Kılıçdaroğlu’na vefasızlık!

Kılıçdaroğlu’nun dinci gericiliğe prim vermekle eleştirenler, sabah akşam Eyüp camiinde fotoğraf vermekten imtina etmeyen İmamoğlu’na laiklik konusunda daha çok güveniyorlar. 

Daha düne kadar Baykal’a karşı göklere çıkartılan, “dürüst siyasetçi” diye övülen, hatta tarz olarak İnönü ve Ecevit’e benzetilen Kılıçdaroğlu hakkında bugün denmedik şey bırakılmıyor: “Kendisini öne çıkardı, bencillik yaptı, sağa açıldı, sol değerleri geriye çekti, yanlış oyun kurdu…”

Baykal döneminin CHP eleştirilerini hatırlayan var mı? Ulusalcı, devletçi, eski kafa, hizipçi… 

Kılıçdaroğlu, CHP genel başkanlığına taşınırken, büyük bir hava estirilmiş, CHP’nin büyük bir değişim ve dönüşüm içine gireceği anlatılmış, 1970’li yılların CHP’sine benzer bir yeni bir dönemin başlayacağı yazılıp çizilmişti. Hatta Kılıçdaroğlu’na komünistler mektup bile yazmıştı. Kılıçdaroğlu, doğrudan Baykal döneminin eleştirisi üzerinden CHP Genel Başkanı yapıldı. “Eski kafa solculuk olur mu, katı laikçilikle olmaz” demediler mi, “kemik CHP kitlesiyle iktidar olunamıyor daha geniş kesimlere açılmak gerekir” denmedi mi, “CHP Kürt seçmene kendisini küstürdü ama kapsamak gerekiyor” diye yazılmadı mı? 

Şimdi, ne kadar benzer ki, İmamoğlu için benzer bir hava yaratılmaya çalışıyor. 

Ve bu süreç büyük bir ikiyüzlülükle yürütülüyor. Devletin bütün ihalelerini alan beşli çeteye karşı sert söylemde bulunan Kılıçdaroğlu’nu, rantçı ve ihaleci müteahhitlerin haberlerini yapan internet siteleri solcu olmamakla eleştirebiliyor. 

Daha düne kadar değişim, dönüşüm, açılım diye diye Kılıçdaroğlu’nu alkışlayanlar, bugün daha değişimci, daha dönüşümcü ve daha açılımcı İmamoğlu’nun arkasında alkış tutabiliyor. Bunu yaparken de Kılıçdaroğlu’nun sağcılıkla ve değişmekle suçlayıp Kılıçdaroğlu muhalefetine ise “değişimci” demezler mi?

Kılıçdaroğlu’nu NATO’cu olmakla suçlayanlar, ABD elçisiyle lokantalarda buluşan İmamoğlu’na tek bir söz bile söylemiyor. 

Kılıçdaroğlu’nun dinci gericiliğe prim vermekle eleştirenler, sabah akşam Eyüp camiinde fotoğraf vermekten imtina etmeyen İmamoğlu’na laiklik konusunda daha çok güveniyorlar. 

Kılıçdaroğlu’nu sağa açılımla, Millet İttifakı’nı kurmakla, Saadet, Gelecek, Deva ve İyip’i Meclis’e CHP’nin sırtında taşıyarak sokmasını eleştirenler, örneğin İmamoğlu’nun İYİP ile daha sıkı ilişki içinde olduğunu görmezden gelebiliyor. Seçim otobüslerinde Akşener-İmamoğlu dayanışmasını herkes bir çırpıda unutmuşa benziyor. ANAP kökenli ve müteahhitlik geçmişi bulunan İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’na göre daha solda olacağı düşünülüyor demek ki…

Daha düne kadar Kılıçdaroğlu’nun bütün değişim, dönüşüm ve açılımında yanında ve arkasında duranlar, bugün teker teker Kılıçdaroğlu’nu terk etmenin hesabı içindeler. İster CHP’li olsun ister basındaki bazı kalemler olsun… Bu sefer Kılıçdaroğlu statükocu, CHP içindeki muhalefet ise değişimci olarak adlandırılıyor: Şaka gibi. 

Siyasette vefa yoktur ama siyasette tutarlılık, doğrultu, süreklilik ve ilke olmaz mı? 

Devrimci siyasette olur ama burjuva siyasette çıkar ve koltuk uğruna her şey bırakılabilir, satılabilir ve “dün dündür, bugün bugündür” denilebilir. Biliriz ki düzen siyasetini belirleyen en temel şey paradır. Parayı veren düdüğü çalıyor. 

AKP başta olmak üzere düzen partilerinin il ve ilçe yönetimlerine bakınız… Kimlerin olduğunu göreceksiniz. Patronlar kendi çıkarları için siyaseti yalnızca kullanmazlar aynı zamanda doğrudan belirlerler. Bugün paranın, aynı zamanda basını da nasıl teslim aldığının canlı örneklerini yaşıyoruz. “Özgür basın mavalı” altında manipülatif haber/yorumlarla kimler için nasıl haberler yapıldığını görüyoruz. 

Para, makam ve rant, düzen siyasetinin temel belirleyici parametreleridir. Basının da… 

Kılıçdaroğlu’na yönelik yürütülen bir kampanya var. Hem CHP içinden hem de AKP cenahından… 

Kılıçdaroğlu’na kızıyorlar: “Keşke aday olmasaydın” diye. Yani “İmamoğlu aday olsaydı, böyle olmayacaktı” denmektedir. 

Ama kimse İmamoğlu seçilseydi Erdoğan’dan ne farklı olacaktı diye sormamaktadır? Tıpkı Kılıçdaroğlu seçilseydi de ne değişecekti sorusunu sormadıkları gibi. Bıkkınlık ve yaratılan sahte umutlarla düzen siyasetinin fasit dairesinden çıkılamıyor. 

Yazının bütününden İmamoğlu’na karşı Kılıçdaroğlu demediğimiz açık olsa gerek. Bu satırları kaleme alan, Kılıçdaroğlu’na dönük eleştirilerini net olarak ortaya koyan bir partinin üyesi. Seçimden önce Kılıçdaroğlu’na oy çağrısı yapmadık, “Bir oy bize/bana, bir oy Kılıçdaroğlu’na” demedik. Siyasetin rüzgarına kendimizi kaptırmadık, ilkemizi, doğrularımızı geri çekmedik. CHP bir düzen partisidir, Millet İttifakı sağ bir cephedir, kimse bize sağcılara oy verdirtemez dedik. Ülkenin kurtuluşu düzenin restorasyon programında aranamaz diye yazdık. Ancak;

Dün Kılıçdaroğlu’nun arkasında dizilenler, bugün tek tek kopuyorlar. Çünkü onlar burjuva siyasetçileri… 

Lafımız ise dün Kılıçdaroğlu’nun arkasına dizilen solculara; bari siz vefasızlık yapmayın. Çünkü solda ilke, doğrultu ve tutarlılık vardır. Bari CHP’liler, Saadetliler, Gelecek Partililer, Devalılar gibi bir tekme de siz vurmayın… Seçim siyasetinize sahip çıkın!