Akşener Erdoğan'ı Özal'dan örneklerle eleştirdi
"2014'te Cumhurbaşkanı seçilince her şey aşağı doğru inmeye başladı. Erdoğan'ın oyları ile AK Parti'nin oylara arasıdaki makas da kapanıyor. Üstelik oylar eriyor."
‘İyi Parti’ Genel Başkanı Meral Akşener, Erdoğan’ın dış politika ve ekonomi başlıklarındaki politikalarını Turgut Özal’ın uygulamalarından örnekler vererek eleştirdi.
KararTV’nin ‘Liderlerle Ekonomi’ programına konuk olan Akşener,Erdoğan’ın ülkeyi belediye başkanı perspektifiyle yönettiğini söylerken; “2010’da Kemal Derviş’in programı bitince yenisi yapılmadı. Çöküş başladı. Erdoğan’ın çıraklık dönemi en iyi dönemiydi, kalfalık ve ustalık döneminde ise hapı yuttuk” ifadelerini kullandı.
Akşener, Hazine garantili Yap-İşlet-Devret projelerini ise “Demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü yok. Keyfi yönetim var. 5 müteahhidi kurtarmak her şeyin üstünde olursa, ithal ettiğiniz samanla ithal ettiğiniz hayvana bakarsınız” sözleriyle eleştirdi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecek” vaadini eleştiren Akşener “10. sırada Kanada var. Biz 19. sıradayız. Bu büyümeyi sağlasak bile 2023’e kadar 10. ekonomi olmayı gerçekci bulmak doğru değil. Batı’da ‘post truth’ diye bir kavram var. Gerçek üstücülük. Bunun temsilcisi Trump. Erdoğan bunu ondan öğrendi. Trump da Erdoğan’dan İncil kaldırmayı öğrendi. Bu alay edilecek bir konu değil. Devlet ciddiyetini yerle bir eden bir tutum. Gerçekten buna inanıyorsa vahim. O zaman gerçeklik duygusunu kaybetmiştir” ifadelerini kullandı.
Büyüme rakamlarını değerlendiren Akşener, TÜİK’in rakamlarını ‘ısmarlama sonuçlar’ olduğunu belirterek “Türkiye kurulduğundan bu yana ortalama 4.5 büyümüş. AK Parti dönemindeki ortalama ise 4.3” dedi.
İTHAL ELEŞTİRİSİ
Ekonomideki temel hatanın Erdoğan’ın bakış açısından kaynaklandığını savunan Akşener şöyle konuştu:
“Sorunların temelinde demokrasi, hukukun üstünlüğünün olmaması ve yapısal problemler sayılır. Bunlar tek başına yeterli değil. Erdoğan hala İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı gibi. Bu perspektiften bakıyor. Erdoğan’ın en çok kullandığı kelime ‘kolaydır.’ Her konuda bu kavramı kullanıyor, bu belediyecilik anlaşıyından geliyor. Kemal Derviş’in hazırladığı programdan sonra ekonomik kalkınma programı devreye girmeliydi ama bu olmadı. Çıraklık dönemi dediği dönem o programa uyulduğu için en güzel dönem. Sonra kalfalığa geldik Türkiye hapı yuttu, ustalıkta ise öldük. Her şeyi ithal eder olduk. Muş, Erzincan, Iğdır ovası boş. ‘Kolay’, belediyecilik, hızlı hareket etme anlayışı… Zaman içinde bürokrasi o kadar siyasallaştı ki beyefendinin gözüne bakar oldu. Birer birer kurumların çöktüğünü görüyoruz. Sanki İstanbul’un kardeş şehirleri gibi, ‘Dostum Putin, Dostum Trump…’ diyerek ülke yönetiliyor. Yöneticilerin dostluğu iyidir ama her şey değildir. Türkiye’nin kişisel dostluktan kardeş devletleri mi var?”
ÖZAL’LI DIŞ POLİTİKA
Türkiye’nin kurumsal hafızasının yok edildiğini ifade eden Akşener, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ilgili bir anısını anlatarak “devlet geleneği” örneği verdi. Akşener şöyle konuştu: “Özal Kaddafi ile görüşmeye gidiyor. Kaddafi 45 dakika bağırıyor. Özal, tek kelime etmiyor. Adam yoruluyor. Özal ‘Bitti mi hadi iş konuşalım’ diyor. Herkesle bireysel sebeple ya dostuz ya kavgalı. Böyle dış politika olmaz. Biz ekonomik coğrafya olarak bakıyoruz. Komşuların hepsinin içişleri karıştık ve taraf olduk.”
