Dostlar alışverişte görsün

Küresel Gıda Güvenliği Endeksine göre 2022 yılında Türkiye 113 ülke arasında 49. sırada yer alıyor. Gıda güvenliğinin Türkiye'den daha iyi olduğu ülkeler arasında Ürdün, Vietnam, Romanya, Suudi Arabistan ve Malezya gibi ülkeler var.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) her yıl 16 Ekim Dünya Gıda Günü kapsamında açlık, yetersiz beslenme, gıda güvenliği, sürdürülebilir tarım gibi konuları gündeme getiriyor. Bu yılın teması da “Su hayattır, su gıda demektir. Kimseyi geride bırakma”.

Bilindiği gibi dünyada lider eşleri, Birleşmiş Milletler’in yürüttüğü projeleri sahiplenerek ülkeleri adına bir çeşit kamu diplomasisi yürütüyor. Bu kapsamda Emine Erdoğan da geçtiğimiz aylarda BM Genel Kurulu’nun özel oturumunda iklim ve çevre konusunda sunum yaptı. Ayrıca geçen yıl kendisine Dünya Bankası Türkiye temsilciliği tarafından “İklim ve Kalkınma Liderlik Ödülü” verildi. Bayan Erdoğan, bir kaç gün önce sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda bu kez de “Suyumuza sahip çıkalım, gıdamızı koruyalım” mesajıyla kamuoyunu uyardı.

Bu uyarının  muhatapları arasında ilk sırada Nestlé, Cargill, McDonald’s gibi endüstriyel gıda üreten küresel şirketlerin olması gerekiyor. “Su, bir insan hakkı değildir; özelleştirilebilir” diyen Nestlé’nin eski CEO’su ile aynı anlayışa sahip sermaye dostları bu uyarıdan payına düşeni almalıdır[1].

Bayan Erdoğan, tarım ve gıdayı sektör adı altında ticarileştiren neoliberal düzenin siyasi aktörlerinin de kulağını çekmeli. Örneğin Kültür ve Turizm Bakanı, sermaye sahiplerinin iştahını kabartan Çeşme Turizm Projesi’nin uygulama sahasında 13 adet golf sahası yapılacağını söylüyor. Türkiye Golf Federasyonu’nun verilerine göre ortalama uzunluğu altı kilometre olan 18 çukurlu standart bir golf sahası 750-1000 dekarlık bir alandan oluşuyor. Dolayısıyla golf sahaları için ayrılan binlerce dekar alan çimle kaplanacak ve çim alanın korunabilmesi için yılda en az 10 milyon metreküp su harcanacak[2].

Golf sektörü, çevrecileri susturmak amacıyla çim alanlarda arıtılmış atık su kullanımını hemen devreye soktu. Sermaye sınıfının bulduğu bu tür pragmatik çözümler dünyanın geleceğiyle ilgili yaşamsal kaygıların yeterince önemsenmediğini gösteriyor. Eğer fütursuz gidişat devam ederse atık suları arıtıp hem tarımda, hem de evlerimizde kullanmak zorunda kalabiliriz. Ayrıca çimler golf oynamaya uygun olsun diye bol miktarda kimyasal gübre ve ilaç kullanılıyor. Yani toprakla birlikte yer altı su kaynaklarının da kirlenip işlevsiz duruma gelme riski var. Kapitalizm, suyu stratejik bir silaha dönüştürürse yeni insanlık krizleri kapıda demektir.

Günümüzde 2,4 milyar insan su sıkıntısı çeken ülkelerde yaşıyor. Başta yerli halklar, göçmenler, mülteciler olmak üzere küçük çiftçiler günlük ihtiyaçlarını güçlükle karşılıyor. Küresel ölçekte tatlı suyun %72’si tarım amacıyla kullanılıyor. Bu nedenle FAO, daha az su ile daha fazla temel tarım ürünü ve gıda üretmek gerektiğine dikkat çekiyor. Dolayısıyla inovatif teknolojiler geliştirerek güvenli, kapsayıcı ve sürdürülebilir gıda sistemi kurmaktan başka çare görünmüyor[3].

