Özgücan'a özgü...

29 yaşına 99 yılın birikimini sığdırmış, geride 99 yılın insanlığını, yoldaşlığını süzüp bize miras olarak bırakıp gidene üzgünüz şimdi…

Aysel Tekerek

 

Eğer bu kadar ani, bu kadar zamansız ve bu kadar acı içinde bırakıp gitmeseydi bizi, bu sayfada, bu köşede bu hafta partimizin atılım dönemini yazmak düşecekti bana… Son konferansımızda aldığımız kararları, aldığımız yolu, alacağımız yolu yazacaktık. Ve her adımında Özgücan da olacaktı… Olsun yine olacak, hem de daha güçlü olacak, aldığımız kararları onaylarken sesimiz sesine nasıl karıştıysa, yumruklarımız nasıl aynı anda sıkıldıysa öyle olacak yine…

İnsanları değerli kılan nedir?

Geride bıraktıkları mı? Geleceğe bıraktıkları mı ?

Hiç şüphesiz hepsi. Bazı insanlar gerilerinde koca bir boşluk bırakırlar, alınan her nefes ömrü tüketmek için verilir, atılan her adım yönsüz ve belirsizdir. Bizim ulaşamadıklarımızdandır onlar, toprakta karınca kadar çokturlar. Bazıları yani insanlık deryasında bir avuç su kadar az olanlar da vardır, az ama çok zengin, az ama doymak bilmezler. Sömürürler, semirirler, az ama korkaktırlar, az olduklarını bildikleri için…

Bir de bizler varız, komünistler var… Bizim geride bıraktıklarımız var. İyiye dair ne varsa, haklıdan yana, doğrudan yana ne varsa, yerden göğe kadar, karıncalardan yıldızlara kadar kaç köprü kurulduysa insanlığın tarih işçisi, komünistlerin emeği var her taşında, her kumunda…

Özgücan’a özgü olan var bir de yakından bakınca….

Uzaktan bakarsanız eğer, her iyi komünist gibi, her militan gibi çalışkan, inatçı, kararlı, eğitmek için emekçileri, kendini eğitmiş bir kadro, her şey olması gerektiği gibi…

Yakından bakarsanız eğer, onunla yan yana bir mahallede, bir seçim çalışmasında, uzun bir yolculukta yan koltuğunda, kısa bir yemek arasında karşısında, mesela düğününde karşı karşıya oynarken, Özgücan’a özgü olanı görürsünüz, bu ölüme çok üzülürsünüz…

Aramızdan ayrılmasına neden olan kalp operasyonundan bir hafta öncesi bazı tetkikler için gittiği hastanede kısa süreliğine uyutulmuş, hemşire tarafından uyandırılınca hemşireye ilk sözü “özür dilerim sizi beklettiğim için ” diyecek kadar alçakgönüllü olana üzgünüz şimdi…

Bir seçim çalışması sırasında yoksul bir mahalleye gideceğini bildiği için arabasının bagajına çocuklar için birkaç paket bisküvi koymayı ihmal etmeyene üzgünüz şimdi…

Konu bir desteğe, bir bilgiye, bir dayanışmaya ihtiyacı olan biri olunca saat saat titiz çalışana üzgünüz şimdi…

Düğününde bile büyüklere saygıdan her hareketini kontrol eden ama düğünün sonunda “oğlan bizim kız bizim, yaşasın sosyalizm” diye hep bir ağızdan bağırdığımızda sloganı üç defa atana üzgünüz şimdi…

29 yaşına 99 yılın birikimini sığdırmış, geride 99 yılın insanlığını, yoldaşlığını süzüp bize miras olarak bırakıp gidene üzgünüz şimdi…

Ve geleceğe bıraktığımız ne varsa, onun satırlarından okuyalım. Hüseyin Duman yoldaşımız için gazetemize yazdığı yazının sonunda şunu söylüyordu Özgücan: “Hüseyin yoldaşım, bıraktığın yerden devam ettik, ediyoruz, edeceğiz… Umut biziz, umut, senden sonrada gelen genç yoldaşların. Sana sözümüz var, devrim olacak.”

Bu yazıyı ondan yazmasını istediğimde yazıyı göndermiş ve bana şunu yazmıştı “Abla, bu yazıyı yazmak benim için hiç kolay olmadı.”

Özgücan Hüseyin Duman’ı yazarken zorlandı, ben de Özgücan’ı yazarken…

Ama şimdi zorlanmayacağız. Özgücan’ın son gözaltı sebebi olan afişte yazana Özgücan’ın gözleri ile bakacağız. “Ülkenin Komünist Partisi yükseliyor! 99 yaşındayız”…