Büyük MESS grevleri
Bütün grev çadırlarının olduğu alanlarda politik sloganlar, yerlerini almıştı. Kalıcı sözleşme maddelerinde alınan haklar günümüz iktidarı tarafından yok edilene kadar yürürlükte kalmıştır. Örneğin, haftalık çalışma süresi önce 47.5 sonra 46.5 saate düşürülmesi gibi.
İbrahim Özyürek
Arçelik/Çayırova işçisi –T.Maden-İş , DİSK üyesi
Büyük grevleri anlayabilmek için işveren örgütü MESS’i iyi tanımak gerekiyor;
14 Ekim 1959 yılında döneminin 11 büyük işletmeleri tarafından kurulan MESS’in bileşenleri şöyle idi:
1-)Alberto PENKAS (NUR METAL)
2-) Burhanettin GÜNERGÜN (DEMİRDÖKÜM)
3-)Jak KAHMİ (PROFİLO)
4-) Şevket BELGİN (ZATEL)
5-) Adnan BENSEL (ARÇELİK)
6-) Nurettin KIZILAY (İST. CİVATA)
7-) Bedi TARANTO (EMAYETAŞ)
8) Salim Osman TATARİ (GENERAL DİKİŞ MAK. )
9-)Seyfettin ATABEK (GENERAL ÇELİK FAB.)
10-) Şekip MENÇO (TALİSMAN)
11-) Yento MEŞULAMLARDAN (Ali Rıza AKSEL İTH. Ve İHRC)
Emperyalistlerin yerli işbirlikçilerinin emekçilerin haklarını daha fazla nasıl gasp ederiz düşüncesiyle kurdukları bu işveren örgütü, Türkiye Maden-İş sendikasının sınıf ve kitle savaşımını adım adım hayata geçirmesiyle birlikte 70’li yıllarda edilgen örgütten aktif politikaların uygulayıcısına dönüştü. 12 Ağustos 1970 yılında sendika meclisi toplantısı bunun başlangıcı oldu. MESS, 12 Mart 1971 darbesinden 12 Eylül 1980 darbesine kadar 13 genel kurul yaparak büyük kapışmanın hazırlıklarını sürdürdü.
Bu süreçte “tek tip sözleşme” politikası dahil üyeleri daha iyi temsil edecek bir yönetim yapısının oluşmasına kadar, bir dizi karar almaya başladılar. Bütün bu aldıkları kararların içinde işçilerin kıdem tazminatı ve yıllık izinlerinin artırılmasını engellemek gibi ciddi saldırılar da mevcuttu. 21 Eylül 1971’de toplanan MESS’in 12. Genel Kurulunda yapılan tüzük değişikliği ile MESS’in temsil gücü bir kademe artırıldı. Yapılan her genel kurulda işverenleri kendilerine bağlayıcı baskı yöntemlerini hissettirmeye başladılar. Emperyalistlerin yerli ortak ve sözcüleri bu şekilde kendilerini vampir iştahıyla hazırlarken; işçi sınıfı da sınıf ve kitle sendikacılığını geliştirip ücret sendikası olmaktan sıyrılıp, politik mücadeleyi öne çıkarmaya başladılar.
DİSK’in kapanması için çıkarılmak istenen 274 ve 275 sayılı kanunu kaldırmak isteyen sermayenin politik sözcüsü, hükümete karşı 15-16 haziran 1970’de uygulanan genel grev, 1 Mayıs 1976’ın yığınsal kutlanması, DGM’lerin kaldırılması için yapılan “genel yas” DİSK’in içinde bir çok sendikayla birlikte ekonominin en azgın kesimi olan metal iş kolunda T.Maden-İş sendikasının üyelerinin sınıfsal eğitimlerden geçerken aynı zamanda pratikte de yaşayarak bilinçleniyorlardı. Bütün bu karşılıklı hazırlıkların etrafında işverenin bütün yetkilerini sadece kendi kullanabilir durumda olan MESS uzlaşmaz tutumunu devam ettirip greve çıkmayı zorlayan bir tutum içindeydi.
30 Mayıs 1977 günü ilk grupta bulunan 21 işyerinde Salı günü saat 14.00’de şalterler indirildi ve fiilen grev başladı. Büyük grevin başladığı gün 8 işyerindeki grevler devam ediyordu. Büyük grevin ilk adımının atıldığı işyerleri içinde ARÇELİK (Çayırova ve Eskişehir işyerleri) SİMKO, BEBİMOT ve MESAN KOÇ Holding’e ait işyerleriydi.
PROFİLO , BOTEL ve PALMEK Profilo holding bünyesindeydi. MAN kamyon ve otobüs, SUNGURLAR kazan, HAYMAK , BORU EKLENTİ PARÇALARI, TÜBER ÇELİK, PARSAN, DEMAS, YENİ GAYRET ve TEL ÇİVİ, TERNAL BEYAZ EŞYA, BORONKAY, MEMSAN, DOĞU GALVANİZ, TÜRK telekomünikasyon endüstri işyerleri katıldı.
Sağcı basın, Nazlı Ilıcak‘ların sahibi olduğu Tercüman Gazetesi başta olmak üzere, Perinçek grubu hep birlikte grev kırıcı yayınlara devam ettiler. T. Maden-İş yönetim kurulunun almış olduğu 45 günde 1000 lira kararı işçiler tarafından Spor ve Sergi Sarayı’nda toplanarak oylandı ve kabul edildi.
