Reklam
Kategoriler: Köşe Yazıları

Türkiye sermayesinin “molla rejimi”

Reklam

Amasra’da yaşanan madenci katliamı, bir kez daha AKP’nin 20 yıllık iktidarını sorgulatmak durumundadır. Üç büyük madenci katliamı, “kader, fıtrat” kavramlarıyla açıklanacak bir mesele olmadığı gibi, “kaza” kavramıyla da tek başına izah edilemez. Özellikle Sayıştay Raporu’nda yer alan Amasra’daki madende yaşanan iş kazalarının uzun listesi, ölümlü kaza olmadığı için gündeme gelmese de, meselenin münferit olmadığını, olayın sadece ihmallerin yol açtığı bir kazayla geçiştirilemeyeceğini gösteriyor.

Birincisi, dünyanın birçok yerinde işletilen madenler var ve ölümler yaşanmıyor. Ama Türkiye’de ölümler bitmiyor!

İkincisi, bugün özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki bilimsel/teknik gelişmeler önemli bir noktaya gelmiş bulunuyor!

Bütün bunlara rağmen, 41 madenciye mezar olan Amasra Madenci Katliamı’nın ‘neden’ yaşandığının sorusu yanıtlanmak zorunda. Gerek Soma ve Ermenek’te gerekse Amasra’da yaşanan işçi cinayetlerinin altındaki temel olgu artık yüksek sesle dillendirilmelidir: Sermayenin kar hırsı!

Sosyolojik bir çalışma, 20 yıllık AKP iktidarının sınıfsal karakterini, siyasal olarak kimin çıkarlarını savunduğunu fazlasıyla gösteriyor. Son 20 yılda, iş kazalarında ölen işçi sayısı yaklaşık 30 bin. Yani ortalama her yıl 1500 insan çalışırken ölüyor! Yaşamak için çalışmak, çalışırken ölmek gibi imkânsız bir denklem ülke emekçilerimizin kaderi haline gelmiş bulunuyor!

Kaderin, dini bir kavram olduğu açık. Tıpkı şehitlik gibi. Her ikisinin nasıl bir manipülasyon ve kılıf işlevi gördüğünü, AKP’nin elinde dinin nasıl oyuncak haline getirildiğini somut olarak gördük. Bizim “emekçilerin kaderi” dediğimiz ise sermaye düzeni yıkılmadan emekçilerin kaderinin sömürü, yoksulluk ve ölümden başka bir şey olmadığıdır. AKP, kader ve şehitlik kavramlarıyla, yarattıkları düzeni aklamaya girişiyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Aktay’ın bile söylemek zorunda kaldığı “kimse sorumluluğu Allah’a havale etmesin” sözü yeterince açıklayıcı. AKP Genel Başkanı Erdoğan, “madencilerin kaderinde ölüm var” diyerek, “sorumluluğu Allah’a havale ederek”  işin içinden çıkıyor! Dinin siyasete alet edilmesinin ne ucuz yolu!

Şehitlik kavramı da benzer şekilde. Şehitlik, cennetlik olmakla ilintili. Acılı madenci ailelerinin acısını, öfkesini, tepkisini “dindirmenin” yolu cennet vaat etmekten geçiyormuş. Erdoğan başta olmak üzere AKP yöneticileri, madencileri şehitlik mertebesine yükselterek tam da bunu yapmışlardır: Dünyada yoksulluk, öte dünyada cennet! Dinin siyasete alet edilmesinin ne bildik yolu!

Peki “niye şehit oldular; vatan için mi, kim şehit etti” gibi soruların yanıtı ise havada kalıyor. İşçiler göçük altında, paralar ise patronun kasasında! Eskiden Allah yolunda, sonra vatan için şehitlik bilirdik, ancak “Patronlar için şehitlik” yeni bir tanım olsa gerek! AKP tarafından üretilen yeni şehitlik kavramı bile AKP’nin sermayenin has partisi olduğunu göstermeye yeter de artar bile!

Dinin bir oyuncak haline getirilmesi siyasal İslamcılığın kısa tanımıdır!

20 yılda, yaklaşık 30 bin işçinin iş kazalarında yaşamını yitirmesi, bir kez daha sosyalistlerin sınıf mücadelesi kavramını  doğruluyor. Ortada kanlı bir sınıf savaşımı var. Bir yanda sermaye sınıfı diğer yanda emekçiler! Bu savaşta sömürülen ve öldürülen emekçiler! Köleci toplumsal düzenin modern versiyonu bugün ücretli kölelik düzeni olan kapitalizmde bir kez daha yaşanıyor. Bu kanlı sınıf savaşında, sermaye sınıfının komutanlığını ise AKP üstlenmiş durumda. AKP, sermayenin çıplak diktatörlüğünü din kılıfıyla örterek, Türkiye siyasi tarihinin halk düşmanı partisi olarak tarihe geçmiştir!