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ı da eleştiren Akşener “Ona ‘Damat bakan’ dediğim için asabı bozuluyor ama Berat Bey’in tecrübesi, bilimsel alanda yeterliliği tam değil. Sırf damadı olduğu için bu bilgi birikimini yok farz etmek doğru değil. Ancak o makama oturmasının sebebi damat olması. Bunu adı nepotizm. Akraba kayırmacılığı. Ekomide ikisinden başka bu kavramlara inanan yok. Onun için her şey baş aşağı dönüyor. Yatay hiyerarşi çok önemli” diye konuştu.
Akşener’in programdaki değerlendirmelerden bazı başlıklar şöyle:
“Devlet girişimciliği yanlış anladı. Her yere bina yapılıyor. İnşaatı tercih etmesinin nedeni en iyi bildiği konu olması. Hızlı para geliyor. Sanayi nosyonu yok. Sanayi bisiklete binmektir. Pedalı bırakırsanız duvara toslarsınız”
“2002’de bizim 6 dolar milyarderimiz var. Şimdi 30 milyarder var. Türkiye’nin yüzde 20 vatandaşının hasılanın yüzde 47’sini aldığı sistemden bahsediyoruz. Orta sınıf sıkışmış durumda. Zengine gidemiyor, çünkü rant üzerinden zenginleşme var. Orta sınıf fakirlerin arasına kayıyor. Felsefede ‘Köleler isyan edemez’ diye bir kavram var. Gelirin dağıtımı orta sınıfın talebi üzerine gelişir. AK Parti iktidarları yoksulluğu yönetti, yoksulluğu ortadan kaldırmayı değil.”
SOSYAL DEVLETÇİLİK DEĞİL, FAKİRLİĞİ YÖNETMEK
“22 milyona yardım yapılması devleti sosyal devlet yapmaz. O fakirliği yönetmektir. O sosyal haktır. Bunu denetlemek de herkesin hakkıdır. Ben kaymakama, ilçe başkanına yardım listesi verdiğini hatırlamıyorum. Şimdi mahalle temsilcilerinin sistemi içinde fakire yardım var. Burada da kayırma var. Biz yardımı kesmeyeceğiz ama önceliğimiz istihdam ve üretim olacak.”
“Belediye başkanlığı perspektifiyle buraya geldik. Kutuplaştırma çok konforlu bir alan. Fay hatları üzerinden politika yapma, oy alma anlayışı olduğunda o zaman ekonomiyi de bu mantıkla yönetiyorsunuz.”
“Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesi gitti, özelleştirmede 72 mİlyar dolar kazanıldı, yerine ne yapıldı? Sıfır. Ama yol yaptılar. Havalimanı, köprü tünel yapıldı. Ama bunlar bizim değil. Hazine ve müşteri garantsi var. Özal Yap İşlet Devret modelini getirdi, onun döneminde 67 YİD projesi yapıldı. 11 milyar dolar maliyeti var. Kâr payı yüzde 4. Şimdi yapılanların tümüne baktığınızda 157 iş var, 60 milyar dolar para harcanmış ama kâr payı yüzde 146. Diğerinde yüzde 4. Bunun anlamı şu: ‘Ben yaptım oldu.’ Denetleme mekanizması yok, şeffaflık yok. Demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü yok. Keyfi yönetim var. 5 müteahhidi kurtarmak her şeyin üstünde olursa, ithal ettiğiniz samanla ithal ettiğiniz hayvana bakarsınız.”
“İktidara geldiğimizde garantili projeler için mayasa oturacağız. Devlet müşteri garantisi veremez. Türkiye’de neoliberal ekonomi yanlış anlaşıldı. Bu modelde devlet ihale eder, yaptırır, Hazine üzerinden öder. Burada mantık ters. Masaya oturulup, ortak bir noktada bulucaçağız.”
ERDOĞAN SEÇİLEMEYECEK
“Erdoğan’ın sistem değişikliğine gitme nedeni ‘daha fazla güç alırsam ülkeyi yönetebilirim’ anlayışı. Cumhurbaşkanı veya Başbakan değil belediye perspektifi içinde bakıyor. ‘Kolay’ değil her şey. 2014’te Cumhurbaşkanı seçilince her şey aşağı doğru inmeye başladı. Erdoğan’ın oyları ile AK Parti’nin oylara arasıdaki makas da kapanıyor. Üstelik oylar eriyor.”
