Güzel Oğlum: Madde bağımlılığına farklı bir bakış

Madde bağımlılığını, kamuoyunda farkındalık yaratmak için elbette kapitalist sistemle ilişkilendirerek, tüm boyutlarıyla, toplumsal bir sorun olarak işleyen filmlere ihtiyaç var. Bu konuda ne biliyoruz?

Tülin Tankut

Beautiful Boy: A Father’s Journey Through His Son’s Addiction adlı biyografik kitaptan beyaz perdeye aktarılan, yönetmenliğini Belçikalı Felix Van Groeningen’in üstlendiği “Güzel Oğlum” ( 2018, ABD), 18 yaşındaki madde ( uyuşturucu) bağımlısı oğul ile (Nick) onu bu bataktan kurtarmaya ahdetmiş, serbest yazar babanın (David) ilişkisi üzerine kurulmuş. İlk gösteriminde teknik ve sinema estetiği açısından olumlu- olumsuz tepkiler alan filmin aynı konuda yapılmış filmlerden farkını ortaya koyan özelliğiyse melodrama kaçmayan, nesnel yaklaşımı.

Madde bağımlılığı nedir? Bunu hemen herkes bilir. Kaldı ki internette bu konuyla ilgili uyuşturucunun tarihi, tıp, hukuk, toplumbilim alanlarında geniş bir literatür bulunuyor. Öte yandan kişinin bağımlı olmasında sorumlu aranırken genellikle ilk akla gelen ailedir; arkadan çevre, arkadaşlar ve okul gelir. Ancak filmde aileye yüklenilmiyor. Baba, boşanıp oğluna yakın bir yere taşınan anne Vicki , babanın ikinci eşi Karen ve iki küçük kardeş, bağımlı olduğunu bilmelerine karşın Nic’i severler; onaylanmayacak işler yapsa da üzülürler ama ondan vazgeçmezler. Hele Karen, Nic’i öz çocuklarından ayırmaz. Nick de annesine ve ailesine aynı duygularla bağlıdır. Madde bağımlılığından kurtulmayı bile onları memnun etmek için ister. (Kendini başında kepiyle okulun diploma töreninde hayal ettiği sahne)

Görünürde Nick’in yasaklı maddeye meyletmesi için hiçbir neden yoktur. Ancak dikkatli izleyici bazı ipuçları yakalayabilir: Örneğin, Charles Bukowski’nin “evlilikten, İngiliz ulusundan ve daha pek çok şeyden nefret ettiğini “dillendiren şiirlerine bayılır Nick. Şaire olan hayranlığı, kaç kez hayatını kurtarmıştır. Bu da onun hayatı sevdiğini ama yaşamakta olduğu hayata bağlanamadığını akla getirir. Babasıyla sörf yaparken, küçük kardeşleriyle şakalaşırken mutludur. Bir yandan da “birazcık ot içmek rahatlatıyor; günlük hayattaki aptalca gerçeklerden kaçmak istiyorum, der, babasına. (Demek ki içinde bulunduğu ortam, onu madde bağımlılığına yatkın hale getiriyor.) Başı sıkışınca, “Benim ruhumda var uyuşturucu” ya da manyaklık ilgimi çekiyor; ben böyle bir kişiyim” demekten çekinmez. Aslında yasaklı maddelerin neredeyse tümünü denemiş, ama ailesinden gizlemiştir.

Gözle görülür bir biçimde rahatsızlanınca babası onu hastaneye yatmaya razı eder. Hastalar ileri yaşta ve genç biriyle aynı atmosferi paylaşmaları uygun olmayan karamsar bir ruh hali içindedir. Nick okuyan, sorgulayan, eleştiren bir gençtir. Tedavi sırasında kitap okur; intihar etmiş yazarların yaşamını merak eder, resim yapar, müzik dinler. Ama maddeden vazgeçmemektedir. Maddeyi keşfettiğinde, yaşamının siyah- beyazdan renkliye döndüğünü söyler. Kalemi kuvvetlidir, maddeyi öven yazılar yazar. Resim defterini gerçeküstücü resimlerle doldurur. Maddenin etkisi altındayken onun çevreyi nasıl algıladığını resimleri ele verir. Hem kendisi hem de babası, birbirlerinden habersiz, tedavi sürecini kayda geçirirler. Ama tedavi uzun sürmez, hastaneden kaçar. Neyse ki babası kısa sürede onu bulur.

