Mustafa Suphilerin yolunda
09-02-2020 10:15Anadolu’daki işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki iktidar mücadelesinde, burjuvazi önemli bir katliam yapmış, TKP’nin başkanı Suphi ve merkezi kadrolardan 14 yoldaşını katletmiştir.
Kemal Parlak
Tarihteki kimi olaylar ve süreçler kimi insanlarla özdeşleşir; Türkiye’deki sosyalist devrim yürüyüşü, komünist ütopya ise Mustafa Suphi ile anılır. Suphi bu mücadelenin mayasını bu toprakların derinliklerine bir daha sökülmemek üzere bırakmıştır. Suphi, enternasyonalisttir, yurtseverdir, sosyalist iktidarı isteyen devrimci irade ve cesarettir. Suphi örgütlü mücadeleyi ve parti disiplinini başa yazan komünist önderliktir. Biz bugün bu mirasın sahibi ve hem tarihsel hem de yarınki temsilcileriyiz. Bu miras o kadar önemli ki bugün bu tarihsel kökenle hiçbir bağı bulunmayanlar bile çeşitli semboller ve olayları örnekleyerek kendilerini bu kökenle bağlamaya zorlamaktalar.
Mustafa Suphi 1883 yılında Giresun’da doğar, ilköğrenimini Kudüs ve Şam’da, liseyi Erzurum’da okuduktan sonra, 1905’ te İstanbul’da hukuk mektebinden mezun olur. Sonra Fransa’ya gider. Bu dönemde İttihat ve Terakki’ye katılır, 1908 yılında İstanbul’a döner, çeşitli okullarda dersler verir ve kimiz gazetelerde yazılar yazar. 1911 yılındaki İttihat ve Terakki Kongresi’ne delege olarak katılır ve aynı yıl İttihatçılarla yollarını ayırır. Milli Meşrutiyet Fırkası’nın kurucuları arasında yer alır. 1913 yılında muhaliflere yönelik başlatılan sürgün politikasından Suphi de nasibini alır ve Sinop’a sürgün edilir. 1914’de bir grup arkadaşı ile birlikte bir tekne ile Rusya’ya kaçar. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasında sonra Rusya içlerine doğru sürgüne gönderilir ve Bolşeviklerle tanışır, esir Türkler içerisinde örgütlenmeye başlar.
Bu süreci Suphi’nin kendisi TKP’nin kuruluş kongresinde uzun bir konuşmayla anlatır. 1915 yılında itibaren Rusya’da sürgünde bulunan Türkler ve Rusya sınırları içerisinde yaşayan Müslüman kökenliler içerisinde Bolşevik örgütlenmelere başlar. 1917 ikili iktidar döneminde çalışmalarını şehir merkezlerine de taşıyıp devrim propagandasını yoğunlaştırır. Suphi bu örgütlenmeleri 4 cephe olarak anlatır; İdil ve Ural, Kırım, Türkistan ve Azerbaycan. Yoğun propaganda faaliyetleri ile örgütlenme çalışmaları yürütür, iç savaşın başlamasıyla silahlı birlikler oluşturur bu birlikler kimi cephelerde önemli başarılar elde eder. 1918 Stalin’in sorumluluğundaki Halklar Komiserliği’ne bağlı Müslüman Halklar Komitesi’nde görev alır. Sultan Galiyev’le çalışır ve Müslüman Halklar Propaganda Ve Yayın Şubesi sorumluluğunu üstlenir. 1918 yılının ilk aylarında Yeni Dünya Gazetesi’ni çıkartmaya başlar ve yüz binlerce baskısı yapılır. Gazete Rusya’daki Türklerin yanı sıra cephedeki Osmanlı askerlerine ve Rusya’da Türkiye’ye gelen kayıklarla hem Anadolu’ya hem de İstanbul’a gönderilir.
22 – 25 Temmuz 1918’de Moskova’da yapılan Türk Sol Sosyalistleri Konferansı’ndan sonra, Türk Komünistleri Teşkilatı kurulur ve Suphi merkezi heyet başkanlığını üstlenir. Türk Komünist Teşkilatı 1919 yılının Mart ayında 3. Enternasyonal’in kuruluşunda bulunmuş ve temsil edilmiştir, 2. Kongresi’nde de iki delege ile temsil edilmiştir. TKP’nin kuruluş kongresinde Suphi’nin Türk Komünistleri Teşkilatı ibra konuşmasında, örgütlenme çalışmalarını anlatır, Anadolu’daki ve İstanbul’daki örgütlenme çalışmalarını ve sorumlularını söyler; İstanbul, Trabzon, Zonguldak, Bayburt, Ereğli, Erzurum, Sivas, Karadeniz sahilleri, Nahcivan, Kafkasya, Bakü. Konuşmasında Anadolu’daki örgütlenmelerinde söz eder. Türk Komünistleri Teşkilatı ve Suphi, Doğu Halkları Kongresi’nin toplanmasında aktif görev üstlenirler ve yüz civarında delege ile katılırlar.