Bu karar MESS yönetimini çılgına çevirdi. Onlar binlerce işçiye grev ödemesi yapınca kasasında para kalmayacak diye bekliyorlardı. (Bütün aidatları işçi ücretlerinden kesilen miktarı tek tek bildikleri için böyle bir duygu içinde olmuşlardı.) T. Maden-İş sendikası ile MESS arasındaki savaşım, salt iki örgüt arasındaki bir olgu değildir, tersine iki sınıf arasındaki uzlaşmaz savaşımının bir parçası olmuştur.
Bu grevler işçi – işveren ilişkilerinin tamamen dışındadır. İşçi – işveren ilişkilerine yabancıdır. 1977, 1978 ve 1980 MESS grevleri, o döneme kadar Türkiye’de yaşanan en kitlesel grevlerdir. Özellikle 1977 -1980 grevleri, alışılmamış biçimde ücret pazarlığının ön planda olmadığı, metal iş kolunun sınırlarını aşan, sendika ilkelerinin, sendika tezlerinin yaygın ve etkili bir biçimde tartışıldığı, toplumun bütün kesimlerini derinden sarsan , etkileyen işçi eylemleri oldu.
Bütün grev çadırlarının olduğu alanlarda politik sloganlar, yerlerini almıştı. Kalıcı sözleşme maddelerinde alınan haklar günümüz iktidarı tarafından yok edilene kadar yürürlükte kalmıştır. Örneğin, haftalık çalışma süresi önce 47.5 sonra 46.5 saate düşürülmesi gibi.
Bazı işverenler toplu sözleşmeye yanaşma eğilimi gösterdiği vakit, ham madde ve finans desteği kesilecek diyerek gözdağı veriyorlardı. Bu arada MESS – Türk-İş’ bağlı faşist Türk –Metal ile grup sözleşmesi imzalayıp, aynı örnek sözleşmeyi T. Maden-İş sendikası üyesi grevci işçilere dayatmak için hem sağcı basın yoluyla, hem mahallelerde anti–komünist çeşitli sol geçinen gruplar vasıtasıyla, grevi kırmak için büyük uğraş verdiler. Birçok grev çadırı geceleri faşistler ve Maocular tarafından saldırıya uğradı. Sendikanın öncü kadroları, fabrika komiteleri ve işyeri temsilcileri işçilerin bölünmesini engelleyerek 12 Eylül 1980 darbesine kadar grevi sağlıklı bir şekilde sürdürdüler.
Her işyerinin farklı konumu vardı. Her işyerinin işçi komitesi bu farklı konumlara göre farklı taktik uyguluyorlardı. Mesela ben Arçelik/Çayırova işyerinden örnek vereceğim; bizler MESS tarafından uyuşmazlıkla sonuçlanacak olduğu gözlemlenen toplu sözleşme görüşmelerinin ilk günlerinden itibaren aşçı kadrosunu tamamının sendika üyesi olduğu için onlarla birlikte, temsilciler yapılan yemek listesini erzak stoku yapabilecek şekilde hazırlayarak çuval çuval kuru bakliyat, pirinç ve makarna dahil bütün karkas et olmak üzere grevci işçilerin nöbet yerlerinde yemek sıkıntısı çekmemesi için önlemlerini almıştık.
Onun dışında STK ve işçiler gruplar halinde ziyarete gelip dayanışma gösteriyorlardı. İKD , İGD ve İLD’li genç yoldaşlar bizleri yalnız bırakmıyorlardı. Bir gün NASAŞ işçileri 200’lük DODGE kamyonet dolusu balık ve kızartmak için teneke teneke yağ getirmişlerdi. Grev çadırımızda bulunan sahra ocağı ile bütün E-5 üzerinde balık kızartarak ziyafet çekmiştik. O sıra arabasıyla geçmekte eşi hamile olan bir kişi, “eşim imrendi bir tane verir misiniz?” diye sorunca biz davet ettik, hem sohbet ettik, greve niçin çıktığımızı anlattık, adamcağız “uğrayıp sizi dinlemesem bu şeklini öğrenmeyecektim” diyerek kalktılar, cebindeki paranın tamamına yakınını bağış olarak bıraktılar ve aynı kişi bir hafta sonra üç arkadaşı ile tekrar ziyarete geldi. Bilhassa İKD ziyarete geleceği gün daha evvel haber verir, işçi eşleri de aynı gün grev yerinde hazır bulunurlardı. Onların kaynaşmaları daha sıcak olur grev ziyaretleri mahalle ve ev ziyaretlerine dönüşürdü. Fransız CGT işçi konfederasyonu temsilcilerinin tek tek bütün grev yapan işyerlerini ziyaret etmesi, grevci işçilere moral takviyesi oldu.
Toplu sözleşmeyi imzalamayıp lokavt ilan eden, karşılarında direngen, örgütlü metal işçilerini gören sermaye sınıfı, 22 Temmuz 1980 sabahı evinden çıkıp sendika binasındaki görevine giden T.Maden-İş sendikası genel başkanı Kemal Türkler’in katledilmesi ile provokasyon tezgahları da sökmeyince; 12 Eylül günü askeri cunta ile darbe yaptılar ve grevi ancak bu şekilde sonlandırdılar.