Cumhuriyetin kazanımları, kadın ve Medeni Kanun

Cumhuriyetin kazanımları, kadın ve Medeni Kanun

27-10-2023 21:05

Bugün Cumhuriyet’in 100.yılını meydanlarda konserler vererek kutlama günü değildir. Gün laikliğin tasfiyesine izin vermeyeceğimizi söylemek, İstanbul sözleşmesini geri istemek, anayasa tartışmalarına karşı durmak ve medeni kanunun uygulanmasını talep etmek günüdür.

Gizem Öksüz

Cumhuriyetin 100.yılına geldiğimiz bugünlerde 1923 Cumhuriyeti’nin kazanımlarına ve bugün ondan geriye kalanlara bakmamız gerekir. 1924 yılında hilafetin kaldırıldığı Meclis toplantısında dini toplumsal hayattan tamamen çıkarmak için yeterli olmasa da; Diyanet İşleri Bakanlığı’nın kurularak dini yapılanmaların kontrolünün sağlanması ve dini referansların devlet kurumlarından ayrıştırılması çabası laiklik yolunda atılmış bir adım olarak görülebilir. Laikliğin en önemli temel taşı olan Medeni Kanun’un düzenlenmesi sürecine gelirken kılık kıyafet kuralları ve yeni alfabenin kabulü gibi inkılaplar ile toplumsal dönüşüm başlatılarak, halkın yeni süreci hızlı kabullenmesine zemin hazırlanmıştır.

Medeni Kanun Nedir?

17 Şubat 1926’da Meclis tarafından kabul edilen Medeni Kanun, 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile en temelde herkese eşit yurttaşlık hakkı tanınmış ve yurttaşlık kavramının çerçevesi çizilmiştir.

Medenin kanunun kabulüyle birlikte kadınlara istediği mesleği seçebilme hakkı tanınmıştır. Dini temellere dayandırılarak ekonomik ve sosyal alanların dışında tutulan kadınlar, toplumsal hayata katılmaya başlamış ve hakları güvence altına alınmıştır.

Tek eşlilik ve resmi nikah kıyılması zorunluluğu getirilerek çok eşli hayata son verilmiş; hangi şartlar altında ve güvenceler ile yapıldığı bilinmeyen dini nikahlı “evliliklerin” önüne geçilmiştir. Evliliğin sonlandırılması için mahkeme kararı gerekliliği zorunlu kılınmış ve kadına da dava açabilme hakkı verilmiştir.

Öncesinde şahitlik yapması bile kısıtlanan kadınlara tanıklık edebilme, mirastan yararlanma hakkı tanınmış ve bunun eşit statülerde yapılması sağlanmıştır.

En önemli adımlardan biri de dini kurumlarca şerri hukuka göre yargılanmaların önüne geçilmiş, yargılama yetkileri yalnızca hukuk kurumlarına verilerek hukukun bütünlüğü sağlanmıştır. Bu sayede yeni kazanılan hakların devamlılığı ve herkese eşit şekilde uygulanması, yasa ile koruma altına alınmıştır. Laik hukuk anlayışı toplumun her kesiminde uygulanır hale gelmiştir.

Medeni Kanun neden uygulanmalıdır?

Tarihe bir ışık tutarak yeniden hatırladıktan sonra sormamız gereken soruya dönelim. Bugün bu kazanılmış haklar yazılı bir metin olmanın dışında uygulanıyor mu?  Aslında sorunun cevabına hepimizin yanıtı aynı.

Başkanlık rejiminin her alanda yerleşebilmesi ve kalıcı olması için İkinci Cumhuriyet olarak tanımladığımız bu sistemde yeni değerler üretilmeli ve eskilerinin izleri silinmeliydi. 21 yıllık AKP iktidarı boyunca Cumhuriyet değerlerinin tek tek nasıl tasfiye edildiğini hep birlikte yaşadık. Bugün de laikliğe karşı saldırıların arttırıldığı ve tasfiye edilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Medeni kanunun yurttaşlık haklarını net bir şekilde tanımlamasına rağmen siyasi iktidar kadınların evlenip/evlenmeme tercihlerine, giyimlerine, gülmelerine ve hatta kaç çocuk yapacaklarına dair açıklamalarda bulunmakta ve buna karşı çıkanları ötekileştirmektedir. Çocuk yaşta evlilikleri normalleştirmeye çalışmakta ve kamuoyu baskısı olmadıkça yaşanan olaylara müdahale edilmemektedir.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çatısı altında Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü bulunmaktadır. Bu çok net gösteriyor ki siyasi iktidar, kadının toplumdaki yerini aile kavramı üzerinden tanımlanmakta ve tüm aile içi görevleri kadınların omuzlarına yüklenmektedir. Aile hayatında yaşlı veya çocuk bakımı görevlerini üstlenen kadın, iş ve toplumsal hayattan kopmaktadır. Kadınların çalışma hayatına kazandırılması kapsamında burjuva kadınlarla ortak çalışmalar yürütülüp, girişimci kadınlar aldatmacası ile krediler verilerek borçlandırmalar arttırılmaktadır. Bunların dışında çalışma hayatına katılabilen kadınlar ise “eşit işe eşit ücret” hakları için mücadele etmeye devam etmektedir.