Mustafa Suphi, 10 – 16 Eylül 1920 tarihlerinde yedi gün süren Türkiye Komünist Teşkilatları’nın 1. Kongresi’ni toplamasına öncülük eder ve bu kongrede TKP kurulur. Kongre, Moskova’daki 3. Enternasyonal, Bakü’deki Doğu Halkları Kongresi hemen sonrasında ve Anadolu’daki ulusal kurtuluş mücadelesinin devam ettiği bir dönemde toplanır. Kongre belgelerinde yer alan yapılan konuşmalarda ve alınan kararlarda, Sovyet devrimi, enternasyonalizm, doğu halkları ve en çokta ulusal kurtuluş mücadelesinin etkisini görüyoruz. Kongre’de Anadolu’daki emperyalizme karşı verilen kurtuluş mücadelesinin önemine vurgu yapıp bunun sosyalizmle taçlanmasını gerektiğini ve burada kendilerine görev çıkarırlar. Suphi, açılış konuşmasında buraya dikkat çeker ve bunun mümkün olduğunu söyler “…Türkiye’deki son vak’aları tetkik etseniz, gelen arkadaşları dinleseniz, fırkamıza gönderilen mektupları görseniz, memleketimizde son ümidin Bolşevizm’de olduğu kanaatini anlarsınız…”. Kongre emperyalizme karşı verilen mücadelenin önemine sürekli vurgu yaparken, aynı zamanda bunun sosyalizmle taçlanması gerektiğini ve bunun halk içerisinde kabul göreceğini aynı zamanda bunun olanaklı olduğunu ve bunun bütün doğu halklarının kurtuluşu olacağını, öncülüğünün artık TKP’de olduğunu vurgular.
Kongrede birçok başlık tartışılıp karara bağlanır. Parti program ve tüzüğünün yanı sıra, Ahval-i Hazıra ve Anadolu’nun Vaziyet Hazırası, emperyalizm, müstemleke meselesi, milliyetler, kadın sorunu, kooperatifçilik, İşçi dernekleri, köylülük sorunu, enternasyonalizm gibi başlıklar kongrede ele alınıp kararlar alınır.
Emperyalizme karşı mücadeleye sürekli vurgu yapılır ve Anadolu’da verilen kurtuluş savaşının kazanılmasının ne kadar önemli olduğu, bu savaşın kazanılması halinde Dünya halklarına ilham olacağı söylenir. Kurtuluş savaşının içinde gelen komünistler bilgi verirler ve savaşa katılmak için yeni bir alay kurulmasında karar verilir.
Kongrenin merkezinde duran gündem ise Anadolu’daki milli mücadelenin sosyalist iktidarla tamamlanmasıdır. Ahval-i Hazıra ve Anadolu’daki vaziyeti hakkındaki görüşmelerden sonra önemli kararlar alındı; bu kararların beşincisi ise şudur: “Türkiye Komünist Fırkası bir taraftan Türkiye’de Emperyalizme karşı olan bu hareketin derinleşmesine yardım etmekle beraber, diğer taraftan rençber, işçi halkın asıl maksadı ve son emeli olan çalışanların hâkimiyetini elde etmek esaslarını hazırlamak için bezl-i mesai edecektir.” Bu karar, Suphi’nin ve kongrenin asıl amacının Türkiye’de sosyalist iktidarı kurmak olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Kuruluş kongresinden hemen sonra toplanan Merkez Komitesi’nde yapılan uzun görüşmeler sonrasında, sosyalist iktidar mücadelesini tamamlamak için Anadolu’ya gitme kararı alınır. Kimi yoldaşların itirazlarına rağmen özellikle Anadolu’dan gelen bilgiler ışığında gidilmeye karar verilir. Mustafa Suphi ve merkezi heyet 28 Aralıkta Kars’tan Anadolu’ya girer, Kazım Karabekir’in önceden haberi vardır ve heyet törenle karşılanır. Heyet Kars’tan Erzurum’a geçerken, Karabekir Erzurum’daki kimi isimlere telgraf gönderir, gelenlerin komünist olduğunu, din ve namusun elden gideceğini söyler. Heyet Erzurum’a geldiğinde gerici bir ayaklanma ile karşılaşır, bunun üzerine jandarma nezaretinde heyet Maçka üzerinde Trabzon’a yönlendirilir, burada deniz yolu ile İnebolu üzerinde Ankara’ya gidilmesi tavsiye edilir. Suphi ve arkadaşları Trabzon’a girdiklerinde çeteci Yahya ve etrafındakiler aracılığı ile doğrudan limana yönlendirilirler. Suphi ve yoldaşları kayıklara bindirilir deniz açıldıktan sonra da Yahya liderliğindeki silahlı çete peşlerinden gidip 28 Ocak gecesi Karadeniz’de öldürülürler.
Anadolu’daki işçi sınıfı ve burjuvazi arasındaki iktidar mücadelesinde, burjuvazi önemli bir katliam yapmış, TKP’nin başkanı Suphi ve merkezi kadrolardan 14 yoldaşını katletmiştir. Suphi ve yoldaşlarının başlattığı iktidar mücadelesi ise bu topraklarda önemli bir kök salmış ve bugün ardılı olan bizler tarafında sürdürülmektedir.