Laiklik Meclisi: Eğitimde laiklikle bağdaşmayan uygulamalara karşı ilerici bir cephe kurulacaktır

Laiklik Meclisi'nden yapılan açıklamada "Çocuklarımız için güvenli bir yer olması gereken okullar MEB'in, görevlerini ÇEDES ile birlikte DİB'e ve il müftülüklerine devretmesi sonrasında çocuklar için tehlikeli alanlara dönüşmektedir" denildi.

Laiklik Meclisi: Eğitimde laiklikle bağdaşmayan uygulamalara karşı ilerici bir cephe kurulacaktır

Laiklik Meclisi eğitim alanında yaşanan gerici dönüşümlere karşı bir açıklama yayımladı.

Yapılan açıklamada “Siyasi iktidarın oluşturduğu gerici ve piyasacı eğitim sistemi, sistemin her kademesindeki emekçileri bu gerici mekanizmanın parçası haline getirerek öğrenciler başta olmak üzere toplumu, Anayasa’ya ve milli eğitim temel yasasına aykırı biçimde laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

“Dayatılan bu dönüşümle hedeflenen, eğitimi Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve gerici cemaat/tarikat/vakıfların eline teslim etmektir” denilen açıklamada “eşit, laik ve aydınlık bir ülke için, bu tür gayri meşru girişimlere karşı gereken adımların atılacağını bir kez daha ilan eder” ifadelerine yer verildi.

Laiklik Meclisi’nden yapılan açıklama şu şekilde:

LAİKLİK MECLİSİ’NİN EĞİTİMDE GERİCİ MÜDAHALELERE KARŞI TAVRI AÇIKTIR

Cumhuriyet’in 100. yılında gerici kuşatma her gün saldırılarını artırarak toplumu bir ağ gibi sarmaktadır. Cumhuriyet’in tüm kazanımları, ama özellikle eşit ve özgür yurttaşlar yaratmak için şart olan laiklik, uzun zamandır siyasi iktidarlar eliyle yok edilmeye çalışılmaktadır. Bunun için devletin elindeki tüm ideolojik. aygıtlar kullanılmakta ve bu müdahalenin en çok eğitim alanında olduğu görülmektedir.

Siyasi iktidarın oluşturduğu gerici ve piyasacı eğitim sistemi, sistemin her kademesindeki emekçileri bu gerici mekanizmanın parçası haline getirerek öğrenciler başta olmak üzere toplumu, Anayasa’ya ve milli eğitim temel yasasına aykırı biçimde laik ve bilimsel eğitimden uzaklaştırmaktadır. İktidara geldiklerinden bu yana, dindar, kindar, biat eden bir nesil yetiştirmek için çok çeşitli taktikler uygulayan siyasi iktidarın amacına ulaşma konusunda oldukça büyük bir mesafe kaydettiği görünmektedir.

Laik bilimsel eğitim müfredatına ve Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen ilköğretimden yükseköğrenime kadar devam eden zorunlu din derslerinin yanı sıra 4+4+4 düzenlemesi ile başlayan din dersleri dayatması, teoride seçmeli dersler gibi görünürken, uygulamada liyakatsiz yöneticiler eliyle zorunlu seçmeli derslere dönüştürülerek yaygınlaştırılmıştır. 2023-2024 eğitim-öğretim yılı başlarken ders dağılım çizelgelerinde yapılan değişiklikle her öğrencinin en az bir tane dini içerikli dersi seçmesi de zorunlu hale getirilmiştir.

Dayatılan bu dönüşümle hedeflenen, eğitimi Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ve gerici cemaat/tarikat/vakıfların eline teslim etmektir. Yapılan protokollerle pek çok dini örgütlenmeye Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinden mali kaynak aktarılarak bu unsurların kendi ideolojilerini eğitimin her kademesinde yaymaları için okullarda ve yurtlarda çalışma yapmalarına olanak sağlanmaktadır. Eğitimde dinselleşme çabaları okul dönemleri ile de sınırlı değildir. DİB tarafından açılan yaz kuran kurslarına devam eden öğrenci sayısı 2023 yılında üç milyona ulaşmıştır. Bu çalışmalar yalnızca DİB ile sınırlı kalmamış, MEB’e bağlı binlerce okul binası TÜGVA’nın yaz okulu faaliyetlerine açılmıştır. ÇEDES (Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum) projesi için MEB bütçesini kullanan DİB, 4-6 yaş kuran kursları için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinden de milyonlarca lira teşvik almaktadır.