Baba –oğul her konuyu konuşurlar. Babası gençliğinde maddeyi denediğini itiraf eder. Anlayışlıdır. Sırf oğlunu kırmamak adına onunla birlikte sigara içer. Ama Nick’in hastalığı nüksetmekte gecikmez. Babasının çabasıyla grup terapiye katılır, tedavi olumlu sonuç verir. Kendi isteğiyle üniversitede eğitime başlar. Sınıfından bir kızla flört ederken mutludur. Babanın zihniyse hep onunla meşguldür. Bağımlılık hakkında tıp kitapları okur, internete girer. Doktorlarla konuşur. Metafetamin, beyini kötü etkileyen, fiziksel olarak değiştirerek tam bağımlılık yapan bir maddedir. (1) Doktorlara göre tedavi yüzdesi düşüktür.

Nick agresifleşmeye başlar. Babasından para sızdırmaya kalkar, ondan habersiz arabayı alıp madde aramaya çıkar. Erkek kardeşinin parasını çalar, ama inkâr eder. Küfürlü konuşur. Anne, baba ve Karen ‘le görüşmekten kaçar.

Baba, çaresizlikten New York Times Dergisi’ne gider. Oğlunun durumunu anlatır, niyeti yöneticiye akıl danışmaktır. Ama eli boş döner. (Medyanın kayıtsızlığının eleştirisi) Bu kez caddede, bir fast-food dükkanının önünde dikilmiş, ilk bakışta öğrenci olduğu izlenimini veren bir genç kıza rastlar. Kız bağımlıdır, madde parasını çıkarmak için bedenini satmakta, müşteri beklemektedir. David niyetinin yalnızca konuşmak olduğunu söyleyerek dükkânda kıza yiyecek bir şeyler ısmarlar. Kız karnını doyurduktan sonra çözülür: Nick’inkine benzer şeyler söyler: “Kafan iyiyken çok iyi oluyorsun, anlatması zor.” Üç kez tedavi görmüştür. “Ama orası cehennemden farksız, o dini laflar falan, hep kaçtım”, der. Ailesi tarafından da dışlanmıştır. (Bağımlı genç kız aracılığıyla madde- fuhuş bağlantısına dikkat çekilir.)

David düşüncelere dalar: Oğlunu çok iyi yetiştirdiğini ve onu çok iyi anladığını sanmıştır hep. Kuşkusuz bir baba için bunun tersini kabullenmek zordur. Yanılgısı bir flashback ile verilir: “Sen benim gözümde hep o küçük çocuksun” diye sevdiği Nick’e küçükken, alışkanlık yaptığını o sıralar belki de bilmediği Coca- Cola ısmarladığını hatırlar. Ayrıca filmde, bağımlılıkta ailenin hiç mi rolü yok, eleştirisine karşı yine flashbacke baş vurulur: Nick, 5-6 yaşlarında, annesinin evine giderken üzgündür; belli ki çok sevdiği babasından ayrılmak zor gelmiştir.

Baba, Nick’in gelgitleri nedeniyle onunla daha çok ilgilenme gereği duyar. Yanık sinir uçlarının yeniden büyüyebileceğini ve bunun iki yılı bulabileceğini öğrenmiştir. Ama Nick’e güvenilmez. Bu kez araba sürerken kötüleşir; hastaneden danışmanını arar. İyi olmadığını söyler, danışmanın yanıtı “bunu sana başkası söyletiyor” olur. Nick düş kırıklığı içinde sokaklara vurur kendini. İçki ve sigara içerken eski sevgilisine rastlar. Kafa dağıtmaya ihtiyacı vardır. Madde satıcısı, bir dükkândan istediklerini ânında getirir. (Maddeye erişimin ne kadar kolay olduğu ima edilir. Sermaye, madde arzını artırıyorsa talep de olacaktır) Kızla birlikte Nick’in babasının evine giderler. Ev boştur. Nick, önce kıza, sonra kendisine iğneyi yapar. Maddenin etkisiyle duşun altında, giysilerini çıkarmadan sevişirler. (Madde bağımlılığının cinsellik ve aşk aracılığıyla yaygınlaşması) Aile eve döner. Nick yakalanmamak için arabayla kaçar. Karen hemen arabasına atlar ve epey bir süre peşlerinden izledikten sonra yetişemeyeceğini anlayınca ağlayarak eve döner.

