Evde kalamayanların hikayesi -2
Yalısının önünden işçiye pişkinlik üretme cüreti gösteren ucuzluğu gözümüzün önüne büyük çiviyle sabitleyelim. O pişkinlik zenginliği anlatmıyor .O pişkinlik zenginliğin bir avucun elinde nasıl da umuda ve insanlığa meydan okuduğunu anlatıyor.
Sancak Yıldız
Sendika Uzmanı
Neresinden tutsanız elinizde kalıyor bu düzen. Nereden baksanız önce çiğliği ile yüzleşiyorsunuz. İnsanı öldürmek için donanmış bir barbarlık ordusu var insanlığın karşısında. Ya barbarlığa dur demek kalıyor geriye ya da yaşamak için tutunmak gerekiyor.
Sorular burada ardı ardına insan zihnine gelmeye başlıyor.
Neye tutunacak insanoğlu?
Nasıl ayakta kalacak evde kalamayanların hikayesi?
Uzun bir tarihi, sözcükler tek bir soruya sığdırmanıza olanak vermez. Ancak sözün mucizesi müthiş bir anlatma olanağı sunar.
Cevap vermeye çalışmak bir başlangıç oluyor bu noktada. İnsanın hikayesini anlatmak omuzlarımıza biniyor. Taşıması işçilik isteyen bir serüveni koyuyor önümüze..
İnsanlık bu sorunun cevabı hep aradı,bugün de arıyor. Bazen bu cevaba duyulan ihtiyaç kendisini daha şiddetli hissettiriyor. Öyle bir eşikteyiz.
Korona gündemini yaşıyoruz uzun zamandır. Bu krizin çok yönlü boyutlarına dair sermaye bastonu satılmışlar da bir şeyler yazıyor, insanın hikayesini taşıyan devrimciler de.
Ben bu yazılanların, söylenenlerin başka bir boyutuna dikkat kesildim. En başta dedik ya; sözün mucizesi anlatma olanaklarının deryasıdır diye. Yaşamak dediğimiz birinci sıraya oturunca tüm ülkede o mucizeden başka bir şey öğreniyor insan.
Birinci taraftaki bastonlar ‘hep birlikte’ sözünü iliştiriyor her yazdığının altına. Medyalarının ekranlarını süslüyor bu söz. Çok şey düşündürür ya da sade ve doğru bir yorumlama ile geçebilirsiniz bu sözü. Ancak başka bir anlamı olduğunu düşünmeden de edemeyiz .
Burada ‘hep birlikte’ olamayacak olan ikiliği hayal dünyalarında yan yana getirme gayreti var. Bir illüzyon ortaya koymazlarsa haftalardır evde kalamayanların soracağı kısa ama bütün tarihi kucaklayan sorudan ödleri korkuyor, uykuları kaçıyor.
Ne yapmalı?.. Sorunun başından sonuna gidene kadar ortada ne patron kalır ne de iktidar bastonları.
Hepsini dümdüz edecek güçte bir kasırgadır bu soru .
Depolarda, marketlerde çalışan emekçiler evlerinde kalmak bir yana normal ücretlerini parçalı alıyor. Hayatın normale dönmesi umudunu taşıyanlar için de ciddiye alınacak olanlar gözümüzün önünde ama; hiç ciddiye alınmayacakları da unutmayalım.
Yalısının önünden işçiye pişkinlik üretme cüreti gösteren ucuzluğu gözümüzün önüne büyük çiviyle sabitleyelim.
O pişkinlik zenginliği anlatmıyor .O pişkinlik zenginliğin bir avucun elinde nasıl da umuda ve insanlığa meydan okuduğunu anlatıyor.
Meydan okusa ne olur okumasa ne; o soru insanlığın kuytuluğundan kalktı, usul usul geliyor.
Bir avuç kemirgeni de ezecek,onların bastonlarını da..