Laiklik Meclisi'nden dikkat çeken Suriye açıklaması: Suriye üzerinden kurulan kurulan tuzaklar söküp atılacaktır
Laiklik Meclisi, Suriye’de iktidarı alan cihatçı HTŞ ile SDG’nin anlaşma yapması sonrasında yayımladığı açıklamada ” Ortadoğu’da cihatçı terör örgütleri aracılığıyla, laik ve anayasal devlet yapılarının ortadan kaldırıldığı, din ve mezhep ayrımları üzerinden halkların birbirlerine kırdırılarak yürütülen emperyalist oyunun somut sonuçları bugün gözlerimizin önünde Suriye’de sergilenmektedir” ifadelerini kullandı.
İktidarın Suriye’deki çihatçılardan memnun olduğunu vurgulayan açıklamada “Üstelik Suriye’de olup bitenleri Türkiye için bir zafer gibi sunarak destekleyenler, cihatçı HTŞ’nin Suriye’ye özgürlük ve demokrasi getireceğini bekleyenler, ülkemizde laiklik, özgürlük ve demokrasinin son kırıntılarını da yok etmekte olanlardır” denildi.
Laiklik Meclisi’nden yapılan açıklama şu şekilde:
Ülkemizde ve Ortadoğu coğrafyasında bugün yaşananlar, yüz yılı aşkın süredir bölgede yürütülen emperyalist politikaların bir ürünüdür. Ortadoğu’da cihatçı terör örgütleri aracılığıyla, laik ve anayasal devlet yapılarının ortadan kaldırıldığı, din ve mezhep ayrımları üzerinden halkların birbirlerine kırdırılarak yürütülen emperyalist oyunun somut sonuçları bugün gözlerimizin önünde Suriye’de sergilenmektedir.
Arap Baharı adı altında başlatılan kanlı süreç sonucunda Suriye, ülkemiz siyasi iktidarınca da desteklenen cihatçı terör örgütü HTŞ’ye (Heyet Tahrir el-Şam) teslim edilmiştir.
Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) parçası olarak HTŞ, Suriye’nin kuzeydoğusunda ABD tarafından eğitilip donatılan ve garnizon bir devlet kuran SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile anlaşmıştır. Öte yandan İsrail, Golan tepelerini işgal etmiş, Şam’a 20 km kadar yaklaşmış, bu süreçte Suriye Arap Cumhuriyeti’nden kalan ordu da yok edilmiştir.
Türkiye başta olmak üzere bölgedeki hiçbir ülke, bu gelişmelerden, Suriye’nin cihatçılara tesliminden, ABD’nin Suriye’deki varlığından ve İsrail’in açık işgalinden rahatsız değildir.
Cihatçı HTŞ’nin ilk işi ise özellikle Suriyeli Alevilerin yaşadığı bölgelerde katliamlara başlamak olmuştur.
Bütün bunlara ek olarak, HTŞ ve SDG arasındaki anlaşmayı, “Doğru yönde atılmış bir adım” diyerek olumlu bulan ve HTŞ ile yoğun bir diplomasi trafiği yürüten siyasi iktidar, Alevi katliamını görmezden gelmenin ötesinde, Lazkiye’de, Tartus’ta, Humus’ta yaşananları “Suriye’de eski rejim artığı provokatörlerin mezhep kavgası çıkarmayı amaçlayan terör eylemleri” ifadeleriyle yorumlayarak, HTŞ‘ye desteğini açıkça ilan etmiştir. SMO (Suriye Milli Ordusu) ile TSK’ya alternatif “Hilafet Ordusu” üzerinden gericiliğin zaferini ilan edenler, ateşle oynamaktadır.
Bir yandan çözüm adı altında ülkemizde kimi çevreler tarafından yapılan “ümmet” vurgusu, diğer yandan Suriye’de imzalanan SDG-HTŞ anlaşmasında geçen “Esad artıkları ile mücadele” ibaresine emperyalist merkezlerden yükselen Türkiye’nin “Ortadoğu ülkesi” olarak yeniden sınıflandırılması önerileri ülkemizin ve yanı başımızdaki coğrafyanın içine çekildiği emperyalist-gerici sarmalın karanlık niteliğini ortaya koymaktadır. Suriye’de yaşananlar, laiklik ve bağımsızlığın ortadan kalktığı koşullarda bir ülkenin nasıl parçalandığını ve yüzlerce yıl öncesinin kanlı boğazlaşmaları ve katliamlarının karanlığına itildiğini göstermektedir.
