Ömer Faruk Ilıcan cinayeti davasında tartışmaların odağındaki 'Yüksel Kocaman' detayı

Suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan'ın tutuklanmasıyla gündeme gelen Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman'ın iş insanı Ömer Faruk Ilıcan suikastında davaya müdahale ettiği iddia edildi. İddiaya göre Kocaman'ın talimatlarını dinlemeyen savcı ve hakimler görevden alındı.

Ömer Faruk Ilıcan cinayeti davasında tartışmaların odağındaki 'Yüksel Kocaman' detayı

Yurtdışına çıkmaya çalışırken yakalandıktan sonra organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle tutuklanan Ayhan Bora Kaplan’ın villa ve otomobil aldığı iddia edilen Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman’ın, Mart 2018’de uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Kalegaz Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Ilıcan cinayeti soruşturmasına da ‘müdahale’ ettiği iddia edildi.

İddiaya göre Kocaman, Ilıcan cinayetine ilişkin soruşturma savcısı Ali İhsan Akdoğan’a ‘talimat’ verdi. Akdoğan, Kocaman’ın talimatlarını dinlemeyince sürüldü, dosya Başsavcı Vekili Burhan Tezcan’a emanet edildi.

Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, bugünkü “Katilleri açıklıyorum” başlıklı yazısında, Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman’ın isminin geçtiği skandalı ve Kocaman’ın dikkat çeken geçmişini yazdı.

Pehlivan, Ayhan Bora Kaplan’ın tutuklanması gündemdeki yerini korurken Kaplan’ın villa ve araba aldığı öne sürülen Yargıtay üyesi Yüksel Kocaman’ın geçmişte bir iş insanının uğradığı suikast sonucu öldürülmesiyle başlayan davaya müdahil olduğunu ve talimatlarını dinlemeyen savcının sürüldüğünü, sanığın tahliyesine direnen hâkimlerin de görevden alındığını kaydetti.

Yazının ilgili bölümü şöyle:

“Tarih: 21 Mart 2018

Kalegaz Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Faruk Ilıcan Ankara’daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırıda öldü. Ancak Türkiye bu cinayetten 51 gün sonra haberdar oldu. 

Ne garip, bir holding patronunun başkentin göbeğinde öldürülmesi saklanıyordu! Sır, Habertürk gazetesinin 4 Mayıs 2018 tarihli sürmanşetinde mi gizliydi? O haberin başlığında yazdığı gibi cinayeti örtbas için 30 milyon TL mi harcandı?

Haftalar sonra yapılan operasyonla, cinayet şüphelisi olarak Kadooğlu Holding’in yöneticileri gözaltına alındı. Lakin holdingin onursal başkanı Cemal Kadooğlu yakalanmışken oğlu Tarkan Kadooğlu firariydi. Daha sonra baba Kadooğlu serbest bırakıldı. 

CİNAYET ŞÜPHELİSİ, KOCAMAN’IN ODASINDA

Hemen ardından yeni bir çark işlemeye başladı. AKP milletvekili Ahmet Uzer, finansörü olduğu ileri sürülen Cemal Kadooğlu için devreye girdi. Cinayet soruşturmasının seyrini de değiştirmek için dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ile görüştü. 

Sonunda Ankara Adliyesi’nde iki gizli görüşme yapıldı. İddia o ki cinayet şüphelisi baba Cemal Kadooğlu Ankara cumhuriyet başsavcısı ile makam odasında buluştu. 

Kim miydi o başsavcı? Bugün Ayhan Bora Kaplan ile ilişkili olmakla suçlanan Yüksel Kocaman!

Doğru muydu bunlar? Adliyedeki gizli görüşmede, Başsavcı Kocaman cinayet şüphelisi Kadooğlu’na akıl mı verdi? “Avukatlarınız ile soruşturma savcısı yakın ilişkide olsun, otursunlar konuşsunlar” mı dedi? Başsavcı Kocaman, soruşturma savcısı Ali İhsan Akdoğan’a bu cinayet dosyasına dair talimat mı gönderdi?

Gelin görün ki Savcı Akdoğan o talimatı dinlemedi. Cemal Kadooğlu dahil herkesi şüpheli gösteren bir iddianeme hazırladı. Ve bu iddianame, Başsavcı Kocaman’dan habersiz doğrudan mahkemeye sunuldu. 

Hal böyle olunca, araya başsavcı girdi ve “Sehven gönderdik” diyerek mahkemeden iddianameyi geri aldırdı. Cinayet savcısı sürüldü, dosya Başsavcı Vekili Burhan Tezcan’a emanet edildi. 

REZALET ÜSTÜNE REZALET

Çürüme kartopu gibi büyüyordu. 

Cinayet şüphelisinin tahliye edilmesi için hâkimlere baskı da yapıldı…

Direnen hâkimler görevden de alındı. 

Yerlerine gelen hâkimler, Kadooğlu ailesinin tutuklu şüphelileri ile aranan tetikçilerin takasına da girdi.

Yetmedi. Ankara Adliyesi’ndeki bir başsavcı vekili ile cinayet şüphelisi Kadooğlu ailesinin avukatı dışarıda gizlice buluştu. 

Yetmedi. Şüpheli avukatları tarafından o başsavcı vekiline “korsan iddianame” verildi. 

Yetmedi. İddianamede, Kadooğlu ailesinden hiç kimse yokken cinayet sebebi “alacak” meselesine çevrildi. 

Yetmedi. Bir kamu bankasının genel müdür yardımcısı devreye girdi. O isim içinde 260 bin dolar olan çantayı Ankara Adliyesi’nde cinayet savcısı Burhan Tezcan’a vermek istedi. Ancak savcı, adliyede para almak istemedi. Hatta fısıltı o ki durumu Başsavcı Yüksel Kocaman’a iletti. Sahi başsavcı ne yanıt verdi?

İddia o ki rüşvet teklif edilen savcı Tezcan, başına gelenleri Adalet Bakanlığı, HSK ve Cumhurbaşkanlığı’nda üst düzey isimlere anlattı. Yani devletin zirvesi olanları biliyordu. O dönem Ankara kulislerinde Başsavcı Kocaman’ın görevden alındığı konuşuldu. 

Tam da bu sırada ilginç bir fotoğraf ortaya çıktı. Başsavcı Kocaman, 20 Kasım 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret ettiği bir fotoğrafı sosyal medyadan paylaştı.

Acaba Başsavcı Kocaman’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a o görüşmede “Hakyolcular bana kumpas kurmak istiyor. Size gelip anlatacaklarına inanmayın” dediği doğru muydu? 

(Tesadüfe bakın ki Yüksel Kocaman şimdi de Ayhan Bora Kaplan’dan villa ve araba aldığına dair iddiaları da FETÖ’ye bağlıyor.)

Sözün özü…

Azmettiricilerin kurtarıldığı bir cinayet davasında her şey o kadar kirli noktaya ulaştı ki… Ankara’da bir işadamıyla birlikte adaletin kendisi de öldürüldü.

Rüşvet olarak verilen pahalı saatlere, savcının yeniden değişimine, dört ayrı iddianamenin hazırlanmasına kadar rezalet üstüne rezalet yaşandı.

Ve tüm bunların gerçekleştiği başkentin başsavcısı Yüksel Kocaman’dı. Tarih bir su gibi; sen onunla kirini temizlediğini sanırsın; ama o aslında senin kirini hafızasına alır.”