Kız maddeye alışık değildir. Kalp spazmı geçirmektedir. Nick, panik içinde kalp masajı yapmayı dener, neden sonra telefonla yardım istemeyi akıl eder. Kızın acile kaldırılırken kendisini ölüme sürükleyen sevgilisine, “seni seviyorum” demesi şaşırtıcıdır; bunu ona madde, cinsellik, aşk üçlüsünden hangisi söyletmektedir? Nick perişan bir durumda babasını arar. İlk sözü, “Sakın bana rehabilitasyondan söz etme, eve geleyim, siz bana yardım edebilirsiniz” olur. Baba, “Sana yardım etmek elimden gelmiyor; danışmanını ara” diyerek telefonu kapatır. İçi kan ağlıyordur. Ama bu kez kararı kesindir, oğlunun fotoğraflarını duvardan indirip ortadan kaldırır.

Anne, gözyaşları içinde, “Nick ölecek” diyerek babadan yardım ister. Bir yandan da Nick’le bıkıp usanmadan ilgilendikleri için babaya ve Karen’e eşine teşekkür eder. Baba, “beceremedim, ben artık yokum” der.

Karen’le, tedavi merkezinde, bağımlıların ailelerinin çağrıldığı bir toplantıya katılırlar. Salonda, duvara asılı levhada, göze batan tuhaf bir yazı vardır: “Sebep olmadım. Kontrol edemem.” Bağımlı olan kızını kaybetmiş siyahi bir anne çaresizce, üzüntüsünü dile getirir, kimseyi suçlamaz. O sırda Nick, kendine iğne yapıyordur; perişan, umumi tuvalet gibi bir yerde, taşların üzerine uzanmış. Filmin son sahnesi: Babanın oğlundan vazgeçmeye içi elvermemiştir. Ayakta ancak yardımla durabilen Nick’i, hastane bahçesine çıkarır. Banka oturduklarında Nick babasına sarılır, ağlamaya başlar.

Başta baba olmak üzere aile, en büyüğünden en küçüğüne, güçlerinin fevkinde özveri göstermişlerdir Nick’e. Ama yine de ölümün eşiğinden dönmüştür Nick; ileride ne olacağı belli değildir. Ya ailesinin arayıp sormadığı, milyonlarcasından biri olan sokaktaki bağımlı kız? Aileye bel bağlamanın garantisi yoktur. Filmde hem bağımlının hem de aile kurumunun çıkmazı vurgulanır. Babanın geçirdiği dönüşümler, “Nick’i sevgi iyileştirdi” türünden duygusal yorumların önünü keser. Aile bireylerinin abartılı “iyiliği” de toplumun alışık olduğu algılamayı kırmak için olsa gerek. Öte yandan filmin, çizdiği çerçeve dışında kalan temel soruna girmemesi, bunun da bilinçli bir seçim olduğunu düşündürüyor. Tüketim toplumunun yaratıcısı sermaye düzeninde yasaklı maddenin kökünün kazınması mümkün müdür? Devlet, imkânlarıyla tıpkı seks işçiliğinde olduğu gibi, kurbanı/ bağımlıyı mağdur olarak kabullenip destek olmaktadır. Desteğin az ya da çok olması ülkenin gelişmişlik düzeyine göre değişiklik gösterse de, dünyanın her yerinde uygulama budur.

Gerçek bir hikâyeye dayandığı belirtilen filmin final sahnesinde ekranı kaplayan yazı da farklı bir şey söylemiyor:

“Aşırı dozda uyuşturucu artık 50 yaş altı Amerikalıların bir numaralı ölüm nedenidir.” / “ Nic gördüğü devasa destek sayesinde 8 yıl mücadeleden sonra bağımlılıktan kurtulabilmiştir.” / “Çaresiz değilsiniz.( Bağımlılık tedavisi ) için acınacak ölçüde ayrılan fonun azlığına karşın bununla ( bağımlılık tedavisi için) yılmadan uğraşanlar var.”

