İttifaklar siyaseti

CHP’nin (ve HDP’nin) de ötesinde, solun büyük bir çoğunluğu ne yazık ki “düzen siyaseti” içerisinde hareket etmeyi kabullenmiş durumda. Buradan kendilerine alan açmaya çalışmaktalar. Gerek seçimde gerekse sonrasında alınan tutum da bunu göstermektedir. Herkes kendi işine bakıyor!

Bilgütay Hakkı Durna

 Elimizde bir Cumhur İttifakı var. AKP ve MHP arasında kurulan seçim ittifakı. BBP, bu ittifaka bir yerinden girmeye çalışıyordu. HÜDA PAR da bu ittifakı destekliyor. Sağcı bir ittifak olduğunu biliyoruz. Türk-İslam sentezinin günümüzdeki temsili de diyebiliriz. Dinci tonu daha ağırlıklı tabi.

Karşısında olduğu söylenen ise Millet İttifakı. CHP ve İYİ-Parti’den oluşuyor. Saadet Partisi ile Demokrat Parti son yerel seçimlerde ittifakın dışında kalmış olsalar da bu partileri esasen bu ittifakın parçası sayabiliriz. Söz konusu ittifakın politik yöneliminin ne olduğuna dair bir ortaklaşma sağlamanın ise çeşitli zorlukları bulunuyor. İttifakın lokomotif partisi olan CHP bir bulamaç halini almış olsa da, sanırım hala kendini sosyal demokrat olarak tanımlıyor. İttifakın diğer büyük ortağı İYİ-Parti ise kendince merkez sağ parti olma çabasında olsa da MHP’li geçmişi her yerinden akıyor. Demokrat Parti’nin ülkenin kadim “merkez” sağcı partisi, Saadet Partisi’nin de kadim dinci partisi olduğunu eklemek gerekiyor.

Hal böyle olunca, her ne kadar Millet İttifakı’nın politik yöneliminin ne olduğuna dair ortaklaşmada zorluklar bulunduğunu söylemiş olsam da İttifakın seçimlerde izlediği politikaya, aday seçimine ve bir dizi başkaca yönelimine bakınca solcu olduğunu söylemek pek mümkün gözükmüyor. Sanırım Millet İttifakı’nın da sağcı bir oluşum olduğunu söylemek gerekiyor.

Her ne kadar bu ittifaklar seçimler için kurulmuş olsa da seçimlerin ötesinde bir birlikteliğin ve ortaklaşmanın olduğu görülebiliyor. Kendi içlerinde ayrılıklar ve/veya katılımlar olsa da düzenin yapılandırılmasına yönelik burjuva siyasetinin aktörleri arasında süren mücadelenin şiddeti önümüzdeki süreçte de ittifaklara ihtiyaç duyulacağını göstermekte. Erdoğan’ın Türkiye İttifakı, Karamollaoğlu’nun Milli İttifak çağrıları da buradan okunmalıdır. Zaten burada ismini saymadığımız sağlı sollu partilerin tümünü de neredeyse bu ittifakların içine dağıtabilirsiniz.

Peki komünistler?

***

Ülkede bir kutuplaşma/taraflaşma olduğu açık. Türkiye’nin aydınlık geleceği için çözüm arayan geniş bir toplam da bulunmakta. Bu toplam son seçimlerde oylarını ağırlıklı olarak Millet İttifakı’na yönlendirdi. Ancak “ne yapmalı” sorusuna yine de yanıt bulunamamış durumda. Arayış devam etmekte.

Yazının girişinde çizmeye çalıştığımız tablo ise tüm bileşenleri ile sağa işaret etmektedir. Seçenekler sağın dereceleri üzerinden. CHP’nin (ve HDP’nin) de ötesinde, solun büyük bir çoğunluğu ne yazık ki “düzen siyaseti” içerisinde hareket etmeyi kabullenmiş durumda. Buradan kendilerine alan açmaya çalışmaktalar. Gerek seçimde gerekse sonrasında alınan tutum da bunu göstermektedir. Herkes kendi işine bakıyor!

Görülen o ki, yığınların eşitliğin ve özgürlüğün hâkim olduğu adil bir ülke talebi sahipsiz ve komünistler tarafından başkaca bir ağırlık oluşturulmadığı sürece de “düzen dışı” bu talepler sahipsiz kalacaklar.

Meselenin dönüp dolaşıp geldiği nokta burasıdır: Burjuvazinin ittifaklar siyasetinin karşısında etkili bir komünist siyasetin örgütlenmesi. Türkiye’nin komünist partisinin güçlendirilmesi ve büyütülmesi.

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) tereddütsüz bir biçimde bu sorumluluğu üzerine almıştır. Nicel gücünün ve bu gücünün üzerinde olsa da yine de yetersiz olan eylemlilik gücünün farkında olarak örgütlenmeye ve büyümeye odaklanmış bir şekilde, arkasındaki birikimin, deneyim kazanmış sistemli siyasal faaliyetinin güveni ile yolunu yürümektedir.

TKH’nin şu anda tek bir ihtiyacı bulunmaktadır: Ülkenin aydınlık yüzlerinin kendisine güç vermesi. Parti’nin, Türkiye’nin aydınlık yüzleri ile buluşması.

 

Yazarın Diğer Yazıları
Bıktırıcı tekrarlar 29 Kasım 2023
Adalet Bakanı ne dedi? 7 Kasım 2023
Makas değişimi mi? 24 Ekim 2023