AKP, sermayesever bir partidir. Amasra’da yaşanan maden kazasından sonra AKP ve MHP yetkilileri, “ihlal ve ihmaller varsa, sorumlular hesap verecek” demeçlerini peşi sıra veriyorlar. İnandırıcı değil. Soma’da 301 madencinin ölümü sonrası görülen dava süreci, kimin ne olduğunu gösteriyor; söylenen söz değil yapılan icraat herkesin aynası oluyor. Soma davasında Yargıtay’ın verdiği kararı bozmak için 3 yeni üyenin ilgili daireye atanması hemen ardından savcılık makamının Yargıtay kararına yaptığı itirazın kabulü ile birlikte bugün Soma davasında tutuklu hiçbir sanık bulunmuyor. AKP, siyasi gücünü bir kez daha yargı üzerinde kullanmış, kar hırsı için işçileri ölüme gönderen patronları bir kez daha korumuştur. Amasra’daki işletmenin sahiplerinin de AKP’ye yakınlığı biliniyor. Sakarya’da yaşanan havai fişek fabrikası patlaması ya da Çorlu tren kazası gibi, görülen bütün davaların akıbetine baktığınızda geride kalanın işçilerin ölümünden başka bir şey olmadığını görürüz. AKP, tam bir sınıf partisi olarak sermaye sınıfını koruma altına alırken, davanın takipçilerine kayıplarının acısının yanına bir de dava sürecinin çilekeş umutsuzluğunu reva görüyor!

AKP, kendisi dışında herkese karşı! Herkes vatan, millet, bayrak, din, ahlak, ülke düşmanı! Yeter ki AKP’yi eleştirmesin! Herkes yalan söylüyor! Ancak yalanın büyüğü bizzat AKP’nin bilinçli ve düşünülmüş siyasetinin ta kendisi. Dolmabahçe yalanı hala orta yerde duruyor, “camide içki içtiler” yalanı söylenmeye devam ediliyor! AKP’nin nasıl bir trol ordusu kurduğu ortada. 2019 yılı Sayıştay Raporu ve raporda yazanlar somut olarak ortadayken, bu raporda yazılanları gündeme getirmenin yalan haber yaymak anlamına geldiğini söyleyecek kadar büyük bir mantık kırılması olarak karşımıza çıkıyor. Peki neden?

Neden, maden faciasında ortaya çıkan somut durum sonrası, “bize sizin keyfiniz değil, daha çok kömür gerek” diyen patronların üzerine gidilmez? Neden Soma davasına doğrudan müdahale etme gereği duyulur? Neden Amasra’daki maden patronundan hesap sorulmaz? AKP’nin bir diyet borcu mu bulunuyor?

AKP Genel Başkanı Erdoğan, partisinin gençlik kollarının buluşmasında “muhafazakâr devrimcilik” ile kendilerini tanımladı. Dün ise “muhafazakâr demokrat” idiler. Son 20 yıllık Türkiye gerçeği ise bize başka şeyi söylüyor: 30 bin işçinin iş kazalarında yaşamlarını yitirmesi gerçeğini!

Artık şehitliğin patronların yolunda ölmekle tanımlandığı, işçilerin ve emekçilerin kaderlerinde ölüm yazıldığını vaaz eden bir molla rejimiyle karşı karşıyayız. Bu rejim bırakın devrimciliği, demokratlığı ve hatta muhafazakarlığı, doğrudan doğruya sermaye için fetva veren bir molla rejiminden başka bir şey değildir!

AKP eliyle kurulan rejim, sermayenin molla rejimidir!

Reklam

Önceki Haberler

Pek çok Avrupa ülkesi Filistin devletini resmi olarak tanıyacak iddiası

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, birçok Avrupa Birliği ülkesinin mayıs…

29 Nisan 2024 17:20

TKH, ülke genelindeki 1 Mayıs programını açıkladı

Türkiye Komünist Hareketi (TKH) 1 Mayıs İşçi Bayramı ile alakalı bir açıklama yayımladı. Yapılan açıklamada…

29 Nisan 2024 16:39

Sosyalist partilerden ortak 1 Mayıs açıklaması: Sömürü düzenine karşı 1 Mayıs’a

SOL Parti, EMEP, TİP, Halkevleri ve TKH, 1 Mayıs’ta Taksim’e yürümek üzere saat 10.00’da Saraçhane’de…

29 Nisan 2024 15:07

DİSK’ten AYM kararını hatırlatan 1 Mayıs açıklaması

DİSK, Bakan Yerlikaya'nın 1 Mayıs açıklamasının ardından AYM kararının bir bölümünü hatırlatarak paylaşım yaptı. DİSK…

29 Nisan 2024 13:46

Sinan Ateş cinayetinin iddianamesi tamamlandı

Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in, suikast sonucu öldürülmesine ilişkin soruşturma tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı,…

29 Nisan 2024 13:42

Yargıtay Başkanı 27’nci turda da seçilemedi

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılmaya başlanan başkanlık seçimlerinin 27.…

29 Nisan 2024 13:39
Reklam