Gökmen Kılıç
Sol siyaset açısından, sosyalist yerel yönetimler ve doğrudan demokrasi gibi kavramların kullanımında kantarın topuzu çoktan kaçmış durumdadır. Yerel seçimlerde kimi partiler sözde sosyalist belediyecilik argümanı adı altında solculuk oynayan programlar açıklamaktadırlar. Popüler adayların kimliği üzerinden düzenin temel sorunları pas geçilmekte ve temel siyasal programların üzeri örtülmektedir. Bölgelere göre sorunlar elbette bir değerlendirme ve mücadele konusu yapılabilir; fakat yerele indirgenen her sorunun bölünmüş ve kompartımanlara ayrılmış sorunlar etrafında başka bir siyasi çizgiye dönüşme riski taşıdığı unutulmamalıdır.
Bunlardan biri de “belediye sosyalizmi” olarak bilinen tarihsel reformcu çizgidir. Lenin’in belediye sosyalistleri üzerine yaptığı eleştirileri yeniden hatırlamakta fayda var:
“Batıdaki burjuva aydınları, İngiliz Fabianlarına benzer biçimde, belediye sosyalizmini tam da, sosyal barış, sınıflar arası uzlaşma düşü kurdukları ve kamuoyunun dikkatini iktisat ve tüm devlet düzeninin temel sorunlarından, yerel özyönetimlerin küçük sorunlarına çekmeye çalıştıkları için, ‘eğilim’ derekesine yükseltmişlerdir.”[1]
Belediye sosyalizmi, yerel demokrasi ve yerinde özyönetim gibi kavramlar bugüne ait yeni kavramlar değildir. Marx ve Engels’ten Lenin’e kadar II. Enternasyonal revizyonistleriyle yürütülen ve sonraki yıllarda da devam eden önemli tartışmalardan biridir.
Özellikle Avrupa’da başlayan tartışmalarda Paris Komünü’nden yerelci bir model çıkarmak, komün deneyimini yerel yönetim düzeyine indirgemek gibi eğilimler ortaya çıkmıştı. Devamında kooperatifçilik ve kurtarılmış bölgelerde sosyalizmin inşası gibi birçok ütopyacı görüşün aynı revizyonist çuvalın içinden çıkması da tesadüf değildir.
Lenin, yerelleşme ve belediyeleşme konusunda önemli eleştirilerde bulunarak, bu tür eğilimlerin devrimci programın zayıflamasına ve parçalanmasına yol açacağı uyarısında bulunmaktadır:
“Dikkatler yerel nitelikli küçük sorunlara – burjuvazinin sınıf olarak egemenliği sorununa değil, bu egemenliğin temel araçları soruna değil, bilakis burjuvazinin ‘halkın gereksinimleri için’ ayrılmasına izin verdiği üç-beş zavallı kırıntının harcanması sorununa çekilir”[2]
Sosyalist devrim mücadelesi açısında yerel yönetimlerin sosyalizmin temel bir aracı haline dönüşeceğini düşünmek, bunu bir yöntem olarak benimsemek kabul edilemez bir hata olacaktır. Bu anlamıyla belediyecilik üzerinden sosyalizmin inşası ya da yerel demokrasi, yerel sosyalizm gibi hedeflerin devrimin anti-tezleri olduğu görülmelidir. Son tahlilde, tüm bu iddialar düzen değişikliği yerine düzenin sosyal yanlarının genişlemesini öngören liberal bir anlayışa varmaktadır.
“Bizzat burjuvazinin ‘halkın gereksinimleri’ için, sağlık hizmetleri için, eğitim için vs. para harcadığı bir yerde sınıf mücadelesinden nasıl söz edilebilir? Eğer özyönetimler sayesinde ‘ortak mülkiyeti’ birazcık ve yavaş yavaş genişletmek ve üretimi ‘toplumsallaştırmak’ olanaklıysa, sosyal devrime ne gerek var?”[3]
Yerelciliğin aynı zamanda sivil toplumculuğun temel argümanlarından biri olduğu hatırlanmalıdır. Yerel ihtiyaçlar hasıl olduğu ölçüde kapitalizmin basit çözümleri sistemin sürdürülmesine olanak sağlamaktadır. Burjuva bireyciliğinin öncelendiği ve özel mülkiyetin güvence altına alındığı sivil toplumcu oluşumlar en iyimser ihtimalle bugünkü Avrupa sosyal demokrasisinin en güçlü ideolojik araçlarıdır. AB merkezli kooperatifçi, yerelci ve özyönetimci anlayış Lenin’in de belirttiği üzere, düzen içinde sözde ortak mülkiyet alanları yaratarak devrimci hedeflerin üstünü örtmektedir.
Bu sürecin siyasal çıktılarını daha fazla detaylandırmak mümkündür. Yerel belediyecilik modelinin sınıf mücadelesi açısından kapitalizmin önemli ihtiyaçlarını karşıladığını söyleyebiliriz. Bugün devlet tarafından sağlaması gereken kamusal hizmetlerin devletten bağımsız özerk yerel yönetimler üzerinden yürütülmesi meşruluk kazanıyor. Siyasal iktidarın merkezi ve topyekûn bir mücadele meselesi olmaktan çıkarılması da düzenin toplum üzerindeki kontörlünü kolaylaştıran başka etmendir.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Sosyalist siyasetin yerel demokrasi ve özyönetim gibi düzenin siyasal argümanlarını reddetmesi ve düzende gedikler açacak devrimci bir programlarla hareket etmesi bir zorunluluktur. Önümüzdeki yerel seçimlerde güç biriktirmek ve kalıcı mevziler elde etmek için demokrasi oyununa değil, sınıf mücadelesine ihtiyacımız bulunuyor.
***
Bu yazı Yeni Ülke Dergisi’nin Mart sayısından yayınlanmıştır. Yerel yönetimlerde kısıtlar ve olanaklar, Belediye Sosyalizmi mi? Sınıf mücadelesi mi? Yerel Demokrasi mi? Sınıf mücadelesi mi? Başlığını taşıyan yazıdan kısaltılarak ve başlığı değiştirilerek alınmıştır. Yazının tamamını okumak için:
https://www.yeniulke.com.tr/2024/belediye-sosyalizmi-mi-sinif-mucadelesi-mi-6332/
[1] V.I. Lenin Seçme Eserler Cilt: 3, İnter Yayınları, Birinci Basım S. 253
[2] Age, S. 253
[3] Age, S. 253
Bu haber en son değiştirildi 7 Mart 2024 13:59 13:59
Türkiye Komünist Hareketi'nin (TKH) 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı…
Türkiye Komünist Hareketi (TKH) Yenidoğan çetesi skandalı hakkında Eski Sağlık Bakanları Mehmet Müezzinoğlu, Recep Akdağ,…
Ahmet Özer'in tutuklanmasının ve yerine kayyum atanmasının ardından belediyede kamu ve özel teşebbüse ait hizmetlerde…
Milli Savunma Bakanlığı, Kara Harp Okulu resmi mezuniyet töreni sonrasında yaşanan kılıç çatma töreni sonrasında…
Diyarbakır'da kaybolduktan 19 gün sonra cansız bedenine ulaşılan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetinde itirafçı olan…
Hamas'ın siyasi büro üyesi Halil el-Hayye, Gazze'de ateşkes görüşmeleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. el-Hayye, "Gazze'nin…