BOĞAZ TOKLUĞUNA YAŞAMAK

Neoliberal düzenin ürettiği başat sorunlardan biri de paylaşımdaki büyük adaletsizlikler. Açlık ve yetersiz beslenme milyonlarca insan için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Hatta gelişmiş ülke olarak kabul edilen Fransa’da bile gıda yardımı almak için başvuranların sayısı son on yılda üç kat artmış. Çalışma izni için bekleyenler, yaşam maliyeti artışından etkilenen işçiler ve diğer kırılgan kesimler hesaba dahil edilince Fransa’da 9 milyon insanın yoksulluk sınırının altında yaşadığı anlaşılıyor. Orada büyük bir sorun olarak algılanan bu tablonun Türkiye’deki karşılığı ise çok daha acıklı. Bugün ülkemizde 39 milyona yakın insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor[4].

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre 2022 yılında 60 milyon kişi ekonomik ve sosyal yardım alabilmek için “Bütünleşik Sosyal Yardım Bilgi Sistemi”ne kayıt yaptırmış[5].

Geçen yıl Anadolu Ajansı, Türkiye’nin  gayrisafi milli hasılasına oranla en çok insani yardım sağlayan ülke olduğu haberini gururla aktarmıştı[6].Yandaş basın, milyonlarca insanı yardıma muhtaç eden iktidarı sorgulamak yerine çok yardım yapıyor diye şampiyon ilan ediyor!

Öte yandan ülkede satın alma gücü son yıllarda ciddi şekilde azalırken yaşam maliyetindeki abartılı artışın ürkütücü boyutlara ulaştığı görülüyor. 2023 yılının ilk yarısı itibarıyla satın alma gücü endeksine göre Türkiye, 84 ülke içinde 64. sırada bulunuyor. Yaşam maliyeti endeksine göre de 140 ülke arasında 131. sırada yer alıyor[7].

YOKSULLUĞUN PİYASALAŞMASI 

Gıdaya erişemeyen yoksul insanlara yardım sağlamakla görevli Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, belediyeler, valilikler, kaymakamlıklar, sivil toplum kuruluşları, Kızılay, Vakıflar Genel Müdürlüğü gibi çeşitli oluşumlar var. Bunlar gerek bağışçılardan gerekse kendi bütçelerinden elde ettikleri kaynakla piyasadan gıda ürünleri sağlıyor. Ne var ki kapitalist düzenin aktörleri açlığı ve yoksulluğu bile ranta çeviriyor. Örneğin Fransa’da üretici kuruluşlar büyük miktarda gıda siparişi alıp ürettiklerinin bir kısmını hayır kurumlarına bağışlıyor. Bu yolla vergi indiriminden yararlanılmış oluyor. Gerçekte tarımsal üretimdeki arz fazlası, çevresel risk faktörlerini artırıyor. Bağışlar için çok ucuza mal edilmiş ürünler kullanılıyor. Bunlar aynı zamanda düşük nitelikte oldukları için gıda güvenliğini de tehdit ediyor.  Piyasacı düzenin gereklerine göre işleyen tarım ve gıda sektörü insanın güvenli gıdaya erişme hakkını gasp ediyor. Küresel Gıda Güvenliği Endeksine göre 2022 yılında Türkiye 113 ülke arasında 49. sırada yer alıyor. Gıda güvenliğinin Türkiye’den daha iyi olduğu ülkeler arasında Ürdün, Vietnam, Romanya, Suudi Arabistan ve Malezya gibi ülkeler var[8].

“Suyumuza sahip çıkalım, gıdamızı koruyalım” mesajı doğru ama muhatabı yalnızca halk değil. Karar alıcı konumdakilerin dünya için yapması gerekenler yanında bizim yapacaklarımız devede kulak kalır.

KAYNAKÇA

[1] https://trueactivist.com/nestle-ceo-water-is-not-a-human-right-should-be-privatized-t1/

[2] https://gezegen24.com/cesme-turizm-projesi/

[3] https://www.fao.org/home/en

[4] https://www.gazeteduvar.com.tr/tuketici-haklari-dernegi-yuzde-50-aclik-sinirinin-altinda-yasiyor-haber-1567676

[5] https://www.cumhuriyet.com.tr/ekonomi/aile-bakanligina-gore-sosyal-yardim-almak-icin-60-milyon-kisi-basvurdu-2027452

[6] https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiye-en-cok-insani-yardim-yapan-ulke-siralamasinda-zirvedeki-yerini-korudu/2646685

[7] https://www.numbeo.com/quality-of-life/rankings_by_country.jsp?title=2023-mid&displayColumn=1

[8] https://impact.economist.com/sustainability/project/food-security-index/reports/Economist_Impact_GFSI_2022_Global_Report_Sep_2022.pdf

 

Yazarın Diğer Yazıları
İklim adaleti 19 Nisan 2024
Tinsel yolculuklar 22 Mart 2024