“Parlamenter sistemi suçladı, arızalı durumlarda il başkanı, milletvekili, belediye başkanı ya da bakan suçlanırdı. Bunlar Erdoğan’ın önünde ‘bariyer’ oldu. Bugün hiçbirinin kıymeti yok. Şimdi belediye başkanları göz kırpmayla ağalayarak gidiyor. Bariyer indi, her şey onun iki dudağı arasında. Buraya not düşüyorum seçilmeyecek. Kendi kendine dizine, topuğuna kurşun sıktı.”
PARLAMENTER SİSTEM
“Seçilirsek, parlamenter demokrasiye döneceğiz. En kısa sürede döneceğiz. Bunu çalıştık, 6 ayda dönülebiliyor. Zaten bütün partilerde bir taslak var. Geçişten sonra kurumların ve kuralların geçerli, Meclis’in güçlü, kuvvetler ayrılığının olduğu sistem mümkün. Ekonomide önceliğimiz güveni tesis. Borç bulmak için güvenin tesis etmek gerek. Bu sistem yetmedi, eknomi aşağı doğru gitti. Partili sistemin bedeli var, bunu Türkiye ve kendisi ödüyor. Hiçbir kurumun kıymeti yok. Önceden vekiller bilerek parmak kaldırırdı. Şimdi bakanın haberi yok birbirlerine bakıyorlar.”
“İktidar ‘Cehape zihniyeti gelir, paralarınız kesilir’ propagandası yapıyor. Belediye seçimlerinden sonra ‘cehapenin’ yardımları kesmediği ortaya çıktı. Muhafazakar alanda, başörtülü başsavcı atanması gibi kazanımlarda bir tereddüt var. Bizim şöyle bir zorluğumuz var. Ben AK Parti’nin nasıl kurulduğunu biliyorum. Erdoğan parti kurulduğunda üç kanalda canlı yayın yaptı. Gül ve Arınç yaptılar. 25 Ekim’de biz parti kurduk resmimiz 5 ay sonra gazetede çıktı. Erdoğan şiirden hapse girdiğinde o zaman herkes yanında bulundu. Akşener’in evi Tayyip Bey’in devrinde basıldı. Mahkemeye verdim, hepsi beraat etti. Tayyip Bey’in evini basan oldu mu? Basan olsa biz set olurduk. Muhalefetin yaşadığı bunlar. İftiralardan bahsetmiyorum bile.”
VARLIK FONU YANGINDAN MAL KAÇIRIYOR
“Şu anda 40 milyar dolar kaynak bulmak gerekiyor. Bulunamazsa ağustos-ekim gibi bir tsunumi geliyor. Yatırımcı arkadaşın kafası atarsa ‘bizim paralar gider’ diye gelmiyor. Türkiye’den 2 yılda 30 milyar dolar çıktığı söyleniyor. Şeffaflık yok. Çin örneği veriyorlar ama ülkeye giden para Hong Kong üzerinden. Türkiye insanları futbola çağırıyor, tam ortasında kural değiştiriyor. Yabancı böyle gelir mi? Güven sağlanırsa borç kolay bulunur.”
“Emekliliket yaşı bekleyenler kanayan bir yara. Bunlar düzenlenmenli. Emekliler birbirinden çok farklı maaş alıyor. 3600 ek gösterge sözler verildi, ortada kalındı. Pandemide emniyet mensuplarına hiçbir şey yok.
“Biz gelirsek Varlık Fonu Hazine’ye gidecek. Fazlamız olsa bu fonu kurarsınız. Bizimki yangından mal kaçırmak. Biz bu fonda ne var ne yok ne borç alındı bilmiyoruz. Bakanların da bildiğini zannetmiyorum. Bu paralel bir evren, aynı Saray gibi. Rasyonelite ortadan kalktı.”
“Banka atamaları nasıl bir şeydir. Bu ‘ben ben ben’ demek işte! Lütuf dağıtıyor. Sultancıl yönetim anlayışı, Putin’de de var bu. Osmanlı padişahı o lütfu Şeyhulislam’ın dini bakışını almadan kullanamazdı. Sistemi düzeltirseniz her şey düzelir.”