Dilipak: Savunduğum Başkanlık bu değildi, Maliye Bakanı Başbakan gibi oldu

"Eskiden Bakanlar Kurulu karar alıyordu, şimdi Başkan karar veriyor, bakanlar uyguluyor. Hatta bakanlıkların müsteşarı yok ama üstünde bir “Politika kurulu” olacaktı, onu da işletemedik."

Dilipak: Savunduğum Başkanlık bu değildi, Maliye Bakanı Başbakan gibi oldu

YeniAkit yazarı Abdurrahman Dilipak, “Ben Başkanlığı savundum ama, bu başkanlık başka türlü bir başkanlığa döndü. Maliye Bakanı Başbakan gibi oldu. Parayı veren her şeye karar verebilir hale gelmeye başladı.” ifadelerini kaleme aldı.

Dilipak, mevcut sistemi “Parayı veren her şeye karar verebilir hale gelmeye başladı. Politika kurulu da Politika belirlemek yerine, müşavirler kurulu gibi oldu.” ifadeleriyle eleştirdi.

Dilipak, Erdoğan’ın sıkça kullandığı ifadeleri de eleştirdi.

“Devlet-Millet el ele”! başlıklı bir yazı kaleme alan Dilipak’ın yazısından bazı bölümler şöyle:

“Yeni moda kavramlarımız var artık. Nice zamandır “Din dersi” “Din ve ahlak kültürü” olmuştur. Çünkü artık bunlar “ulusal kültür”ün birer parçası!. Ve tabii her şey gibi “Evrensel Normlar”a uygun olacaktı. Ama artık o da geçerli değil.. “Yeni normal” döneme geçerken o normlar da değişecek. Yani bir kültür olarak din algınız da yeni normale göre dönüştürülecek. Ahlak bir yandan “etik ve moral” değerler olarak ele alınıp, İlahi kökünden koparılıp, “insani” “insan merkezli”, yani “Humanist” bir zemine çekilirken “değerler eğitimi” adı ile sekülerleştiriliyordu.”

“Ama artık o “Ulusal kimlik ve kültür”ün bir parçası haline getirilmeye çalışılan din kültürü için de tarihin sonu. Şimdi bir de “Siber Vatan” çıktı. Hani diyorduk ya 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapıları değişecek diye, bu işin 22’si filan kalmadı, hepisu, hepisu!.. “Vatan” “Ulusun toprağı” idi, değil mi? Osmanlı da ulus kimliği olmadığı için vatan kavramı yoktu. Memleket, yurt, ülke vardı. Şimdi bizimkiler “Tek vatan” ülküsünden yola çıkarak, “Siber Vatan” diye bir sanal gerçeklik üretmeye çalışıyorlar. “Siber” ve “Vatan” global köyde sanal bir vatanınız olur mu bilmem ama, eski kavramlarla yeni dünyayı açıklayamazsınız.”

RABİA DİYE POLİTİK SLOGAN

“Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? “Devlet-Millet el ele”! Üzgünüm, “içi boş” bir şey bu. “Niyetiniz iyi” biliyorum ama, şuuraltınızda “Milletinden ayrılan, onun değerleri ile savaş ona yabancı bir devlet”, “devletine hainlik eden bir millet” anlayışı var. Bilinç yaralanması! Terör ve darbeler “toplumsal hafıza”yı mahvetmiş. “Tek devlet”,” tek millet”, “tek vatan”, “tek bayrak” derken de aslında sanki milleti, ülkesi, bayrağı olmayan ya da onlar olmadan bir devlet olabilir gibi bir anlayışın şuuraltı sözkonusu.. Bunu “Bizim rabiamız” diye politik bir slogana dönüştürebiliyoruz ve kimse bunun farkında varmıyor. Tıpkı “Hayatta en hakiki mürşid…” der gibi. Bir insanın hayatında en mühim bilgi, Yaratanın yaratılış gayesini açıkladığı temel kitaptaki hakikatin bilgisidir, Vehbi bilgidir, 5 duyu ile elde edilen ve kesbi olan gerçeğin bilgisi dinin dünyaya uygulanması için ihtiyaç duyulan bilgidir. Onun için detaya girmeye gerek yok ama mesela “En hakiki” olmaz. Nasıl “en sonsuz” olmazsa, “en hakiki” de olmaz. Hakikat “Hakka ait olan” ve bir şeyin doğru, mükemmel şeklini ifade eder, onun için de başına “en” eklenmez. Mürşid zaten bir şeyin hakikatine vakıf olup onu irşad yolu ile başkalarına aktaran ve onların rüşte ermesini, raşid olmasını, kemale ermesini sağlayan kişi’yi ifade eder. İşte böyle biz bazı şeylere kendimize göre bir anlam yüklüyor, onu sloganlaştırıp, tekrarlayıp duruyoruz. Hatta kutsuyoruz, ikonalaştırıyoruz. O sözlerin sahiplerini ise idolleştiriyor/putlaştırıyoruz. Bu cümle üzerinde daha fazla konuşmayalım, zülfi yâr’e dokunur. Yoksa her kelimesi üzerinde bir şeyler söylemek mümkün. Eğer “Devlet – Millet kaynaşması” gibi bir şeyden söz ediyorsanız, siz ne devleti biliyorsunuz, ne de milleti demektir. Sahi niye Devlet-Ulus kaynaşması” demiyorsunuz da, “Devlet-Millet” diyorsunuz! “Millet” dediğiniz şey “Nation” olan “Ulus” mu, yoksa “Millet-i İbrahima” daki “Millet” mi! “Devlet” derken “yönetim”i mi kasdediyorsunuz. Yoksa “kutsal bir devlet”ten mi söz ediyoruz. Ya da “Milletin kurduğu” bir yapıdan mı söz ediyoruz. Yani, şu “Yasama, Yürütme, Yargı”dan oluşan bir yapıdan mı söz ediyoruz.”

MALİYE BAKANI BAŞBAKAN GİBİ OLDU

“Mesela Erdoğan “devlet” başkanı mı, “Cumhur” başkanı mı? “Cumhur” Arapça bir kelime. “Çoğunluk” demek. Birilerinin sandığı gibi “Cumhur=Halk” değil. Onun için 6 Ok’tan biri Cumhuriyetçilik, Öteki Halkçılıktır! Cumhuriyet çoğunlukçuluk demektir. Cumhurbaşkanı derseniz çoğunluğun başkanı demektir. Ya da şöyle diyelim, çoğunluğun seçtiği başkan. Devlet Başkanı diyorsanız, bana devleti tanımlayın.. Mesela “Devlet” dediğiniz şey “Government” mi? O zaman hükümet eden, yöneten, hüküm sahibi demektir. Bizde “hükümet başkanı” demek, “Başbakan” demekti! Eskiden Bakanlar Kurulu karar alıyordu, şimdi Başkan karar veriyor, bakanlar uyguluyor. Hatta bakanlıkların müsteşarı yok ama üstünde bir “Politika kurulu” olacaktı, onu da işletemedik.”

“Ben Başkanlığı savundum ama, bu başkanlık başka türlü bir başkanlığa döndü. Maliye Bakanı Başbakan gibi oldu. Parayı veren her şeye karar verebilir hale gelmeye başladı. Politika kurulu da Politika belirlemek yerine, müşavirler kurulu gibi oldu.”