Röportaj: Boğaziçi Üniversitesi atanmış rektör Melih Bulu’yu kabul etmiyor!

Dün akşam yapılan atamayla Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak eski AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu'nun getirilmesine ilişkin tepkiler sürüyor.

Röportaj: Boğaziçi Üniversitesi atanmış rektör Melih Bulu’yu kabul etmiyor!

Dün akşam yapılan atamayla Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak eski AKP milletvekili aday adayı Melih Bulu getirildi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri atılan bu adıma karşı tepkilerini dile getiriyorlar. Bizler de Manifesto olarak Boğaziçi Üniversitesi’nden iki öğrenci ile bu süreci değerlendirdik.

“GENÇLİĞİ KAPSAYAMAMA AKP’YE BU ADIMLARI ATTIRIYOR”

Merhaba, Boğaziçi Üniversitesi’ne dün gece aniden bir rektör ataması gerçekleştirildi, bu konu hakkında öğrenciler ne düşünüyor?

F.T.: Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör atanması bizim için ne yazık ki bir ilk değil. AKP’li yeni kayyum Rektör Melih Bulu’dan önce, 2016-2020 yılları arasında üniversitemizde yine iktidar eliyle atanmış Prof. Dr. Mehmed Özkan rektörlüğü sürüyordu.

Akademinin gericileştirilmesinin, müfredatlarımızdan çıkarılan konuların, KHK’ler ile ilerici akademisyenlerimizin ellerinden eğitim verme haklarının alınmasına kadar bütün bu yaşananların bilincindeydik. Üniversiteli öğrenci gençlik olarak aniden yapılan bu atamayı kabul etmiyoruz. Öğrencilerine yüz çeviren, onların sorunlarını dile getirmelerine ‘bahane’ damgası vuran bir kayyum rektörden sonra yeniden ve yeniden üniversitemize yapılan bu müdahaleyi, kayyum rektör Melih Bulu’yu kabul etmiyoruz.

C.Y.: AKP’nin üniversitelere yönelik çeşitli hamleleri var. Bunlara çok tarihsel bakıp irdeleyebiliriz fakat kabaca şöyle özetleyebiliriz. AKP’nin kendi ideolojisi çerçevesinde üniversitelerin tasarlanması. Tabii bu sürecin liseler ile bağını da kurmamız gerekecektir. Gençlikle bir türlü barışamamış 19 yıllık bir iktidar var ve eğitim sisteminin içeriğinin değiştirilmesini bir koz olarak kullanıyor. Fakat yine de hala gençlikle barışabilmiş değil. Üniversitelere yapılan rektör atamalarında da AKP’nin gençliği kapsayamamasının ve kapsamaya çalışmasının bir sonucu olarak görebiliriz. Üniversitemize atanan rektör zaten açıkça AKP’li, parti teşkilatlarında çalışmış, milletvekilliği aday adaylığı yapmış… Şimdi de Boğaziçi Üniversitesi’ne rektörlük yapacak. Konunun Melih Bulu’nun akademik kariyerinin bu iş için ne kadar uygun olduğu kısmını bir tarafa bırakıyorum. Bu atama ile AKP kapsayamadığı, gericileştiremediği her alanda devlet gücünü kullanarak bir zor kullanıyor aslında. Bunu önceki rektör atamalarından gördük. ODTÜ, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi vb. atanan rektörler bir dizi öğrenci düşmanı politikalar izledi. Melih Bulu’nun atanmasıyla da Boğaziçi Üniversitesinde değişikliler planlanıyordur mutlaka. ODTÜ’de evrim paneli yasaklandı, İstanbul Üniversitesi bölündü, yemekhanesine inanılmaz zamlar yapıldı. Bu atamanın da öğrencilere yönelik kötü yansımaları olacağından, tamamen karşısında duruyoruz.

“ÖNCEKİ ATAMALAR OKULUMUZA VE ÖĞRENCİLERE MÜDAHALEYİ İŞARET EDİYOR”

Yapılan atama ilerleyen dönemlerde üniversitede nasıl değişikliklere yol açabilir?