Suriye’de geçici anayasanın imzalandığı gün Dışişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve MİT Başkanı’nın aralarında bulunduğu bir heyetin Şam’ı ziyareti, HTŞ lideri ile verdikleri samimi görüntüler ise, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasının da nerelere saptırıldığını göstermek açısından ibret vericidir. Bu durum, iktidarın, Türkiye’de yapmak isteyip de henüz yapamadığını Suriye’de inşa hevesinden kaynaklanmaktadır. Suriye’de katledilen Alevilere “Esad/Baas artıkları” diyerek, Alevi katliamını görmezden gelmeleri, hatta bazı kendini bilmezlerin “gebersinler” diyerek, açıkça nefret suçu işleyebilmesi, yakın geçmişte ülkemizde de benzeri katliamları yaşamış olan Alevi yurttaşlara dönük büyük bir tehdittir. Alevi yurttaşların iktidara yönelik yükselen haklı tepkilerine ise, “Siyasal Alevicilik” tanımlaması ve suçlaması ile karşılık verilmesi de yeni bir provokasyon denemesi olarak değerlendirilmelidir.
Öte yandan, Suriye’nin cihatçı terör örgütü tarafından ele geçirilmesinden memnuniyet duyduklarını ifade ederek, bu örgütle ilişkileri destekleyen, emperyalizmin Suriye üzerinden kurduğu sahte barış ve demokrasi masalarında, şeriatçı-cihatçı çetelerle birlikte yer almaya can atan; bu uğurda laik Cumhuriyet’i gözden çıkarmaya hazır bir muhalefet anlayışının ülkemizde giderek yerleşmesi endişe vericidir.
Üstelik Suriye’de olup bitenleri Türkiye için bir zafer gibi sunarak destekleyenler, cihatçı HTŞ’nin Suriye’ye özgürlük ve demokrasi getireceğini bekleyenler, ülkemizde laiklik, özgürlük ve demokrasinin son kırıntılarını da yok etmekte olanlardır. Bunların “yeni Osmanlıcı” hayallerinin ve şeriat özlemlerinin ne denli ilkel, karanlık ve kanlı bir süreç olduğu Suriye’de yaşananlara bakarak görülmeli; laik, demokratik bir Cumhuriyetin önemi bir kez daha kavranmalıdır.
Bu kapsamda, ülkemizdeki “yeni anayasa” dayatmasının, Büyük Ortadoğu Projesinden, yanı başımızda Suriye’de HTŞ ve SDG eliyle yürütülen emperyalizmin politikalarından bağımsız olmadığı anlaşılmalıdır.
Laiklik Meclisi, siyasi iktidarın “barış ve demokrasi” hamaseti ardında gizlediği asıl projenin “yeni anayasa” adı altında inşasını tamamlamaya çalıştığı gerici, piyasacı ve işbirlikçi rejim olduğuna bir kez daha işaret etmektedir. Laikliğin ve Cumhuriyet’in meşruiyetini ortadan kaldırmak anlamına gelen ve kimi çevrelerin şeriat özlemlerini de barındıran bu sürece şu ya da bu şekilde dâhil olmaya niyetlenen bütün kesimleri uyarmayı tarihsel bir görev olarak gören Laiklik Meclisi, “yeni anayasa” dayatmasının bütünüyle reddedilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatmaktadır. Emperyalizme ve onun taşeronu olan dinci gericiliğe karşı laik, bağımsız bir Cumhuriyet için örgütlü mücadele bir zorunluluktur.
Suriye üzerinden Yeni Osmanlıcı “ümmet” ve “fetih” düşleriyle gericiliğin zaferini ilan ederek ülkemizi yüzlerce yıl öncesinin karanlığına sürüklemeye çalışanlar, bu topraklarda varolan laik, bağımsız bir Cumhuriyet mücadelesinin tarihsel birikimini unutmamalıdır.
Laiklik Meclisi; bu azimle, tüm yurttaşlarımızı laik Cumhuriyeti, bağımsızlığı ve anayasal demokrasiyi kazanmak üzere mücadeleye çağırır.
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Genel başkanı ve o makama göz diken aktörleriyle tüm vakitleri…
ABD ve İngiltere'nin saldırılarının ardından milyonlarca Yemen'li alanlarda protesto mitinglerine katıldı.
Mezitli üretici Kadınlar Kooperatifi SOLİNOVA'nın düzenlediği kadın buluşmasında, yazar Yıldız Biçer Yorulmaz Yeni Ülke Yayınları'ndan…
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Çok büyük bir olasılıkla bayramdan sonra sayın Cumhurbaşkanı…
Bu katliam hiçbir şekilde meşru görülemez ve katliamın üzeri örtülemez. Bu vahşetin sorumlusu her şeyden…
Ukrayna Dışişleri Bakanı Sybiha, ABD tarafının 30 günlük geçici ateşkes teklif ettiklerini belirterek, "Artık top…