Okullarda çağın gereklerine uygun laik ve bilimsel eğitim verilmesi gerekirken, velilerin ve toplumun büyük bir kesiminin itirazlarına rağmen görev alanları ve çalışma yetkinlikleri belirsiz din görevlilerinin okullarda görevlendirilmesi ÇEDES projesiyle gerçekleştirilmiştir. İptali için eğitim sendikalarının da dava açtığı ÇEDES projesi uygulamada öğrencilerin bilimsel eğitim haklarının ellerinden alınmasının yanı sıra çocukların güvenliğini de tehdit etmektedir. ÇEDES ile okullara giren din görevlileri, henüz uygulamanın ilk günlerinde cinsel istismar olaylarıyla gündeme gelmiştir. Şanlıurfa Akçakale müftüsü ÇEDES protokolü kapsamında sözde değer eğitimi için gittiği bir okulda cinsel istismar iddiasıyla tutuklanmıştır. Çocuklarımız için güvenli bir yer olması gereken okullar MEB’in, görevlerini ÇEDES ile birlikte DİB’e ve il müftülüklerine devretmesi sonrasında çocuklar için tehlikeli alanlara dönüşmektedir.

Şimdiye dek uygulanan din referanslı politikalar, son Milli Eğitim Bakanı ile daha da güçlendirilmektedir.. Hem karma eğitimi hedef tahtasına koyan konuşmaları hem de okul öncesinden ilkokul üçüncü sınıfa değin din derslerinin zorunlu olmasını da kapsayan müfredat değişikliğini “sürdürülebilir bir hakikat rejimine yönelme arayışını ifade eden öze dönüş” olarak nitelendirmesi, hedeflenen dönüşümün dinci niteliğini de ortaya koymaktadır. Yine aynı bakan döneminde MEB’in daha önce “talep edilmesi” şartına bağladığı okulda mescit açılması uygulamasını, okul öncesinden başlamak üzere zorunlu hale getirmesi, okulları medreseye ve sibyan mektebine dönüştürme hevesinin dışa vurumudur. Okullarda mescit açılması Anayasa’nın laiklik ilkesine açıkça aykırıdır. Laiklik ilkesini çiğneyen, dini inanç ve kurallarla düzenleme yapan Milli Eğitim Bakanlığı Anayasal suç işlemektedir.

Bir başka Anayasa’ya aykırılık ise 5. sınıfa geçen öğrenciler arasında hafızlık eğitiminin yaygınlaştırılmasıdır. İlkokuldan sonra hafızlık eğitimi için iki yıla kadar örgün eğitimden koparılan binlerce çocuk Diyanet İşleri Başkanı’nın katıldığı “hafızlık icazet törenleri” ile hafız ilan edilmişlerdir. Bu törenlerde sokak sokak dolaştırılan 11-12 yaşlarındaki çocukların sarıklı ve cübbeli görüntüleri, bu durumun çocuklar ve aileleri için bir seçim değil; toplumsal, siyasal ve ekonomik baskılar ve yoksullaştırmayla örgün eğitimden koparılıp medreselere yönlendirilen binlerce çocuğun varlığına işaret etmektedir.

Cumhuriyet Eğitimi’ni hedef alan uygulamalar, ÇEDES gibi gerici protokoller tesadüf değil, gericit kuşatmanın saldırılarını yaygınlaştırdığının göstergesidir. Anayasa’yı uzun süredir ayaklar altına alan siyasi iktidar Cumhuriyet’in 100. yılında vites büyüterek biat edecek, ucuz işgücü haline gelecek “dindar ve kindar nesiller” için laik ve bilimsel eğitimi okul öncesinden başlayarak tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.

Eğitimde laiklik karşıtı uygulamalar hız kazanırken, Laiklik Meclisi laiklik mücadelesinin başat alanlarından olan eğitimde dinselleşmeye karşı ilerici bir cephe kurma kararlılığını sürdürecektir. Tüm gerici uygulamalar ve fiilen uygulamaya konmuş olan ÇEDES projesi ve zorunlu din dersleri ile okullarda mescit açılması yönündeki düzenlemeler başta olmak üzere hukuki destek isteyen velilere destek verilecek, laiklik için ödünsüz bir barikat kuracaktır.

Laiklik Meclisi üyesi hukukçular yurttaşlarımızın yanında olacak, eğitimde gerici kuşatmaya karşı mücadele etmek isteyen tüm ilericileri bir araya getirerek mücadeleyi büyütecektir.

Bu saldırılar karşısında kaybedecek zaman yoktur. Laiklik Meclisi bütün ilerici kesimleri, Cumhuriyetçi yurttaşları, eğitim emekçileri sendikalarını, veli derneklerini mücadeleyi büyütmeye çağırır; eşit, laik ve aydınlık bir ülke için, bu tür gayri meşru girişimlere karşı gereken adımların atılacağını bir kez daha ilan eder.