C.Y.: Az önce söylediklerimden devam edeyim. AKP’nin ideolojik olarak karşısında durduğu her şeyi yasaklama ihtimali vardır. Bu atamayla birlikte, kesinlikle öncesinde yoktu demiyorum yine atanmış bir rektörümüz vardı, piyasacılık daha hâkim olacak, gerici politikalar, şenlik yasaklamalar, öğrencilerin düşünce özgürlüklerini kısıtlamalar giderek artacak. Tabii şunu da söylemeliyiz; okulda gerici örgütlenmeler artacak.

F.T.: Bildiğiniz gibi eğitim verilen kurumlar eğitilenler ile var olurlar. Bir kurum, içerisinde barındırdığı organların isteklerine yüz çevirmiş, faaliyetlerine uzak, kültüründen bihaber olursa o kurum düzgün işleyemez.

İlerleyen dönemlerde yaşanabilecek olayları tahmin ederken geçmişimize dönüp bakmamız gerekir. Daha önce AKP’nin atadığı rektörler Evrim panelini yasakladılar, öğrencilerin okullarında gelenekselleşmiş şenliklerinin yapılmasını yasakladılar, öğrencilerin kampüs hayatına müdahalelerde bulundular. Okul arazisinde yüzlerce ağacın kesilmesine sebep olup sonra adeta alay edercesine ‘Bu kadar geniş olacağını bilmiyordum.’ dediler.

Prof. Dr. Mehmed Özkan’ın rektörlük döneminde Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak bizler, okulun akademik takviminin iyileştirilmesi hakkında talep ettiğimiz unsurları belirttikten sonra bu isteklerimizin bahane oluşu ithamında bulunuldu. Taleplerimizin karşılanamaz olmadığının farkında olmamızın yanı sıra, eğer isteklerimiz yerine getirilemeyecekse bunun dönütünü daha uygun bir dille ve isteklerimizin incelendiğinden emin olacağımız bir şekilde almalıydık.

Nesnel koşullarımızı değerlendirerek ve daha önceki deneyimimizden de yola çıkarak atanan rektörün üniversitemizde yerinin olmadığını söylemek isteriz.

“SİYASETSİZ ÜNİVERSİTE BÜYÜK BİR TUZAKTIR, BU TUZAK AKP VE KAPİTALİZM TARAFINDAN KURULMUŞTUR”

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

C.Y.: Eklenecek çok şey var tabi ki ama son olarak Boğaziçi öğrencileri bu süreci düz bir şekilde okumamalıdır. Atılan adım aslında bir işarettir. Bu ve bunun getirdiği saldırılara karşı öğrenciler birlik olmalı, sorunlara ve haksızlıklara karşı tepkilerini açık ve net bir şekilde birlik olarak ortaya koymalılardır.

F.T.: Bizler, ülkenin yarınlarını inşa edecek olan ilerici gençler olarak akademinin yönetici unsurlarının daima bilimden, aydınlanmadan gençliğin ve toplumun çıkarını gözeten isimlerden oluşması gerektiğini biliyor; bu konudaki ısrarımızdan asla vazgeçmiyoruz.

Buradan bir şeyi ayrıca belirtmek istiyoruz. Bu atama üzerinden “siyaset üniversitelere girmesin” diyenler açıkça AKP’nin ekmeğine yağ sürmektedir. Bu düşünce gençliği sorunlara boğan kapitalizmin yarattığı bir düşüncedir. Üniversiteler siyasallaşmalıdır, önemli olan ise bunun içeriğidir. Hangi siyasetin etkin kılındığıdır, savunulan düşüncenin ve atılan adımların kimin çıkarına olduğudur. Hiçbir arkadaşımız bu tuzağa düşmemelidir. Bu büyük bir tuzaktır ve karşıya alınmalıdır. Üniversiteler eşitlik, özgürlük ve aydınlanmanın merkezi kılınmalı, piyasacılığı, gericiliği, bireyselliği aşılayan her türlü düşünce ile büyük bir hesaplaşmaya girilmelidir. Kurtuluşumuz siyasetsizlikten değil, doğru siyasetten geçmektedir. Biz bunu savunuyoruz ve geri durmaya da niyetimiz bulunmuyor.