Eğitim sisteminin tarikat yurtları, imam hatipler ya da özel okullar denklemine hapsedildiği, parası olanın bilimsel eğitim alabildiği ve ekonomik zorluklar yaşayan emekçi ailelerin çocuklarının tarikat yurtlarına mahkum edildiği bir düzen kurulmuştur. Devlet eliyle fonlanan ve meşrulaştırılan cemaatler, tarikatlar bu sömürü düzeninin en temel bileşenidir. Çünkü bu tarikat liderleri emekçilere sabretmeyi, şanslı olduklarını ve şükretmeleri gerektiğini öğütleyerek sisteme karşı gelinmesini engellemek için vardır. Bu sebepledir ki laiklik yalnızca din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına indirgenemez.

İstanbul Sözleşmesi, Medeni kanunun uygulanması için bir uluslararası güvence olarak kabul edilmiştir. Hukuki bir dayanağı olmadan çıkılan bu sözleşmeyi tasfiye planlarının bir parçası olarak görmek gerekmektedir. Ayrıca, boşanma hakkını kullanmak isteyen kadınlara yönelik şiddetin ve hatta cinayetlerin artmasına karşın mahkemelerce “kravat taktığı için cezai indirim” uygulanabilmekte ve bu cinayetler hukuk eliyle meşrulaştırılmaktadır. İşte tüm bu sebeplerden dolayı gün geçtikçe artan kadın cinayetleri politiktir.

Senelerdir kaldırılmasına yönelik tartışmalar ile gündeme gelen 6284 sayılı kanun da yine yukarıda bahsettiğimiz laik bir ülke istenmediği için bu kadar konuşulmaktadır. Aile birliğini derinden sarstığı iddia edilen bu yasalar, yurttaşların şiddete uğraması ya da uğrama ihtimaline karşı kendini koruması için önlem alabilme güvencesidir. Siyasal İslamcı politikalar aile ve toplumu kadın üzerinden şekillendirdiği için eşit yurttaşlık kavramına dair her türlü yasanın kaldırılmasını istememektedirler.

Meclis’in yeniden açılmasıyla başlayan yeni anayasa tartışmalarından emek sömürüsünün artmasına, sermaye sınıfının çıkarlarının korunmasına, kadınlara ve çocuklara yönelik baskıcı politikaların yükseleceğine dönük kararlar alınması şaşırtıcı olmayacaktır. Özellikle tarihin en sağcı ve şeriat yanlılardan oluşan bu Meclisten başka bir sonuç beklenmesi olası değildir.

Eşitlik ve Laiklik İstiyoruz

Kazanılan haklarımızın bir kısmının elimizden alındığını, kalanların ise uygulanmaktan çok uzakta olduğunu görmeliyiz.

6284 sayılı kanunda şiddete maruz kalma ihtimali olan vatandaşları koruma altına almak yazılıdır. Peki günümüzde uzaklaştırma kararı alınması beklenirken, onlarca dilekçe yazması istenen kaç kadın öldürülmüştür?

Aynı işi yapan kişilerin aldığı maaşların eşitsizliği ve çalışma hayatına girdiği için “istihdam düzenini bozduğu” açıklamalarıyla hedefe kadınlar konulurken; zaten kanunlar uygulanamaz. Eşit işe eşit ücret taleplerimizden vazgeçmiyoruz.

Laiklik, Cumhuriyet’in kadın hakları anlamında da en yaşamsal ilkesidir. Kamusal tüm alanlarda dini referansların uygulanmasına son verilmesini ve bunun anayasal suç olduğunu tekrar ediyoruz. Özellikle eğitimden ÇEDES gibi uygulamaların kaldırılması gerektiğini vurgulayarak, laik eğitim hakkımızı savunuyoruz.

Kadınların istedikleri işte çalışabilmek için aile içi görevlerinden sıyrılması gerekmektedir. Bunun için ücretsiz kreşler ve yaşlı bakım evleri kurulmalıdır. Kadının ekonomik ve sosyal alanda var olması sağlanmalıdır.

Sonuç yerine

Kadınların gerçek özgürlüğü, üretim araçlarının özel mülkiyetini sonlandırıp, üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyetini getiren sosyalizm ile mümkündür. Kapitalist sistem doğası gereği eşitsizliği ve ötekileştirmeyi sever. Kadın eşitliği konusunu da fiziksel güçlerin farklılığı zemininde tartışır ve normalleştirir. Sistemin tüm ideolojik aygıtları bu farklılığı normalleştirme üzerine kuruludur. Bizim yapmamız gereken hiç durmadan bu eşitsizliklerin doğal olmadığını söylemek olmalıdır.

İşte tam bu sebeplerle bugün Cumhuriyet’in 100.yılını meydanlarda konserler vererek kutlama günü değildir. Gün laikliğin tasfiyesine izin vermeyeceğimizi söylemek, İstanbul sözleşmesini geri istemek, anayasa tartışmalarına karşı durmak ve medeni kanunun uygulanmasını talep etmek günüdür.

Bizler kazanılmış haklarımıza sahip çıkarak uygulanmasını talep etmeye devam edeceğiz. Bizler sömürünün olmadığı eşit, laik ve ilerici bir Cumhuriyet istiyoruz ve biliyoruz ki yeni bir Cumhuriyeti birlikte kuracağız.