Nazal ilişkiler

Salgın günlerinde, canı burnunda sağlık çalışanları ile burnundan soluyan esnafın arasına sıkışan AKP iktidarı, çakma modernliğin hazzını yaşayan öz çocuklarını kollayıp şımartmaktan vazgeçemiyor.

Ünlü yazar Molière, Kibarlık Budalası adlı oyununda varlıklı bir cahilin aristokratlara öykünürken düştüğü gülünç durumları hicveder. Soylular sınıfının yaşam biçimine özenen yeni zenginler, halk arasında sonradan görme olarak adlandırılır. Aristokrat geleneğe ya da burjuva kültürüne özgü tüketim kalıplarını sahiplenen türedi zenginler, unvan ve görgü satın alamadıkları için aşağılık komplekslerini gösteriş yaparak yenmeye çalışırlar. Kökensiz zenginliğin en belirgin göstergesi olan abartılı tüketim, parayı ve şöhreti başat değer yargısı olarak benimseyenlerin toplumsal saygınlık ve hayranlık kazanma isteminin bir sonucudur.

Çok partili sistemimizde ilk kez AKP döneminde tanık olduğumuz Cumhurbaşkanı’na ait kışlık, yazlık saraylar, özel uçaklar, lüks araç konvoyları, ‘itibardan tasarruf olmaz’ söylemiyle makulleştirilip savunuluyor! Ortadoğu hanedanlarının Batı taklidi çarpık modernliğine özenen Saray Rejimi’nde şatafat, itibarın ana kaynağı olarak görülüyor. Aynı anlayışın, suyun başında oturan tüm atanmışlar tarafından da benimsendiği anlaşılıyor. Bir çoğu Sayıştay raporlarına da yansıyan valilerin, belediye başkanlarının, rektörlerin lüks harcamaları, kurumlar borç batağında olsa bile itibardan tasarruf edilmediğini kanıtlıyor.

AKP Genel Merkezi’nde büro elemanı olarak çalıştığı söylenen bir gencin sosyal medyaya sızdırılan skandal görüntüleri de ‘at, sahibine göre kişner’ atasözünü doğrular niteliktedir. 17-25 Aralık sürecindeki gibi muhtemelen yine güç odaklarının çıkar kavgası sonucu ortaya dökülen kirli çamaşırlar, farklı boyutlarıyla ülkenin ne hale getirildiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ne ki gerçek kavganın, İŞKUR önünde burnunu çeken çaresiz gençlerle lüks arabada burnuna çeken gençler arasında olduğunu artık herkesin anlaması gerekiyor.

Kutlu dava masalı

AKP’li gencin kendi sosyal medya hesabından gururla paylaştığı sefahat dozu yüksek  fotoğraflarına bakıldığında, burundan çekilen tozun, tatlı hayatın minik bir keyif sosu olduğu anlaşılıyor! İşte bu yüzden yoksulluk, dışlanmışlık gibi olumsuz toplumsal  etkilerle uyuşturucu tacirlerinin tuzağına düşmüş olan varoşlardaki gariban gençleri, varlıklı AKP’li gençlerden ayırmak gerekiyor. Farklı psikolojik itkilerle uyuşturucu kullanan sosyal kesimleri, aynı merhamet terazisinde tartmak haksızlık olur. Tiner, bonzai gibi ucuz sentetik maddeleri kullananlarla esrar, kokain tarzı pahalı uyuşturucuları kullananlar arasındaki sınıfsal uçurumu gözardı edemeyiz.  Bu uçurumu normal gören Diyanet İşleri Başkanı’nın “Peygamber efendimiz yemeği sulu yaptırır ve bol bol ekmek bandırırdı” tarzı fetvalarıyla yoksulluğun yönetilmesinde iktidara destek olması ibret vericidir. Dünyevi zevklerden arınarak mütevazı bir yaşam sürmeye tenezzül bile etmeyenlerin, kutlu dava masalıyla yoksul halkı kanaat etmeye zorlaması kabul edilemez!

Dini referansları kullanarak yıllardır halka parmak sallayan siyasal iktidarın, öz çocuklarına söz geçiremediği bu skandal sayesinde anlaşılmış oldu. Marketlerde satılan alkollü sıvıları kastederek Cuma hutbelerinde, “içki, kötülüğün zehirli arkadaşıdır” diye mesaj veren partili Diyanet İşleri Başkanlığı, yasa dışı yollardan edinilmiş kuru tozla yakalananlara ses çıkaramadı. İktidar, Gezi Direnişi’ni karalamak için yıllardır ısıtıp ısıtıp öne sürdüğü “Cami’de bira içtiler” savını kanıtlayacak hiçbir görüntü bulamazken AKP’li gencin burnuna kokain çektiği video, kaderin bir cilvesi olarak tüm medyada viral oldu. Böylece iktidarın yalanlarına ortaklık etmediği için sürgün yiyen Dolmabahçe Camii imamının ahı da yerde kalmadı!

Saadet zinciri

Pudra şekeri yalanından dönerek gerçeği itiraf etmek zorunda kalan AKP’li genç, uyuşturucu kullanma suçunun yanı sıra fotoğraflarla kanıtlanan şatafatlı hayatıyla da şüpheleri üzerine çekti. Burnumuza kötü kokular gelse de hiçbir ‘bağımsız’ mahkeme, konuya bu yönüyle el atma cüreti gösteremiyor. Yasa tanımazlığın sağladığı serbestlikten yararlanmayı kendine hak olarak gören siyasal iktidar, hızlı gündem değiştirme becerisiyle hemen her rezaletin üzerini kapatıveriyor. Bu skandal da tıpkı öncekiler gibi aile içi mesele diye küçültülerek deşifre olan gencin ev hapsiyle geçiştirilecek. Ödülü andıran sözde cezanın, saadet zincirinin açığa çıkıp iktidarın azrail ile burun buruna gelmesini önlemek için verilmiş bir sus payı olduğu anlaşılıyor. Kendisiyle bağlantısı olduğu ortaya çıkan AKP milletvekili ise genci affetmeleri için partisine oy verenlerden pişkince helâllik isteyebiliyor. Laik bir anayasal düzende suçu ve suçluyu kendi seçmeninden helâllik alarak aklamaya çalışan çağ dışı zihniyet, partisine oy vermeyen ülkedeki çoğunluğu da yok sayıyor. Oy kaybetmemek için her şeyi göze alan pinokyolar, onca skandala rağmen burunlarının dikine gitmekten vazgeçmiyor.

Salgın günlerinde, canı burnunda sağlık çalışanları ile burnundan soluyan esnafın arasına sıkışan AKP iktidarı, çakma modernliğin hazzını yaşayan öz çocuklarını kollayıp şımartmaktan vazgeçemiyor. Ülkede sayıları gitgide artan her bir üvey çocuğun ise anasından emdiği süt burnundan geliyor!

Ramazan ayını dört gözle bekleyen şöhretli din alimlerine yöneltilecek tuhaf sorulara bu yıl bir yenisi daha eklenirse sakın şaşırmayın: “Hocam, burnumuza pudra şekeri çekmek orucu bozar mı?”

Yazarın Diğer Yazıları
İklim adaleti 19 Nisan 2024
Tinsel yolculuklar 22 Mart 2024