullanacak mısınız?” sorusuna çocuğu beklemeden verdiği yanıt esnasına kahkaha atıyordu.

Daha niceleri var elbet saymakla bitmez…

Ancak yukarıdaki dört örneğin de ortak noktası, AKP’nin hem rahatladığı, hem bir belayı daha savuşturduğunu düşündüğü hem de gelecek günlerde  sorumluluğundan kurtulamayacağı konular olmasıdır.

Bugün böyle bir konuyu yazmamızın nedeni ise şu:

Bugün AKP’nin toplumun ona boyun eğmemiş kesimleri ile bir mücadelesi var. Boyun eğmemiş olanların da AKP ile mücadelesi…

Topluma giydirilmeye çalışılan bu deli gömleğine iğne iplik olmayanlar ile mücadelede AKP’nin kat ettiği bir yol var. Bu yolda zor gücü ve yargı maşası ile alıyor ve yaratılan baskı ve korku kimilerinin üzerinde etkili de olabiliyor. AKP şürekasının bu deryada yer alamayan ve laf etmediği, her gün yeni bir dalga ile üstüne gitmediği aydın, sanatçı kalmaz iken son örnek Metin Akpınar ve Müjdat Gezen oldu. Ondan önce Kemal Sunal’dan Tarık Akan’a kadar aşağılama, hakaret vs. gibi yollar da denendi.

AKP’nin bu yolla “denk gelir de belki biri siner” amacını gözetmediğini biliyor olmalıyız. AKP’nin bir taş ile iki kuş vurma amacında da olmadığını bilmeliyiz. AKP’nin ”bu düzene herkes uyacak kaygısı“ ile de hareket etmediğini bilmeliyiz. Bunun bu kadar kolay olmadığını bilecek deneyime sahip olmalılar. Bugün AKP, bu isimler ve bu politikalarla tek bir şeyi amaçlamaktadır o da düşünceyi ifade  etme özgürlüğüne fiilen yasaklamak…

Yani, Cumhurbaşkanı’nın “tek adam” olduğunu madem düşünüyorsunuz ama bunu açıklayamazsınız.

Yani, Cumhurbaşkanı’nın da bir gün elbet yenileceğini düşünüyorsunuz ama bunu açıklayamazsınız.

Yani, Meclis’te bile Milli Savunma Bakanı’nı açıktan eleştireceksiniz ya işte bunu yapamazsınız…

Yani 16 yıl boyunca madem artık sizi bir yandaşa çeviremediler o halde artık bundan sonra yurttaşlık haklarınızdan da vazgeçmeniz bekleniyor, isteniyor, zorlanıyor.

Soruşturma, ceza davaları, tazminat davaları…

AKP’nin elde etmeyi başaramadığı her şeye bulduğu çare şimdilik bu…

Sırıtma demiştik ya…

Rahatladıklarını düşündükleri demiştik, işte o anlarda demiştik, belayı savuşturmak demiştik…

Zorbalıkla, emekçiler ile dalga  geçerek, halkla alay edilerek, “işi bitirenlerin” yüzlerindeki sırıtmalarının tek bir anlamı vardır.

O da saklayamadıkları korkularıdır.

Bu da onlara yurttaşlardan bir hediye olsun. Şimdilik…