Aşklı meşkli beka sorunu

"Daha düne kadar “Büyük Türkiye” ve “2023 vizyonu” diyenlerin bugün ülkenin beka sorunu var demeleri ne kadar iki yüzlüce ise; gönül, sevda, aşk ile beka sorununun çözüleceği de bir o kadar sahtekarcadır! 17 yıldır iktidarda olup ülkenin beka sorunu ile baş başa kaldığını bu kadar rahat söylemeleri ise cabası!"

Tuhaf bir seçim döneminden geçiyoruz. Tuhaflık tek başına bugün sağından solundan düzen siyasetinin iç içe geçmiş hali değil. En az bunun kadar tuhaf olan başka bir durum ise dile getirilen sözler, söylem ve tezler.

31 Mart, yerel seçim olmaktan çıkarılmış, neredeyse AKP ve MHP tarafından bir ölüm kalım meselesine dönüştürülmüş durumda. Mesele bunla kalsa iyi. Ülkenin beka sorunu ya da başka bir değişle “kalıcılık” sorunu başlı başına büyük bir iddia iken, bu iddiayı ortaya atanlar başka dertler peşinde.

31 Mart seçimleri yaklaştıkça, düzen siyasetinde bütün pislikler tek tek ortaya dökülüyor; suçlamalar, iftiralar, iddialar birbirini izliyor. Yetmiyor, din bezirgânlığı başlıyor. Oy almak için “cennet” vaat ediliyor, oy vermeyenler neredeyse günahkâr sayılıyor, hiçbir utanma sıkılma olmadan “siz de dini kullanın, ne var bunda” diyecek bir pişkinlik yaşanılan yozlaşmanın bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.

Hele hele kutsal olarak saydıkları dini ucuz bir seçim malzemesi haline getirmeleri, AKP’nin dini kutsi bir mesele olarak değil düpedüz dünyevi bir iş olarak gördüğünü apaçık ortaya koyuyor. Din bir kez daha, bezirganların elinde, dünya işlerinin aracı, rant ve yağma düzeninin aparatı olarak göreve çağırılıyor.

Ancak bu da yetmiyor, arkasına yalanlar ekleniyor. 8 Mart kadın yürüyüşünde polis baskısına karşı protestoyu “ezana hakaret” yalanıyla tıpkı Kabataş yalanı gibi utanmadan iddia ediyorlar.

Ellerinde ne var ne yok, seçim siyaseti olarak ortaya saçanlara din bezirgânlığı ve yalanları yetmemiş olacak ki bu sefer de yargı bir kez daha siyasetin vurucu gücü olarak devreye sokuluyor. FETÖ’den alışık olduğumuz yargının siyasi emeller için kullanılmasının benzerleri sahneye konuyor. Mansur Yavaş dosyası, apar topar savcılık makamı tarafından iddianame halinde kamuoyuna servis ediliyor, kendi siyasi rakiplerine “hapis” bir gözdağı olarak seçim meydanlarında dillendirilebiliyor.

Demek ki büyük bir sıkışma var. 31 Mart yerel seçimlerinin, Meclis başta olmak üzere hükümet sisteminde bir değişiklik getirmeyeceği ortadayken bu telaş ve saldırganlık neden?

Ekonomide ve dış politikada yaşanan sorunlar bugün düzen siyasetinde büyük bir sıkışma yaşandığını gösteriyor.

Siyaseten elinde avucunda ne varsa ortaya saçan AKP iktidarı, sabah akşam beka sorununu bir korku iklimi yaratmak adına kullanıyor. Kraldan daha çok kralcı bir görüntü veren İçişleri Bakanı’nın söylemleri, Erdoğan’ın söylemlerinin yanında ifrada kaçmanın başka bir örneği.

Fakat işin tuhaf tarafı şu: Bu kadar beka sorunundan dem vuran bir hükümetin seçim sloganları ise evlere şenlik. “Bir aşk masalı”, “belediyecilik gönül işi”, “sevdamız x ilçesi” gibi gönül, sevda, aşk kelimeleriyle bezenmiş bir seçim çalışması. Sanırsınız bir Yeşilçam filmi çekiliyor.

Beka sorunu yaşandığını dile getirenlerin, aşk, sevda, gönül gibi aşklı meşkli bir seçim söylemi büyük bir garabet olarak yazılmalıdır. Ülkenin kalıcılığının tehlikede olduğunu söyleyip aşklı meşkli bir seçim çalışması yürütmek arabesk filmleri aratmamaktadır. Belki de bugün beka sorununu aşklı meşkli bir gönül işine indirgeyenlerin çektiği filmin ismini bir dönemin moda dizisinden esinlenerek “yalan rüzgarı” koymak yerinde olacaktır.

Beka sorunu ciddi bir meseledir. Ülkenin bir beka sorunu ile karşı karşıya kaldığını söyleyip gönül, sevda ve aşk kelimeleriyle bezenmiş bir seçim siyaseti! Hadi oradan!

Tuhaf, tuhaf olduğu kadar saçma; saçma olduğu kadar akıl dışı!

Alay mı ediyorsunuz?

Daha düne kadar “Büyük Türkiye” ve “2023 vizyonu” diyenlerin bugün ülkenin beka sorunu var demeleri ne kadar iki yüzlüce ise; gönül, sevda, aşk ile beka sorununun çözüleceği de bir o kadar sahtekarcadır! 17 yıldır iktidarda olup ülkenin beka sorunu ile baş başa kaldığını bu kadar rahat söylemeleri ise cabası!

Aşklı meşkli beka sorunu olur mu? Bu olsa olsa Amerikan yapımı pembe dizi “yalan rüzgarı” olur!

Peki beka sorunundan bahsedeceksek ülkemizin emperyalizm tarafından teslim alınması? İşte bu, asıl meseledir!

Aşkla, sevdayla, gönül işiyle halkla dalga siyaseti değil; emperyalizme karşı büyük bir mücadele gerekir. İşte memleket davası budur. Bilin ki “onlarınki rant kavgası, bizimki memleket davası”!

31 Mart yerel seçimlerinde “yağma yok, sosyalizm var” diyenlere kulak verin.