Maden Mühendisler Odası: Madenlerin gerçek sahibi halkımızdır

"Madenlerin gerçek sahibi halkımızdır" başlıklı açıklamada, rezerv azlığı nedeniyle soruna kalıcı çözüm üretmeyecek projede yöre halkının onayı ilkesi şartı göz ardı edildiği, yöre halkıyla karşı karşıya gelinerek devlet gücü kullanılarak sorunun toplumsallaştırıldığı vurgulandı.

Maden Mühendisler Odası: Madenlerin gerçek sahibi halkımızdır

TMMOB Maden Mühendisler Odası, Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy halkı Akbelen Ormanı’nda Limak ve IC İçtaş ortaklığındaki YK Enerji’nin maden sahası için yürüttüğü ağaç kıyımına ilişkin açıklama yaptı.

Ormanda sürdürülen ağaç kesiminin acilen durdurulması gerektiği belirtilen açıklamada, yöre halkının onayının sağlandığı kalıcı bir çözüm için tüm tarafların yer aldığı yeni bir sürecin başlatılması yönünde çağrı yapıldı.

“Madenlerin gerçek sahibi halkımızdır” başlıklı açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Son günlerde kamuoyu Akbelen ormanında işletmeci firma Limak-IC İçtaş ortaklığı tarafından yapılan ağaç kesimine ve kesime direnen yöre halkı ile onlara destek veren yurttaşların mücadelesine odaklanmıştır. Çağdaş madencilik ilkelerinden biri olan “Yöre Halkının Onayı” ilkesi göz ardı edilerek başlatılan ağaç kesme işlemi kolluk kuvvetlerinin güç kullanması nedeniyle bir üst boyuta ulaşmıştır.

Günümüz dünyasında yerel halkın onayı sağlanmadan ve çevreyle barışık işletmecilik kriterlerine uyulmadan herhangi bir ekonomik faaliyetin yapılması mümkün değildir. Bu kriterler göz ardı edildiği sürece toplumla karşı karşıya gelmek kaçınılmazdır. Bu nedenle her ekonomik faaliyet uzun vadeli planlanmalı, yöre halkı sürece dahil edilmeli ve gerekli çevresel kriterlere uyulmalıdır.

Yöredeki Yeniköy Termik Santrali 1986 yılında, Kemerköy Termik Santrali ise 1993 yılında kurulmuş ancak ilk andan itibaren yöre halkının tepkisine neden olmuşlardır. 1985 başlarında Kemerköy Santralı’nın yapımı için halkı ikna etmek üzere büyük bir gazeteci ekibi ile birlikte Muğla’ya giden dönemin başbakanı Turgut Özal, Milas/Ören’i ziyareti sırasında yoğun protestolarla karşılaşmıştır.

Kemerköy ve Yeniköy Santralleri beraberindeki 250 milyon ton rezerve sahip kömür işletmesi ve Kemerköy Liman Sahası’yla birlikte 2014 yılında IC İçtaş Enerji ve Limak Enerji Ortaklığı’na satıldı. Aslında bir özelleştirmeden çok, doğrudan devlet güvencesiyle, o zamanki yandaş şirketlere mülkiyet devri yapılmış oldu.

Burada sorun sadece Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerine kömür temin etmek, bu amaçla Akbelen Ormanında yaygın ağaç kesimi yapmaktan ibaret de değildir. Asıl sorun bölgede yapılmış veya yapılacak olan kamulaştırmalar sonrasında yöre halkının geçimini ve yaşam alanlarını nasıl sağlayacağıdır. Özelleştirmelerin yapıldığı pek çok yerde olduğu gibi İkiz Köy’de de sorun budur ve bu sorun köylü kadınlarımızın feryatlarındadır. Ancak kimse anlamamakta ve duymamaktadır.

Diğer bir sorun ise ülkemizin enerji yönetiminin uzun vadeli ve geniş perspektifli politikalarının olmamasından, akılcı planlamalara dayanmayan günübirlik uygulamalarla sorunları çözmeye çalışmasından ve Ülkemizin kaynaklarını yandaş firmalara peşkeş çekme politikalarından kaynaklanmaktadır.

Diğer taraftan, santral ve kömür işletmelerini devralan firmalar bugün artık rezervin tükenmesi sorunu ile karşı karşıya gelmişlerdir. Yeniköy ve Kemerköy santralları için açık ocak yöntemiyle çıkarılacak kömür miktarının kısıtlı olduğu o zaman da bilinmekte olup, anlaşılan açık ocağın sonuna yaklaşılmıştır.

Söz konusu özelleştirme ihalesinin şartnamesinde varlığı belirtilen milyonlarca ton rezervin önemli bir bölümü Turgut, Bayır, Karacahisar rezervleridir. Ancak bu rezervler derinlik nedeniyle sadece yeraltı yöntemiyle işletilebilecek niteliktedir. İşletmeci firma tarafından bu mevcut rezervlerin işletilmesi gündeme alınmış mıdır? Yoksa yer altı üretim yönteminin pahalı ve maliyetli olması nedeniyle mi Akbelen Ormanının altındaki kısıtlı kömür rezervi ilk hedef olmuştur. Akbelen rezervinin de santrallerin uzun süreli işletilmesine yetecek miktarı içermediğinden, anlaşılan yine gün kurtarılmaya çalışılmaktadır. Yani yıllar önce plansız bir biçimde inşası gerçekleştirilen ve yaygın itirazlara neden olan bu santraller şimdi yeni bir itiraz sürecinin konusu olmuş durumdadırlar.

Rezerv azlığı nedeniyle soruna kalıcı çözüm üretmeyecek bu projede yöre halkının onayı ilkesi şartı göz ardı edilmiş, yöre halkıyla karşı karşıya gelinerek devlet gücü kullanılarak sorun toplumsallaştırılmıştır.

Madencilik faaliyetleri nedeniyle yerel halkın mevcut doğal yaşam alanlarının ve yaşam standartlarının olumsuz yönde etkilenmesine izin verilmemeli, sağlıklı ve temiz bir çevrede yaşamlarını sürdürebilme hakları korunmalıdır.

Madencilik faaliyetlerinin her aşamasında faaliyetlerin çevre ve sosyal çevre üzerindeki potansiyel etkileri belirlenmeli, bu etkilerin olası sonuçları ortaya konulmalı, olumlu etkilerin güçlendirilmesi, olumsuz etkilerin ise kabul edilebilir bir düzeye indirilmesi ya da tamamen ortadan kaldırılması amacıyla faaliyeti yapan firmalardan gerekli ve yeterli taahhütler alınmalıdır.

Bütün bu nedenlerle Akbelen Ormanında sürdürülen ağaç kesimi acilen durdurulmalı, faaliyetin çevresel ve sosyal sonuçlarının da dikkate alındığı, yöre halkının onayının sağlandığı kalıcı bir çözüm için tüm tarafların yer aldığı yeni bir süreç başlatılmalıdır.”