Moskova izlenimlerim

Kuşkusuz Ukrayna’da Neonaziler var ve bunlar Ruslara ve komünistlere Ukrofaşist Zelenski rejimi desteğinde zulmediyorlar. Ancak kendi içinde komünistlere zulmeden ve dinci gericiliği destekleyen bir rejimin Ukrayna’da ilerici rol oynayacağına inanmak kolay değil.

Moskova’ya en son 2012 yılında gitmiştim. Tarihçi olarak Osmanlı ve Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri üzerinde çalıştığım için sık sık Rusya arşivlerine gitmem gerekiyor. Ancak Moskova pahalı bir şehir, gitmek ve kalmak kolay değil. 2016 yılında AKP dinci faşizminin KHK zulmüne uğradım, AKP militanı rektörün iftirasıyla FETÖ üyeliğiyle suçlandım ve Tunceli başsavcılığı dört yıl süren soruşturmadan sonra takipsizlik kararı verdi. Bu arada 20 Ağustos 2020’ye dek pasaportumu gasp ettiler, ülkede çalıştırmadıkları gibi yurt dışına çıkmama da engel oldular. OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu denen oyalama komisyonu beni de beş yıl oyaladıktan sonra başvurumu reddetti. Barış için akademisyenler bildirisini imzaladığım için “terör örgütleriyle” irtibatlıymışım. Yani benim için KHK zulmü devam ediyor. Tek suçum bu imza idiyse beş yıl boyunca karar vermek için niye beklettiniz? FETÖ iftirasını neden attınız? Neyse, bu soruların yanıtını ve Fethullah’ın yardakçılarının kimler olduğunu herkes biliyor, ben daha fazla kendimi anlatmadan Moskova’ya döneyim.

Burada, başka yerlerde ve Twitter üzerinden oligarşik Rusya hakkında çok sayıda yazı ve paylaşımım oldu. Türkiye solundaki bazı kişilerin bir ölçüdeki Putin sempatisine hiçbir zaman kapılmadım. İçeride komünistlere göz açtırmayan, sadece Marx’ın kitaplarını okuyanları bile teröristlikle suçlayıp hapse atan, oligarşiyle mücadele ediyormuş gibi yapıp dolar milyarderlerinin sayısını son on yılda yüzün üzerine çıkaran, “SSCB galoştan başka bir şey ihraç etmiyordu” diye düpedüz gerçek dışı propaganda yapan oligarşik rejime veya onun vitrininde  sözde  komünist muhalefet rolünü oynayan Ortodoks Rus milliyetçi partisi KPRF’ye (Gennadi Züganov’un partisine) hiçbir sosyalistin sempati duyması mümkün değildir. Rusya’da komünistler KPRF’nin bütün sahteliğine rağmen oyların %40’ını aldığını ancak oligarşik dikta rejiminin seçim evrakını değiştirerek KPRF’ye %10-15 arasında bir oyu uygun gördüğünü düşünüyorlar.

Ukrayna’daki savaşın izlerini Moskova’da görmek pek mümkün değil. Sanki savaş yokmuş gibi hayatın akışı devam ediyor. Zaten savaşa savaş demek bile suç, özel operasyon diyeceksiniz. Moskova eskiden de pahalı bir şehirdi ancak şimdi fiyatlar iyice yükselmiş. Restoran ve kafelerde yemek yemek veya kahve içmek çok pahalı. İki kişi içkili bir yemekte ortalama bir akademisyen maaşını yiyebilir. Oligarşik rejim akademisyenlere çok düşük maaşlar vererek onları adeta rüşvet almaya veya birden çok üniversitede ders verip bütün zamanını derse harcamaya zorluyor. Akademisyenlerin üniversite dışında bir etkinliğe zamanı kalmaması için mahsus birtakım gereksiz bürokratik raporlamalar da getirmişler. Pahalılığa karşın restoranlar ve kafeler boş değil. Bu lüks kafe ve restoranların çevresinde Ferrari ve Maybach gibi lüks otomobilleri ve Rusya’nın yeni kapitalist sınıfını görmek mümkün. Moskova piyasası birçok Türk’e veya Kürt’e de zenginleşme olanakları sunmuş. Türk restoranındaki otuzlu yaşlardaki erkek garson bile, burada on yılda ev, daça ve araba sahibi olduğunu söylüyor. Rusya’nın zenginliğinin büyük kısmı Moskova’ya aktığı için merkezde yoksulluğu görmek mümkün değil. Ancak Moskova’nın biraz dışına çıkınca görmeye başlıyorsunuz.

Savaş ve barış konuları her zaman siyasi partileri ortadan ikiye böler, bu kez de öyle oldu. Rusya’da hem oligarşi cephesinde hem de sol içinde Ukrayna’daki “özel operasyona” karşı olanlar ve destekleyenler ikiye bölünmüş durumda. Görüştüğüm akademisyenlerin ve komünistlerin çoğu savaşa karşıydı. Kuşkusuz Ukrayna’da Neonaziler var ve bunlar Ruslara ve komünistlere Ukrofaşist Zelenski rejimi desteğinde zulmediyorlar. Ancak kendi içinde komünistlere zulmeden ve dinci gericiliği destekleyen bir rejimin Ukrayna’da ilerici rol oynayacağına inanmak kolay değil. Ayrıca savaş yalnızca Neonazilerle değil, Ukrayna halkının içinden gelen Ukrayna ordusu ile oluyor ve halkların oligarşinin çıkarları için savaştırılmalarına sosyalistlerin elbette karşı olması gerekiyor. Bu savaş, aynı zamanda, uzun zamandır var olma sebebi sorgulanan NATO’ya aradığı bahaneyi verdi.

