Laiklikten vazgeçilmez

Laiklikten vazgeçilmez

27-10-2023 21:02

Biliyoruz ki sahip çıkılmadıkça son hücresine kadar törpülenecek, mücadelesine güç verdikçe aydınlığa yığınlarla ulaşacağımız en temel ilkelerimizden laiklik.

Feride Tanyeri

Sözcük anlamını yıllarca “din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması” olarak bildiğimiz fakat aslında bunun çok daha ötesinde, hayati ölçüde gerekli ve önemli olan bir kavram laiklik. Liberal cenah tarafından “özgürlükçü” sıfatıyla bulandırılmaya çalışıldığı günlerde duvarlara çalınmaktan bitap düşmüş, bugünlerde nihayet kıymete binebilmiş(!) ve önemini anlamakta gecikilen her gün daha çok saldırıya maruz kalan bir kavram.

Gericilerin karşısında dimdik durdukları ve din düşmanlığı safsatasıyla yerle bir etmek için ellerinden geleni yaptıkları laiklik, ülkemizde hilafetin kaldırıldığı 1924 yılından bu yana başta kadın ve çocuklar olmak üzere tüm insanların yaşamını gerçeğe dokunan, bilimsel ve çağdaş bir çerçeve içerisinde şekillendirmeyi başarabilmesinin en önemli dayanaklarındandı. Yine aynı tarihte yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunuyla birlikte dini temelli eğitim veren kurumlar kapatılmış, bütün eğitim kurumları Maarif Vekaletine bağlanmıştı. Bu doğrultuda ülkenin tüm eğitim kurumları devletin kontrolüne alınmış, eğitim birliği sağlanması adına adımlar atılmıştı. 1933 yılında zorunlu din dersleri dinin “vicdan işi” olarak görülmesi sebebiyle kaldırılmış, yıllar sonra ilköğretime ve ortaöğretime seçmeli din dersi olarak yeniden katılmıştı. Fakat 82 Anayasasıyla birlikte din dersi zorunlu dersler arasında yerini aldı.

Dini temelli eğitim veren kurumların kapatılmasının ardından eğitimde birliğin sağlanmasına dair atılan en büyük adımlardan biri 1927-1928 eğitim öğretim yılında yatılı olmayan 70 ortaokulda karma eğitime geçilmesiydi. Temelinde muhafazakar yaşam tarzının yer aldığı ve karma eğitim karşıtı görüşler bu dönemde kendini göstermeye başlamış, Köy Enstitülerinin kurulmasının ardından bu görüşler yalnızca fikri boyutta kalmayıp saldırı halini almıştı. Türkiye’nin aydınlanma yolculuğunda büyük önem taşıyan Köy Enstitüleri, “komünist yuvaları” olarak nitelendirilerek hem antikomünizm propagandasına araç hem de laiklik karşıtı güruhun saldırılarına odak olmuştu. Aydınlanmanın memleketteki en sağlam temellerinin atıldığı, kadın-erkek pek çok öğrenciye teorik ve pratik eğitim imkanı sunulan Köy Enstitüleri, gerici yapılanmaların saldırıları sonucunda kısa bir süre sonra kapatılmıştı.

AKP’nin hedefinde laiklik var

Dinin siyaset sahnesinde etkin bir unsur olması şöyle dursun; var olmasının dahi önü kapatılırken laiklik anayasa ile güvence altına alınmış, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerden biri olmuştu. Fakat bugün gelinen noktada ilmek ilmek işlenmiş bir dini referanslar bütünüyle ve her geçen gün daha da yıpratılan, yok sayılan laiklik ile karşı karşıyayız. Özellikle bugün karşımıza karma eğitim tartışmalarıyla ve ÇEDES gündemi ile çıkan dinci-gerici fikriyatın tarihi tersine döndürme çabaları giderek artıyor. Dini inancın kişinin vicdanına bağlı ve yalnızca kendisini bağlayıcı niteliğinden söz dahi edilemezken toplumsal hayata etki edebileceği en kritik alanlardan olan eğitim üzerinden şekillendirilmeye çalışılması tarikat – cemaatlerin ve muhafazakar partilerin çabalarında kalmayıp ülkenin Milli Eğitim Bakanı’nın söylevlerine konu olmuş durumda. Okullaşma denilerek kız ve erkek çocukların farklı okullarda okumasına çanak tutulurken kadının toplumdaki yeri giderek silikleştirilmeye; tarikat yurtlarında, mafya-çete yapılanmalarında gün be gün yaşanan ve üzeri örtülen ya da kazara(!) haberdar olabildiğimiz istismarlar yumağının kaynağı sorgulatılmaksızın sorunu cinsel kimliklerden ibaret göstermeye ve bu doğrultuda odağın asli unsurlardan kaydırılmasına uğraşılıyor.

Tarihin tozlu sayfalarına çoktan gömmüş olmayı gönülden istediğimiz bu kirli gerici zihniyet yalnızca geçmişimizi karanlığa boğmakla tabii ki yetinmedi, yetinmeyecek. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren her türlü çelme takılmış olsa da bugün, memleketin ilerici ve laik damarı hala kesilip atılabilmiş değil. Hatta bugün hâlâ varlığı tehdit altında olsa da; toplumsal yaşamda özellikle kadınların kendini var edebilmesinin, bu topraklarda şerri hükümlerin açıkça kol gezmesi emelinin bir nebze olsun korku suyuyla sulanmasının, sıbyan mektepleri dışında okul yüzü görmeyen; ayağı oturduğu sandalyeden yere değince evlendirilen kız çocuklarının; ülkenin önde gelen doktorları, mühendisleri, avukatları, müzisyenleri ve daha pek çoklarından olabilmesinin, insanların tebaa değil yurttaş olarak yaşayabilme arzusunun laiklikten geçtiğini biliyoruz. Biliyoruz ki sahip çıkılmadıkça son hücresine kadar törpülenecek, mücadelesine güç verdikçe aydınlığa yığınlarla ulaşacağımız en temel ilkelerimizden laiklik. Bugünümüzü ve geleceği kendi ellerimizle var edecek; gerici saldırıların karşısında bilincimizle, örgütlülüğümüzle ve örgütlülüğümüzden gelen direngenliğimizle duracak; laiklikten vazgeçmeyeceğiz.