Film, “Adım Hıdır, elimden gelen budur”, misali; sermaye düzeni engelinin aşılamayacağı bilinciyle “susarak” veriyor politik iletisini; uyuyan izleyiciyi uyandırmak için ipuçları sunmayı da savsaklamadan.

Madde bağımlılığını, kamuoyunda farkındalık yaratmak için elbette kapitalist sistemle ilişkilendirerek, tüm boyutlarıyla, toplumsal bir sorun olarak işleyen filmlere ihtiyaç var. Bu konuda ne biliyoruz? Madde ticaretini, tekellerin sevkiyat sırasında rüşvet ve benzeri yollarla yasal engelleri nasıl aşabildiklerini, uluslar arası şöhret olmuş uyuşturucu baronlarını, kaçakçılıktan kara para aklayanları, çoğu magazinel medya, film, dizi, tek tük belgesel vb kaynaklardan öğrenebiliyoruz. Hepsi bu… Son yirmi – otuz yıldır da yasaklı madde ticaretinin fuhuştan, hırsızlık, kapkaç, gasp, yaralama, cinayet gibi suçlarla ilintisi nedeniyle çağdaş toplum için bir tehdit unsuru olduğunu gözlemliyoruz. Uzmanlara göre bağımlı, suç işlediği sırada, maddenin etkisiyle akıl almaz kertede şiddete meyledebiliyor.

Peki, madde bağımlılığı neden böylesine arttı, büyük bir toplumsal sorun haline geldi?

Araştırmalar, daha çok ABD örneği üzerinden yapılıyor. (2019) Maddeye erişim kolaylaştı. (Internetten bile sipariş edilebiliyor) Maddenin ucuza sağlanması (ekstazi, bonzai gibi sentetik olanlar) bazı kişilerce madde ticaretinin geçim kaynağı olarak görülmesine yol açtı. (Küçük çocuklar bile torbacı olarak kullanılıyor) İşsizlik, yoksulluk vd. etkenler. Öyle ki, aldığımız duyumlara bakılırsa, Afgan halkı geçimini sağlamak için yasaklı madde yetiştiriyormuş. Buna karşılık, alınan önlemler yetersiz kalıyor. Bu işin arkasındaki güçlerse tam bir muamma. Ulusal ve uluslararası madde ticareti önlenemediğine göre, sorunun çözümü ülkelerin işbirliğiyle gerçekleştirilebilir ancak. Bağımlılık aynı zamanda bir sağlık sorunudur. Bağımlının tedavisi, sosyal devletin bir sorumluluğu olarak, ücretsiz yapılmalıdır. Ama sistem artık değil kökten çözüme gitmek, bağımlılara palyatif uygulamalarla bile hizmet sunmakta zorlanıyor. Görünen o ki, çıban başı olan yasaklı madde üzerinde denetimin sağlanabilmesi bu sistemde mümkün değildir. (2) Çözüme giden yolda öncülük yine sola düşmektedir. Başka söze gerek var mı?

Patlamış mısır yerken izlenecek bir film değil “Güzel Oğlum” Daha yüreklisinin yapılması, biz izleyicilerin taleplerine bağlı kuşkusuz.

DİPNOT:

1) Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Derneği Başkanlığı, metafetaminin Türkiye’de ve dünyadaki durumu başlıklı bir çalışma yayınladı. Raporda, bu maddenin kullanımının hızla artarken ölüm sayısını da artırdığına dikkat çekiliyor. (26.8.2022 tarihli haber)

2) Rusya’daki durumu, güvenilir kaynaklar karşılaşmalı olarak ortaya koyuyor: SSCB’de savaş sırasında ilaç kullanmanın, bizzat savaşın etkisinin yarattığı çeşitli nedenlerle bağımlılar vardır ama bağımlı sayısı topluma zarar verecek düzeyde değildir. Madde bağımlılığına savaş açılmıştır. Kaçakçılığın önlenmesine hız verilmiştir. Sovyet Cezası Yasası’nda ağır cezalar vardır. Kitle iletişim araçlarıyla, okullardan başlayarak halk uyuşturucu konusunda eğitilmektedir. SSBC sonrasındaysa, küresel yasaklı madde ticaretinden hiçbir ülke payını almamazlık edemeyecektir.