Eski Sovyet ülkelerinde taksicilerle sohbet etmeyi severim. Çünkü taksiciler yaşamın her alanından çıkabiliyor, fabrika müdürüne bile rastlamak mümkün oluyordu. Ancak Rusya’da artık ruhsatsız taksicilik yapılamıyor ve taksi piyasasını oligarşik çetenin üyesi Yandex ele geçirmiş. Sokakta dolaşan her yüz taksiden kabaca doksan kadarı Yandex etiketli, az bir miktar da Uber var. Yandex taksi sürücülerinin büyük çoğunluğu da Moskova dışından, Orta Asya ve Kafkasya’dan gelenler. Bunlardan ikisi İslamcı çıktı. Rusya’da Ortodoksi ve Orta Asya ve Dağıstan’da İslamcılık artmış durumda. Bütün dinler egemen sınıfın baskı ve sömürüsünü gizleyip ezilenleri sahte bir cennet ile avutan en güçlü ideolojik silah oldukları için hırsız oligarşinin vazgeçilmez müttefiği durumundalar. Bizdeki İslamcı ecdatçıların müstebit Sultan 2. Abdülhamit’e sarılmaları gibi Rusya’nın Ortodoks ecdatçıları da Rusya İmparatorluğunun kurucusu olan Büyük Petro’ya sarılıyorlar. Tren garlarında Petro’nun resimleri ve büstleri var. Petro’nun yaklaşan 350. doğum günü (9 Haziran) şerefine Rusya federal arşivleri müdürlüğü bir sergi açmıştı, meraktan gittim, gezdim. Açıktan imparatorluğu övüyordu sergi.

Kızıl Meydan’da kitap festivali vardı, gittim gezdim, kitaplar aldım. Rusya’nın resmi emperyal eğilimli tarih kurumu RVİO’nun üyesi, TV programcısı ve popülist tarihçisi Armen Gasparyan bekleneceği üzere “özel operasyonu” övdü. Gasparyan’ı dinlemeye yüz kadar insan gelmişti ama ona göre bu görülmemiş bir kalabalıktı. Gasparyan kendisini tarihçi değil “soykırımın ideologu” olarak niteledi ancak neyi kastettiği açık değildi. Şimdiki veya 1940’lardaki Ukrayna’da Rusların uğradığı soykırımdan mı söz ediyordu acaba?

Moskova Devlet Üniversitesinden (MGU) Prof. Oleg Airapetov’un davetiyle MGU tarih bölümünde lisansüstü öğrencilerine ve öğretim üyelerine kendi araştırmalarım üzerine Rusça bir ders verdim. Rusyalı tarihçilerle sohbet etmekten zevk aldım. Rusya arşivlerine girmek de benim için kolay oldu (belki de eskiden beri buralarda çalıştığım için) ancak Rusya arşivlerinde eskiden olduğu gibi belgelerden kopya almak hala çok pahalı. Moskova’da RVİO’nun açtığı yeni bir müzeyi gezdim, askeri tarihçilerin görmesi gereken bir müze: Askeri üniformalar müzesi (Muzey voennoy formı). Ortaçağdan günümüze dek Rusya’nın bütün asker tipleri ve üniformaları çok başarılı cansız mankenler ve kostümlerle sergilenmiş.

Rusya’dan yine çok sayıda kitapla döndüm. Aldığım kitaplar arasında tarihçi Yevgeni Spitsın’dan Brejnevci Parti, Yuriy Jukov’dan Zinovyev biyografisi, Molotov’dan MK’ye Mektuplar, Rusya Solcu Tarihçiler ve Soysal Bilimciler Kulübü KLİO’nun başkanı Aleksandr Kolpakidi’den Çe Guevara üzerine bir kitap ve Troçki ve öteki muhaliflerin öldürülmeleri hakkında bir kitap, Oleg Airapetov’dan Sovyet Rusya ve SSCB’nin dış politikası hakkında bir kitap, 1991’deki GKÇP başkanı Gennadi Yanayev’in anıları ve Sergey Kara-Murza’dan yeni ortaçağ üzerine bir kitap da var. KLİO üyesi Vladimir Korneev bana kitaplarını hediye etti. Stalin’in toplu eserlerinin 19 ciltlik yeni bir baskısı çıkmış, birinci ve 19. ciltlerini aldım. 19. ciltte Mehmet Emin Resulzade’nin Stalin’e 1 Ocak 1923 tarihli ilginç bir mektubu var, acaba şimdiye dek Türkçesi yayımlandı mı merak ettim, araştıracağım.

Moskova’dan İstanbul’a dönüşte uçakta yanımda oturan kırklı yaşlarda iki Rus bankacı ile sohbet ettim. Bunlar SSCB sonrasında üniversite eğitimi alan yeni kuşaktan. Gerçekten okumuşlar mı yoksa birçok insan gibi üniversite diplomasını satın almışlar mı belli değil. Biri ekonomistim diyor ama Marx’tan tek satır okumamış. Bolşeviklerden önce Rusya’nın dünya ekonomisi içindeki payı %10 idi şimdi %2 diyor. Dedim neden SSCB zamanı ile karşılaştırmıyorsunuz? SSCB, ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisiydi. Ruslara karşı SSCB’yi savunmak durumunda kaldım. Adam açıkça bir miktar yolsuzluk (korruptsiya) gereklidir bile dedi!